• ilahi bir siirsellikle yazilmis novalis basyapiti. buyu etkisi birakiyor okundugunda.
    mumkunse anadili olan almanca okunmali, cevirileri etkisini kat be kat azaltiyor.
  • şair novalis'in beklenmedik bir ölümle kaybettiği nişanlısı sophie'nin ardından yazdığı uzun şiirdir. her satırda bu yitimden duyduğu kederi hissettirir novalis. gündüzü çıplak ve katı gerçekle, geceyi haz duyduğu ve sevgilisine "kavuştuğu" rüyalarıyla ilişkilendirmiştir ve övgülerinin sebebi de budur. "... bulutun içinden sevgilinin bulanık yüz çizgilerini gördüm. gözlerinde sonsuzluk dinleniyordu - ellerini tuttum, ve gözyaşları parlak, kopmaz bir bağa dönüştü. binyıllar, fırtınalar gibi uzaklara kaydı. onun boynuna sarılıp yeni yaşam için haz dolu gözyaşları döktüm. bu, sendeki tek rüyaydı. uçup gitti, ama geride yansıması olarak gecenin göğüne ve onun güneşine, sevgiliye olan o sonsuz ve sarsılmaz inanç kaldı." der.

    şöyle başlar novalis geceye övgüsüne bu uzun şiirde: "... ne kadar yoksul ve çocukça geliyor ışık bana şimdi - oysa günün veda edişi ne kadar sevindirici ve kutsal. - demek ki bu nedenle, yani gece, hizmet edenleri senden uzaklaştırdı diye ektin uzamın enginliklerine o parlak küreleri, uzak kaldığın zamanlarda sonsuz gücünü - dönüşünü - ilân etmek için. gecenin içimizde açmış olduğu sonsuz gözler, o parıldayan yıldızlardan çok daha cennet gibi gelmekte. o sayısız orduların, en solgunlarının yapabildiğinden bile daha uzağı görebiliyorlar - ışığa gereksinim duymaksızın, seven bir ruhun derinliklerine inebiliyorlar - ve bu da çok daha yüce bir uzamı anlatılamaz bir şehvetle dolduruyor.

    ...

    hep yeniden gelmek zorunda mı sabah? hiç son bulmaz mı yeryüzünün gücü? ey kutsal uyku - dünya halinin bu koşuşturması içersinde cimri davranma geceye adanmışları mutlu etmekte. yalnızca deliler seni yanlış tanırlar ve senin o hakiki gecenin karanlığında acıyarak üstümüze indirdiğin gölgeden başka uyku tanımazlar. asmaların altın çağlayanında, badem ağaçlarının mucizevi yağında ve gelinciğin kahverengi özsuyunda seni hissetmezler. bilmezler narin genç kızın göğüslerinde esenin ve orayı cennetin kucağına çevirenin sen olduğunu - eski öykülerden cennetin kapılarını açarak geldiğini ve sonsuz gizlerin suskun habercisi olarak kutsanmışların yuvalarının anahtarlarını taşıdığını sezemezler."

    "şimdi ağlamayın hiçbir mezarın başında
    acılar için, kim severek inanırsa,
    aşkın o tatlı hazinesinin
    sonunda herkesten çalınacağına -
    hafifletmek için özlemin acısını,
    gece içini doldurur coşkuyla -
    ve tutulur yüreğinin nöbeti
    cennetin sadık çocuklarınca.
    üzülmeyin, çünkü yaşam
    ilerlemekte sonsuz yaşama;
    içimizdeki korla daha bir engin,
    berraklaşmakta duyularımız.
    yıldızların dünyası akar,
    dönüşür yaşamın altın şarabına,
    varacağız onun tadına
    ve parlak yıldızlar olacağız.
    özgür bırakıldı sevgi,
    ve ayrılık da yok bundan böyle.
    yaşam, tüm gücüyle,
    dalgalanmakta sonsuz bir deniz gibi.
    hazzın yalnızca tek bir gecesi -
    sonsuz bir şiir -
    ve hepimizin güneşidir
    tanrı'nın çehresi.
    ...
    övgüler olsun sana, ey sonsuz gece,
    övgüler sana, sonsuz uyku.
    gerçi bizi ısıtan, gün ışığı oldu,
    ve uzun kederdi solduran.
    yitirdik yabandan aldığımız zevkleri,
    şimdi istediğimiz, babamızın evi.
    ne yapalım bu dünyada
    sevgimizle ve sadakatimizle.
    esirgenmekte eskisi,
    o halde işimize yaramaz yenisi.
    her kim ki bağlıdır eski zamanlara körü körüne,
    sadece yalnızlık ve keder düşer hissesine.
    ...
    o eski zamanlar ki, köhne ağaç gövdeleri
    hâlâ çiçekleriyle övünmekteydiler,
    ve çocuklar, cennetin uğruna
    acıyı ve ölümü istemekteydiler.
    haz ve yaşam dile gelse bile,
    kimi yürek de kırılmaktaydı aşkın hüznüyle.
    ...
    kalmadı artık arayabileceğimiz bir şey -
    yürek doymuş - ve boşalmış dünya.
    sonsuz ve gizemli akışla
    kaplamakta tatlı bir ürperti her yanımızı -
    bana öyle geliyor ki, derinlerden dalgalanmakta
    hüznümüzün bir yankısı.
    ...
    teselli bulun, akşamın ufku
    sevenlere ve kederlilere açılmakta.
    bir düş çözmekte bağlarımızı
    ve bizi babamızın kucağına bırakmakta."

    *
  • türkçe çevirisi pek yavan olan novalis eseri. orijinalini okuyacak kadar almanca bilgisini haiz olmayan benim gibiler; iskoç şair george macdonald'ın müthiş ahenkli çevirisine doğru dümeni kırsınlar.
  • gecenin içimizde açtığı
    sonsuz gözler
    çok daha uzağı görebiliyorlar
    o sayısız orduların
    en solgunlarının yapabildiğinden
    ışığa gereksinim duymaksızın
    inebiliyorlar derinliklerine
    seven bir ruhun,
    bu da daha yüce bir uzamı
    anlatılamaz bir şehvetle dolduruyor.
    dünyanın kraliçesinin ödülü,
    kutsal dünyanın
    yüce müjdecisinin,
    bakıcısının
    kutsanmış aşkın ödülü,
    sen geliyorsun, sevgilim -
    gece geliyor -
    hazla doluyor ruhum -
    geçip gitmiş yeryüzünün gündüz vakti
    ve sen yine benimsin.
    derin ve kopkoyu gözlerine bakıyorum,
    sevgiden ve mutluluktan başka bir şey göremiyorum.
    diz çöküyoruz gecenin mihrabında
    yumuşak yatağa-
    dökülüyor kılıflar
    ve sıcacık temastan alev alırcasına
    korlaşıyor tatlı kurbanın
    katıksız ateşi.
  • sonsuz gecenin hükümranlığını yeterince karanlık anlatamıyor olsa da, gecenin karanlığının yanında, çirkin güneşe yer verse de, neşe katan yanları olsa da, gecenin, sonsuz karanlığının, kor ateşin yıldızlarına ait poema.

    ps. ahmet cemal bey çevirisini beğenmeyen bir insan görürseniz koşarak kaçmanızı öneririm, çünkü mükemmelin varlığa gelişini yazıya dökmüş, cemal bey.
hesabın var mı? giriş yap