• aynı koltuğun birden fazla kişiye satılması durumunda ister istemez birilerinin katlanacağı zulüm.
  • hostes kişisinin yapacağı eylem
  • yıllar yılı hostes koltuğunun, sinema koltukları misali kendiliğinden katlanan mekanizması olsun, değişik ergonomik dizaynı olsun hep içime düşürmüştür bu koltukta seyahat etmeyi. ve işte bugün, yaşanan bayram dönüşü debdebesi sonucu, altınova'dan bindiğim bursa otobüsünde yalova'ya kadar bu koltuğu test etme imkanı yakaladım sonunda. muavin "sizi yalova'ya kadar hostes koltuğuna alalım bir mahsuru yoksa" dediğinde hiç düşünmeden kabul ettim; zira biletim de 45 numaraya idi. bu tip hengameli günler dışında o en arka sıradaki dar koltuklara yolcu bile alınmaz, içerisinde yolculuk esnasında kafa dayamak için kullanılan ufak minderlerin bulunduğu çuvallar, bisküvi,kek kutuları,plastik bardaklar vs. için istif mekanı olarak kullanılır. daha başından yaşayacağım tecrübenin biletimin gerektirdiğinden çok daha iyi olacağına emindim yani.
    başlarda öyle de oldu, yola yakın ve çok geniş açılı müthiş yol görüşü etkiliydi. şoför yolun çalışmalar yüzünden alçaklı yüksekli olan ek yerlerinden son sürat geçtiğinde, ancak salıncakta yeterli hıza ulaşıldığında hissedilen, midenin hemen üstündeki gıdıklanmaları yeniden yaşadım yıllar sonra. tam "ne güzelmiş lan" diye düşünürken şoförün açtığı radyodan yükselen post modern ilahilerle irkildim. fonda tef eşliğinde kendinden geçen insan sesleri ve ön planda tiz sesiyle arapça bir şeyler söyleyen vokal bana aczmendileri hatırlattı bir an. birkaç saniye boş gözlerle şoförü kestikten sonra tekrardan yolu izlemeye koyuldum. çiftlikköy civarında ufak bir s harfi şeklindeki dünyanın en saçma virajını yakından görüp bir kez daha güldüm.
    çok geçmeden içecek servisi başladı, ki başlamaz olaydı. ben bir bardak fanta aldım, şoför kuşburnu. ve işkence süreci başlamış oldu. adam yeni koyulan kaynar su yüzünden lav sıcaklığında olan kuşburnunu içmeye çalışırken öyle höpürtüler çıkartıyordu ki, ilahi falan duyulmuyordu bir süre. bense elinden bırakmadığı köpük bardağın* dış cephesinden bardakta kalan kuşburnu seviyesini kesiyordum sabırla. ne yazık ki işlev/ses orantısı ile değerlendirildiğinde mobiletten farksızdı adam. çıkarttığı sesin yanında katettiği mesafe içler acısıydı, bardaktaki kuşburnu bir türlü azalmıyordu. kuş gribi ile ilgili salak esprilerime bir yenisini ekleyip adamı kendimle beraber kuşburnundan da soğutmayı düşündüysem de izbandut yapısı caydırıcı bir faktör oldu.
    13 höpürtü ve daha bardağın yarısına yeni gelmişti şoför. bense artık yol izlemeyi bırakmış adamı duymamak için çantamdan çıkarttığım kitaba odaklanmaya çalışıyordum.o esnada muavinin bağırışıyla rahatladım: "yalova'da inecek yolcular hazırlansın lütfen.aracımız şehrin içine girmeyecektir." 45 numaralı köhne koltuğuma gidebilirdim artık, ve şoförden ne kadar uzak olsam o kadar iyiydi.
  • jump seatte seyahat etmek şeklinde ilgili jargona dahil edilebilinecek eylem. uçağın kapasitesinden fazla bilet satılması durumunda -ki thynin her zaman uyguladığı bir politikadır- dört elle sarılınan alternatiftir. nasıl olsa birileri gelmez ya da yetişemez şeklinde fazla bilet satan havayolu şirketleri, tüm biletli yolcuların gelmesi üzerine en çok bağırıp hakaret ve tehditte bulunan yolcuyu oturtmak için kullandıkları can simididir jump seat.
  • uçakta tansiyon düşmesinden mütevellit gözüm kararıp filmi koparınca, bir süre için, gerçekleştirdiğim durumdur. birkaç hostesin işi gücü bırakıp sizinle ilgilenmesi güzel bir durum olsa da baygınlık hali geçip kendine gelince ilginin dağılması hayatın acı gerçeklerini yüzünüze çarpıyor.*
  • turist rehberlerinin sürekli yaptıkları eylem. elde mikrofon, sağda solda yer alan turistik öğeleri anlattıkları koltuktur.
  • biraz havayolları jargonunda olucak ama eğer bir yere uçmak için elinizde pass bilet+kabin kağıdınız varsa ve uçakta da yer kalmamışsa maruz kalacağınız eylemdir.
  • hürmetten başımın değilse de kıçımın ağrıdığı seyahat şekli. ihtiyar bir amcanın başına çift bilet olayı geldi. adam bir yarım saat hostes koltuğunda gitti gidemedi, öndeyiz diye muavin, amcayla yer değişir misin diye sordu. ben de cinim, sabaha kadar uyumam diye evet demiş bulundum. manzara, ikram, sohbet iyi de yolculuğun keyfi bunlarda değilmiş onu anladım.
  • tanimlamalardaki yanlislar:
    1) thy fazla bilet satar herzaman : evet, satar. tum havayolu sirketleri 100 kisilik ucaga mumkunse 110 kisi bilet satar.
    2) eger siz check in e gittiginizde size yer kalmadi derler ise, havayolu sirketi sizi business class a (ucusta varsa, ya da yer kaldiysa) alir. bunu thy de yapar.
    3) eger sizi hostes koltuguna oturturlarsa, biletinizin parasini isteyin. isterseniz size baska bir bilet verirler. gidis-donus ise donusu biletiniz business yaparlar, sizi mutlu ederler.
  • hostesi kucağa almadıkça tek başına bir anlam ifade etmez.
hesabın var mı? giriş yap