• msn'den havvayla işi ilerletmesini sağlamıştır.

    -- havva size bir elma gönderdi*.
  • din bilimine göre doğru bir önermedir. -burada din derken elbette spesifik bir laf kalabalığına değil, semavi din kavramına müracaat ediyorum, ilk "peygamber" söz konusu ise-.

    bir defa, bu tarz konuların nedense acaip bi şehveti var. halbuki, kant'ın da haklılıkla söylediği gibi, "din, bir düşün sorunu değil, bir iman aktivitesidir". evet, inanır yahut inanmazsınız. bu, bu kadardır.

    eğer ki evrime ve türlerin kökeni teorisine inanıyorsanız, zaten adem diye bir adamın da var olduğunu filan tartışmanız abestir. eğer tanrı diye bir kavrama "iman" ediyor ve bir semavi dine inanıyorsanız da, onun bütün altkümelerini de -olduğu gibi- kabullenmek durumundasınız. mantığınızın ne dediğinin önemi yoktur orada, dinin ne dediğinin önemi vardır.

    din, işte budur.
  • oyun sektöründe arapçanın gelişmemiş olması nedeniyle oyun oynayamamıştır ne yazıkki.
  • her şey karanlıkta vardır, biz ancak hatırlayarak karanlıktan çekip çıkartırız ve oluştururuz. işte hz. adem belki de tüm bu karanlığın içerisindeki bilginin tamamını- açığa çıkmış, somutlaşmış halini- simgeleyen bir karakterdir. bir arketiptir. bu nedenle her şeyi bilir-okuma ve yazmanın bilgisine de sahiptir-, hem dominant hem çekiniktir, hem ana hem babadır, hem terzi hem söküktür, insanın olup olabileceği her şeydir aslında. *
    nasıl ki zamansa hızır, sabırsa eyüp, umutsa yunus.
  • kendisinin suhuf almasına hak kazandırmıştır.
  • "kabil'in o dönem/popülasyonda tarımla uğraşmasına şaşırmıyorsun da, adem'in okuma yazma bilmesini mi garipsiyorsun?"

    -niğdeli bir çiftçi, jared diamond'dan eseri "tüfek, mikrop ve çelik"e imza isterken...
  • varligina inanmadigim "din bilimi" bunu dogru kabul ediyormus. eder, etmez bilemem.

    lakin kant'a bir takim laflar hazirladim.. kendisi "baglama gore" haksiz zira.

    kant demis ki, "din, bir düşün sorunu değil, bir iman aktivitesidir". cikardigimiz sonuc da su: evet, inanır yahut inanmazsınız. bu, bu kadardır. din, işte budur.

    de, bu fikir yurutme tamami ile "ben bu dine inaniyorum, dolayisi ile tum felsefesi ve pratikleri ile bunu butun olarak kabul ederim" dusuncesine guden biri icin dogru. oysa ki, dini sorgulayan birisi icin en ufak bir gecerliligi dahi yok. adam zaten dine inanip inanmayacagi kararini vermek icin yapiyor bu sorgulamayi, "kabul et lan... kabul et... nankor olursun, dinden cikarsin" demenin ne anlami, ne de mantigi vardir.
  • dinlerin dogmatik yapısı dahilinde, hiç de şaşılmaması gereken önermedir. dogmatik derken de, felsefi bağlamı sözkonusu ediyoruz. dinde, "dogmatik" diye geçmez zira bu kelime, "iman" diye geçer.

    din bilimi derken de, din ve bilim çatışır mı uzlaşır mı muhabbetinden ziyade, ontolojik ve epistemolojik temelde bir toplum gerçeği ve tarihsel bir yapıkoyucu aktör bağlamında din kavramı üzerinde çalışmaktan ve bu alnda yapılmış her türlü çalışmadan elde edilmiş kümülatif mirastan söz ediyoruz.

    dini sorgulamak derken... maalesef bir dinin "mü'mini" için, itikadi bağlamda o dini sorgulama lüksü yoktur. din, her şekilde kabul ve bağlılıktan ibarettir. ancak, uygulama (muamelat) alanı elbette ki sorguya da yoruma da her türlü çalışma ve çatışmaya da açıktır. dinler, birer siyasi ideoloji veya felsefi fraksiyon değildir. din, insanların koyduğu bir sistem değildir ki, insani bir mantıkla -fizik aleme ait varoluşumuzla metafiziğin tartışılmasından söz ediyoruz- açıklanabilsin...

    bu manada, dine inanır veya inanmayız. dinin içindeki ayrıntıların değil, bir bütün olarak dinin kabulü veya reddidir bu tartışmanın konusu da...
  • ilk insanların mağaralarda yaşadıkları, vahşi oldukları, son derece cahil oldukları iddialarını ( bu iddiaların esas amacının yaradılışı inkar etmek olduğunu da hepimiz biliyoruz ), aslında temelden yıkan bir gerçektir. afrika'da ya da bazı diğer yerlerde, medeniyetten bihaber vahşilerin yaşaması, nasıl "bugün bütün insanlar vahşi, cahil, ilkeldir" dedirtemiyorsa, aynı şekilde o zamanda yaşayan ilkel kabilelerin varlığı da, ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan hz adem'in önderliğinde oluşturulan ve okuma-yazma bilen, sanat ve ziraatle uğraşan topluluğa bir zarar vermez ve umuma addedilemez.
  • dinde -tevrat ve incil okumuşluğum yok ama en azından islam dininde- hz. adem'in okuma ve yazmayı bildiğine dair bir işaret bulunmadığından, iş bu örnek üzerinden din eksenli epistemoloji döktürasyonları* yapılmaması gereken durumdur. islam dini, temel kaynağı olan kuran'ın bir kaç yerinde, ilk insanların cahil ve vahşi tipler olmadığını, aksine medeni ve sosyal olduklarını belirtse de, okuma yazma bildiklerinden söz etmez. kuran'ın bir yerinde*, "insanı yarattı ve ona beyanı öğretti" derken; başka bir yerinde de* "ve adem'e tüm isimleri öğretti" der.

    bütün bunlar bir araya geldiğinde, rahatlıkla denilebilir ki, islam dinine göre ilk insanlar birbirileriyle konuşarak anlaşan ve eşyaların adını bilen sosyal varlıklardı. ancak, okuma ve yazma bildiklerine dair dinde herhangi bir bilgi yoktur.
hesabın var mı? giriş yap