• britanyalı filozof j. l. austin'in ölümünden sonra yayınlanmış, sadece dil felsefesini değil, yazın kuramı, göstergebilim gibi disiplinleri de büyük ölçüde etkilemiş, söz edimleri kuramının temellerini attığı kitabı.

    austin'e göre sözcükler, tümceler dile getirilişlerinde sayısız eylem olanaklarını barındırır. sözcüklerin, tümcelerin anlamları da, ancak dile getirdiği edim ile anlam kazanır. kısaca, anlam, sözcüğün ya da tümcenin hangi koşulda, durumda kullanıldığıyla birlikte var olur.

    "çok esiyor" sözü, yerine göre bir saptama olabilir, yerine göre bir yakınma, yerine göre de "pencereyi kapa!" anlamında bir buyruk olabilir.

    ya da

    "oturumu açıyorum" diyen bir oturum başkanı, her ne kadar kalkıp pencereyi açmak gibi bir harekette bulunmasa da bu sözüyle bir edime olanak verir ve gerçekten de oturumu açar.

    austin'e göre söz-eylemin üç yönü vardır, bunlar için,

    *salt dilsel (locutionary) yön
    *edimsel (illocutionary) yön
    *etkisel (perlocutionary) yön
  • türkçe'ye "söylemek ve yapmak" başlığıyla çevrilmiş reşat levent aysever tarafından 2009'da ve metis'ten çıkmış.
  • john austin, how to do things with words (söylemek ve yapmak) adlı ünlü kitabında dilin temel işlevinin bilgi ya da enformasyon aktarmak olduğuna dair geleneksel görüşe karşı çıkar. austin sözcüklerin iki ayrı şekilde kullanılabileceğini söyler: edimseller (performatives) ve saptayıcılar (constatives). ilkine örnek olarak “özür dilerim!”, ikincisine örnek olarak da “dünya yuvarlaktır” tümcelerini düşünelim. ilkinde tümceyi kullanan kişi bir bilgi aktarmak amacında değildir; bu tümceyi dile getirerek özür dileme edimini gerçekleştirmiş olur. bu türde tümce kullanımları bilgi aktarmak, gerçekliği açıklamak, betimlemek, ya da saptamak amacında değildir; yani bunlar “saptayıcı” dil kullanımları değillerdir.
    austin buradan yola çıkarak dil yoluyla dünyayı betimlemek ya da açıklamak, dünya hakkında doğru ya da yanlış bildirimlerde bulunmak amacındaki “saptayıcı” dil kullanımı dışında dilin çok önemli başka bir işlevi olduğunu savunur. dil yoluyla normal şartlarda başka hiçbir yolla yapmayacağımız bazı şeyleri gerçekleştiririz. biraz önceki örneğimiz olan özür dileme edimi bunlardan yalnızca biridir. sormak, söz vermek, ad vermek, bahse girmek gibi daha birçok örnek verebiliriz. dil kullanarak gerçekleştirilen bu tür “iş”lere austin “söz edimi” (speech act) der. kitabının ilerleyen bölümlerinde austin edimseller ile saptayıcılar arasında keskin bir ayrım olmadığı ve aslında her söz ediminde ikisinin de bulunduğu sonucuna varır. bundan dolayı söz edimleri arasında bir ayrım yapmak yerine, bir söz ediminin içinde yer alan üç ayrı söz edimi parçasından söz eder; düzsöz edimi (locutionary act), edimsöz edimi (illocutionary act) ve etkisöz edimi (perlocutionary act).

    frege’nin kuramı austin’e göre dilin yalnızca bir boyutu olan düzsöz edimlerini kapsar. doğru ya da yanlış bir bildirimde bulunan bir tümceyi dile getirdiğimizde, söylediğimize bir anlam yükleriz ve bu sayede bir şeye gönderme yaparak onun hakkında bir bildirimde bulunuruz. düzsöz edimi frege’nin anlam ve gönderme ayrımıyla bu şekilde açıklanabilir.
    ancak austin’e göre bir tümce dile getirdiğimizde amacımız yalnızca sözcüklere anlam yükleyerek bir şeye gönderme yapıp doğru ya da yanış olabilecek bir bildirimde bulunmak değildir. en basit ve yalın bağlamlarda bile dil kullanımının bunun ötesine geçen boyutları vardır. öncelikle bir tümceyi yazılı ya da sözlü olarak dile getirdiğimizde dinleyici ya da okuyucularda bir “etki” bırakma niyetimiz vardır. dil kullanımı ile iletmek istediğimiz şey yalnızca bir tümcenin dile getirdiği önerme değildir. farklı bağlamlarda bir tümcenin kullanımı bunun dışında pek çok farklı amaca hizmet edebilir. amacımızı dinleyiciyi ikna etmeye çalışmak olabilir, ya da ona soru sormak, onun bilgisini ölçmek, onu yüceltmek ya da onu küçük düşürmek gibi birçok farklı amaçlar da taşıyabiliriz. işte bir tümcenin bir sözel bağlamda kullanımında o tümceyi kullananın amaç ve niyetlerinin belirlediği bu tür edimlere austin “edimsöz” (illocutionary act) der. edimsöz edimlerine en açık şekilde verilen örnekleri daha önce “edimseller” dediğimiz türde sonunda ünlem imiyle dile getirdiğimiz türde fiillerde bulabiliriz. “özür dilerim!” dediğimizde niyetimiz karşı taraftan özür dileme edimini gerçekleştirmektir. edimin başarılı olması için birçok koşulun sağlanması gerekir austin’e göre. özür dileyenin içten olması, yani gerçekten özür dilemek niyetiyle bu sözleri sarf etmiş olması tabii ki birinci koşuldur. diğer yandan özür dilenen kişinin aynı dili konuşuyor olması ve söylenenin içtenlikle söylendiğine inanıyor olması, bunu özür dileyen kişinin biliyor olması gibi birçok koşul bir araya geldiğinde özür dileme edimi “başarılı” olmuş olur. yani klasik semantik dil felsefesinde önemli olan tümcenin dile getirdiği önermenin hangi koşullarda doğru ya da yanlış olacağı iken, bir edimsöz söz ediminde ise doğruluk ya da yanlışlık değil edimin başarılı ya da başarısız olmasının koşulları önem kazanır. ancak dil kullanımı sayesinde gerçekleştirdiğimiz şeyler yalnızca düzsöz ve edimsöz edimleri ile sınırlı değildir. bu iki edimin başarılı bir şekilde gerçekleşmesi aynı zamanda dinleyici ya da okuyucuda bir “etki” bırakır. “özür dilerim!” diyen kişi özür dileme niyetini iletir (düzsöz), özür dileme edimini gerçekleştirir (edimsöz), ve bunun sonucu olarak da özür dilenen kişide bir etki bırakmış olur. austin bu etkiyi bırakmanın de bir söz edimi olduğunu savunarak buna da “etkisöz” edimi (perluctionary act) der. dil kullanımı ile her durumda istediğimiz etkiyi bırakamayabiliriz. yani edimsöz edimi ile etkisöz edimi çakışmayabilir. birisine “dikkat!” dediğinizde onu uyarmak niyetinde olabilirsiniz ve eğer söz edimi başarılı olursa uyarma edimi gerçekleşmiş olur. ancak bunu duyan kişi şaka yaptığınızı sanıp sizi ciddiye almazsa siz uyarıda bulunmuş olmanıza karşın o uyarılmış olmaz. böyle bir durumda edimsöz sizin gerçekleştirdiğiniz “uyarıda bulunma” işi iken, etkisöz edimi ise “kendisine şaka yapılma” işi olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap