*

  • okuyucuyu güldüren bi amcadır, her ne kadar yazdıkları istanbul ile sınırlı kalsa da -belki de ülkesi istanbul'dur- eğlendirir, okutur kendini. şive kullanımı ve romanlarında aralara kendini de sıkıştırması ünlüdür. gulyabani, kuyruklu yildiz altinda bir izdivac, gibi kitaplarıyla hemen hatırlayabiliriz. heybeliada'da yaşamıştır ve heybeliada mezarlığı'na gömülmüştür.
  • hiç evlenmemiş yazar. hayat hikayesini anlatan kitaplar, bir köşeye oturup örgü ördüğünü, titizlikle kafayı çizdiğini ve evindeki kapı kolunu dahi eldivenle açan kişi.
  • komik oyku ve romanlariyla bir doneme imzasini atmis huseyin rahmi gurpinar buyukannesiyle buyudugunu ve kitaplarindaki ayrintili yasli kadin tasvirlerinin kaynaginin bu oldugunu soylemis. dirdirci, dedikoducu, merakli, hastalikli yasli kadin tiplemelerini en iyi betimleyen yazarlardandir.
  • (bkz: gulyabani)
  • (bkz: sipsevdi)
  • tiplerini ustaca yaratır, bazı sahneler orta oyununu andırır, komiktir ama konusmalar cogu zaman uzayıp gider huseyin rahmi'nin romanlarında. nerdeyse kendini kaybedip, konusanın kendi yarattıgı karakter oldugunu unutup kendisi konusmaya baslar. burda romanın akısı durur (bi kac sayfa cevrilir) farketmeden kendi dusuncelerini sıralar, okura bilgi vermeye baslar. baskaları* bunu romanlarında gayet basarıyla yaparken huseyin rahmi gurpınar'da sırıtır, gayet sıkıcı bir hal alır.
  • kimileri onun çün, "günlük yaşama ayna tutan yazar" sıfatını kullanmıştır. ilginç bir anektod olarak ahmet mithat efendi ile ilk karşılaşışlarını hatırlayabiliriz. netekim ahmet mithat efendi, ilk karşılaştığında “bu romanı sen yazmış olamazsın” diye azarladığı hüseyin rahmi’yi sonraları çok sever ve her konuda tam destek verir.

    kimi yazarların onun hakkındaki yorumları ise şöyledir: "okuduğunuz ister öyküsü, ister romanı, ister yazıları olsun, hüseyin rahmi’nin 20. yüzyılın başlarında yazdığı her satır, 21. yüzyılın başında da o kadar içimizde, o kadar “gerçek” ki!.. dönemin romancılarının ister “taklit” ister “öykünme” deyin batı’ya yönelen tarzına karşın, o her yönüyle “yerli” kaldı çünkü. istanbul’un bütün semtleri, hanımefendileri, yoksulları, dilencileri, gayri meşru çocukları, öksüzleri, mürebbiyeleri, polisleri, yazarları, şairleri, sporcuları, mirasyedileri, içgüveyleri, yobazları, gayrimüslimleri, hanımefendileri, fettanları vs.. halkın içindeki, yaşamın içindeki tipleriyle toplumun her kesimini başarıyla yansıtır ve hicveder çünkü.
    gözlem yeteneği, yaşlı kadınların dünyasında geçen çocukluğunun da etkisiyle, özellikle yaşlı kadınları çok iyi resmeder hüseyin rahmi." ardından şöyle de eklerler: "hüseyin rahmi’yi, hüseyin rahmi yapan “gerçekçiliği” ve “doğallığı”nı besleyen ana unsur, yeni bir yüzyılın başında toplumun yaşadığı büyük değişimin yarattığı çelişkileri görebilmesi, bu çelişkilerin halktaki yansımalarını hissedebilmesiydi. toplumdaki eşitsizlikler, kadın-erkek ilişkileri, boş inanış ve hurafeler, toplum dışına itilmiş karakterler, onun sanatinin belirleyici konularını oluşturdu.
    sanat yaşamını çağdaşlaşma yolunda bir araç olarak gören hüseyin rahmi, bu çelişkiler içinde yeşertilen; yobazlığın, gericiliğin, üçkâğıtçılığın, sömürücülüğün karşısına öyküsü, romanı ve yazılarıyla çıktı ve değişim sürecindeki bir ülkede, tıpkı amaçladığı gibi, kolay okunan onlarca eser verdi."

    kimileri onun eserlerinde var olan üç temel görüşten bahseder. şöyle ki; eserlerinde işlediği konulara bakıldığında, olay örgülerinin üç temel görüş etrafında oluşturulduğu hemen fark edilecektir. bunlardan birincisi, “kadın-erkek eşitliği ya da eşitsizliği” konusundaki görüşleridir. bu konu kimi zaman kadının da erkekle aynı haklara sahip olması gerekliliğini vurgular tarzdadır, kimi zaman da, evlilik kurumunu sorgular tarzdadır. ikinci görüşü ise, “toplumsal adalet” ile ilgilidir. özellikle ekonomik anlamda insanlar arasındaki farklılık ve bu farklılıkların giderilmesi hakkında ilginç görüşlere sahiptir. öyle ki, kahramanlarından birine, “tefecilik yapan babasından para çalmasının” meşruluğunu söyletir. ayrıca, fakirin emeği üzerinden kazanıldığı için “zengin”in malını çalan kişinin suçlu olmadığını bile düşünür, eserlerindeki kahramanları aracılığıyla.
    hüseyin rahmi’nin üçüncü temel görüşü ise, “boş inançlar, halkın cahillikten kaynaklanan değer yargıları” ile ilgilidir. eserlerinde çoğunlukla hiciv malzemesi olarak da bu görüşünü kullanır. bütün bunların alternatifi olarak da “bilgi”yi kullanır.

    batılılaşmayı “dejenere olma” olarak anlayan dönemin züppeleri (şık, mürebbiye, metres, kaderin cilvesi romanlarında olduğu gibi); hurafeler içinde boğulanları (kuyruklu yıldız altında bir izdivaç, gulyabani, cadı, efsuncu baba, mezarından kalkan şehit, muhabbet tılsımı); dönemin yarattığı sözde filozofları (deli filozof, insanlar önce maymun mu idi?) irdelediği, hicvettiği romanları, bir dönem eleştirisidir aynı zamanda. günlük yaşamın içindeki zoraki, mutsuz evlilikleri ve fuhuşu da birçok romanına (mutallâkâ, tebbessüm-ü elem, muadele-i sevda, sevda peşinde, cehennemlik, kokotlar mektebi, hayattan sayfalar) konu eden hüseyin rahmi, hayati boyunca hiç evlenmemesine karşın evliliğe dair de pek çok şey söyleyebilmiştir.
    yoksullar, toplum dışına itilenler (iffet, nimetşinas, hakka sığındık); ruhsal sorun yaşayanlar (ben deli miyim, utanmaz adam), intiharı düşünenler (ölüm bir kurtuluş mudur?) de hüseyin rahmi’nin hiciv dolu eserlerinde yerlerini aldılar.

    öykülerinin romanlarından daha farklı olduğunu iddia edenler oldu;
    hüseyin rahmi, tüm bu konuları ele alırken, doğalcılara özgü bir gerçekçilikten kopmadı ve bazen de bir “öğretmen edası” ile halkı aydınlatmaya çalıştı. romancı yönü ağır basan hüseyin rahmi, ayrıca öykü, oyun, makale gibi türlerde de eserler verdi. gönül ticareti, melek sanmıştım şeytanı, iki hödüğün seyahati, meyhanede kadınlar adlı kitaplarda topladığı öyküleri de romanlarında olduğu gibi toplumsal yergi içermekle birlikte, kullandığı dil daha yalın ve basit oldu.

    heyhat.. amcamız sinema perdelerini dahi karartmış. dünyası sırf istanbul'muş diyenlere yeni bir bakış açısı sağlamak açısından olayı irdeliyoruz...
    hüseyin rahmi’nin “mürebbiye” adlı romanı 1919 yılında sinemaya uyarlanarak, türk sinemasının üçüncü konulu filmi oldu. fransız bir mürebbiyenin “ahlaksızlıkları”nı anlatan film, işgal altındaki istanbul’da “fransızları aşağıladığı, küçük düşürdüğü” şeklinde yorumlandığı için büyük bir coşkuyla izlendi. ve kısa süre sonra gösterilmesi yasaklandı.

    onu eleştirenlere yanıtı şöyle olmuştur amcamızın:
    üslubu sıkça eleştiri konusu yapıldı hüseyin rahmi’nin. “teknik yetkinliği olmaması”, “estetik yoksunluğu”, “araya girip düşüncelerini aktarması”, “kurgusal yetersizlik” gibi dönemin yazar ve eleştirmenlerin yoğun eleştirilerine maruz kaldı. “cadı çarpıyor” ve “şakavet-i edebiye” (yazın eşkıyalığı) adlı kitaplarında tüm bu eleştirilere yanıt veren hüseyin rahmi, yazdıklarını ısrarla ve kararlıca savunmaktan geri durmadı.
    yapılan eleştirilerin haklılığı, haksızlığı bir yana, yanıtı hüseyin rahmi gürpınar’ın kaleminden, yazar-eleştirmen şahabettin süleyman’ın “üslupsuzluk” suçlamasına “cadı çarpıyor” adlı tartışma kitabında verdiği yanıttan aktaralım:
    “karşınızda yükselmek özlemiyle ellerini bize uzatmış milyonlarla halk var. bir milletin genel kültürü, birkaç estetik hocasının araştırmalarının sonuçlarıyla ölçülemez. halk için edebiyat olmazmış... ne saçmalık! halk bilgisizlik içinde boğulsun, koca bir millet yok olmaya mahkûm olsun, biz karşısında seyrine bakalım, öyle mi?
    siz edebiyatı kendi aranızda geçerli bir kalıp paraya, yalnız seçkinlere özgü bir şifreye çevirmek istiyorsunuz.”
  • 37 roman, 7 öykü ve bir de uzun öyküden oluşan 45 kitap bırakmıştır geride. çocukluğu ve gençliği anneanesinin cıvıl cıvıl köşkünde dadılar ve kadınlar arasında geçtiğinden, eserlerinde kadınları öndedir. 12 yaşındayken karalama defterleriyle başladığı yazı serüveni 80 yaşına kadar sürmüştür.
  • heybeliada'yla özdeşleşmiş isimlerden biridir. hatta heybeliada'da hüseyin rahmi gürpınar lisesi de mevcuttur. baş harflerinden dolayı (hrgl), bu güzide eğitim yuvasına da, mezunlarına da hergele denir. ünlü romancımızın ismini taşıyan okul bir dönem üniversite sınav başarısında istanbul'un en kötü okulu seçilmiştir, mezun olduğum yerdir aynı zamanda. acaba hüseyin rahmi'nin kemikleri sızlamış mıdır? bu değerli şahsın mezarı da heybeliada mezarlığı'nın hemen girişinde, ahmet rasim'in mezarının çok yakınındadır.
  • tdk nın türkçe sözlüğünde 546 örneği olan yazar
hesabın var mı? giriş yap