• goreceli de olsa kendi icine cekilmek, iceriye cekilmektir..nispeten.
  • (bkz: içerlek)
  • ruhunuzdaki sakarlığı derinleştirmek gibi bir yan etkisi vardır.
  • bozulmak, içine oturmak gibi benzer veya anlamdaşlarından kanımca daha derin, oylumlu bir sözcük. yapısında süreç hissettiren, resmeden bir hareketlilik var. ticarette açık vermek, kasada içeri girmek gibi. tıptaki fagositoza da benziyor, fagositoz düşman parçacık veya hücrenin yenmesi, ham yapılmasıyken, içerlemek dosta parça/hücreye yapılan zorlanmalı fagositoz gibi. hazım zor oluyor, yenilen tavrın, kişiliğin hazmı zor oluyor, hakkında ambivalan olunuyor yani ikircikli duygular besleniyor, açıkça da karşı çıkılamıyor, aksırarak veya kusarak kurtulunamıyor. bir özelliği farkındalık, farkında olduğumuz veya farketmenin hemen eşiğinde olduğumuz bir deneyim. bu bakımdan şanslı çünkü bilinçdışında kalmadığından daha kolaylıkla işlenebilir, içerlememize yol açan otomatik yanıtlarımız, tepkilerimiz değiştirilebilir.

    "üzerime hayal kırıklığı çöktü, kendime içerledim, beni buraya getiren geçmişteki olaylara, dikkatsizliğime, aymazlığıma kızdım; başka bir mizacım olsaydı, bunu yapmamış olmak öylesine kolaydı ki." alvaro mutis - tropik güncesi

    "büyük kızgınlıkların, başkaldırmaların, yaşamaya içerlemelerin, ilenmelerin, sonradan ağırlığıyla ürküten bela okumaların arasında böyle ansızın bastırırdı sevecenlik." tomris uyar - yürekte bukağı

    (bkz: ilerleşmek)
  • kadın-erkek ilişkilerinde "içerlemek" mevzunda yapılmış güzel bir alıntı. bir bakıma evrimsel cinsiyet rollerimizin çatışmasının sonucu dev dev acılar...

    "…insana acı veren ne söylediğimiz değil, nasıl söylediğimizdir. çoğu zaman erkek kendisine meydan okunduğunu hissettiğinde, dikkatini haklı olmaya yoğunlaştırıp bir yandan sevecen de olmayı unutur. ilgili, saygılı ve güven verici bir tonda iletişim kurabilme becerisi otomatik olarak azalır. ne kadar aldırmaz göründüğünün, eşini ne kadar incittiğinin farkında değildir. böyle zamanlarda basit bir görüş ayrılığı bile kadına saldırı gibi görünebilir; bir talep buyruk halini alır. kadın, onun sözlerini kabul etmesi gerektiği zamanlarda bile, doğal olarak bu sevgisiz yaklaşıma direnir.

    erkek umursamaz bir tavırla konuşup sonra da neden üzülmemesi gerektiğini anlatmaya kalkışarak bilmeden eşini incitir. yanlışlıkla kadının onun bakış açısına direndiğini sanmaktadır. gerçekteyse kadını üzen onun sevgisiz yaklaşımıdır. erkek onun bu tepkisini anlamadığından, dikkatini nasıl söylediği yerine ne söylediğine yoğunlaştırır. tartışmayı kendisinin başlattığı yolunda hiçbir fikri yoktur; kadının onunla tartıştığını düşünmektedir. kadın kendini onun sivri ifadelerinden korumaya çalışırken, o da kendi bakış açısını savunmaktadır.

    erkek bir kadının incinmiş duygularına saygı göstermezse, onları hiçe saymış olur ve kadın daha da fazla incinir. kendisi umursamaz sözlere ve ses tonuna karşı kadın kadar duyarlı olmadığından, erkeğin bu durumu anlaması kolay değildir. sonuç olarak erkek eşini ne kadar incitip direnişe zorladığının farkında bile olmayabilir.”

    (bkz: men are from mars women are from venus)
  • üzerine düşünüyorum bir zamandır, sanki hiçbir anım kıymetli değilmiş gibi, bir gün 24 saat değilmiş, bütün işlerim bir güne sığıyormuş, keşke bir gün 36 saat olsaydı demiyormuşum gibi. içerlemek, içine içine hapsetmek gibi dışına sığdıramadıklarını. veya da zamanla oluşturduğun derin hislerin, kaza kaza köküne inip çürümeyi okumak gibi temellerine bir nefeste. çok ilginç. ilmek ilmek çıktığınız duvarları, jenga oynuyor gibi bir parmak darbesiyle deviriveriyorsunuz. 4 seçenekli çoktan seçmeli sorularda hiçbir doğru cevabın olmadığı neden-sonuç ilişkisi aranan sorular gibi. anlamsız.
    bir insan, bir insan daha her zaman iki insan yapmıyor mesela, bu da biraz cahit arf'e kafa tutmak gibi 2022'lerden 1900'lere hadsizce. ama insanoğlunun hadsizlik seviyesini sakın sorgulamayın! şu dünyada gereksizce gaspettikleri hacimlerinden fazla hadsizleşerek de bazen bilimsel devinimlere kalkışabiliyorlar. ne diyorduk? bir insan, bir insan daha olunca arkadaş olabilir, sevgili olabilir, kardeş olabilir, toplum olabilir... çünkü neden? birden fazla insan derler hep tanımlamalarda. sözlük olamadık hiç ama biliriz. işte bu insanlar bazen de hayal kırıklığı olur, boğazınızda düğümler olur, bencilliğin vücut bulmuş hali olur. gelmiş geçmiş birçok insan da böyle olmuştur kuşkusuz. kimisi size ne de değer verdiğinden dem vurmuş, ama sadece varlığını sevdikleri sıradan bir müzik kutusu gibi şuracıkta dur deyip, durmanızı beklemişlerdir sadece. benim ayağım var yürüyeceğim deyince de, 'nasıl yürürsün ben sadece burada durmanı istemiştim'e kadar gelir olay. şaşırmıyoruz değil mi artık bu söylemlere de. davranış biçimi diye incelenecek heves kalmadı filozoflarda, psikologlarda, psikiyatrlarda... rehberlik öğretmenlerinde bile kalmamış. onlar kendilerinden bile sorumlu değil gibi zaten. neyse öğretmenleri rahat bırakalım. sıradan insanlara gelelim. ya da size... en son ne zaman birisine iyilikler yapıp, vefalılıklar yapıp, aptal gibi veya zanlı gibi hissettirildiniz? bunu kendi kendinize hissedemezsiniz çünkü. birinin gelip, sizin inşa ediyorum sandığınız şeyleri, üflese saçınızı dalgalandırmayacak gücüyle yerle yeksan ettiğine en son ne zaman şahit oldunuz? hiç olmadıysanız da her an olabilirsiniz. çünkü bir insanın pırıl pırıl çıkma şansı zaten oldukça düşükken, böylesine hadsiz, ahlaksız, yürek yemiş bir bencil, vefasız vb gibi bir çok hakareti sırtlanabilecek kaypaklıkta çıkması daha yüksek olasılıkta. sadece böylesi olsa ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? evet, doğru cevap o. çoklu değişkenler, bunların tepkimesi, size gelişi, sizden çıkışı... gibi etkenlerde eliniz kolunuz bağlanıyor ama, onun devası o doğru cevap olmayabilir. yıkın geçsin diyeceğim ama, herkesin cevabı kendine. ha ne diyorduk? içerlemek. hangisine içerleyeceğimizi şaşırdık değil mi? durun bir saniye, toparlanalım. evet bu haysiyetsizce davranışlar içerletebilir. tek başına olsa zamanla da geçer. inanın buna. en azından ders alırsınız. şart böyle dersler, bir daha yapmamayı öğrenebiliyorsanız tabii. amansız bir safsanız vay halinize ya bir de size üzüldüm şimdi. kendimde de en sevdiğim huyum bu sonsuz sarkazm. göz yaşartıcı. yersiz yersiz gülme halleri vs. keşke bu kadar oyunlar oynayacağıma konuşabilsem bazen. birilerine hadlerini bildirebilsem veya benim yerime alması gereken cevap verilebilse bu müsvettelere. belki insanlığa geçiş 101'den mezun olabilirler. bu eleanor'a da kırgınım bir tık. pollyanna'yı yaratmaya ne gerek vardı kardeşim? içimde dönüp dolaşıp rast geliyorum. hep de en içerlediğim yerlerde. içerlemek. içerine içerine akıtıp, rutubete bulamak tertemiz duvarlarını.
  • alıngan olduğum için cumhuriyetçiyim. içerleyebildiğim için kemalistim. içerleme sanatı...
hesabın var mı? giriş yap