• insana ve bağlı olduğu topluma yön veren öznel ahenk. zaman ve mekanın birlikteliği insan varlığını şekillendiren bir içsel bütünlüktür. düşünce gücünün hükmedemediği içsel bütünlük, ancak içsel duyuların geliştirilmesi ile elde edilebilir. yaşadığı zaman ve mekana bağlılığı azalan, gerçek ile bağlantısını koparmış insan varlık ve yokluk terazisine karşı ruhsal ağırlığınca yenilecek ve dengesini yitirecektir. başka bir deyişle, insan içsel bütünlükten uzaklaştıkça yokluk duygusuna yenik düşüp varlığının değerini sorgulayan bir düşünceye yönelebilir. bazen bu genel yitirme hali iyinin kötüye karşı kaybettiği düşsel bir savaşa dönüşür. bilinen tarihin bize öğrettiği kadarıyla her savaşın sonunda taraflar, doğanın denge kanununun acımasızlığıyla yüzleşmek durumunda kalır. iki veya daha fazla toplumu karşı karşıya getiren ve hayatta kalma mücadelesiyle yoğrulmuş savaşlar gibi, insan da kendi içsel kavgasına iyi ve kötünün karşı karşıya geldiği bir olağanlık gözüyle bakmalıdır. öyle ki, insanın iyi ve kötüyü ayırt edebilecek kabiliyette yaratılmış olması, ahlak hazinesini derinleştiren, gerçeği ve doğruyu berraklaştıran duru bir varoluş kanunudur.

    ruhun duyu ve algı boyutunda dış yaşama olan uzaklığı, kendi içsel ahengine olan yakınlığı kadardır. bu nedenle insanın toplumla olan ilişkisi de kendi iç ahenginin temellerinde başlar. yani insanın kendi iç dünyasıyla olan ilişkisi, dışarıdaki yaşam formları ile olan ilişkisinin temel başlangıç noktasıdır. bu bize insanın kompoze halde yaşayan küçük bir dünya modeli, dünyanın ise büyük bir insan silüeti olduğunu hatırlatır. bu gözle bakıldığında toplumların da büyükçe bir insan gibi hareket ettiği gözlemlenebilir. tarihsel bağlamda ruh bütünlüğüne erişemeyen, ahlaki değerler ve doğal kanunları özümseyemeyen toplumlar, tıpkı içsel bütünlüğe ulaşamamış insanlar gibi güçsüz düşüp yokuluşa doğru ilerlerler. tarih sahnesinden silinmiş bütün büyük toplumların yokuluş serüvenlerinin özünde bu ahengin kaybolmasının ana faktör olduğuna inanıyorum.

    içsel bütünlük, başka bir değişle, insanın toplumla olan ilişkisine yön veren gerçekler bütünüdür. insan kendisini vareden asal gerçeklerden ne kadar uzaksa toplumun merkezinden o kadar uzaklaşır. toplum kurgusunun temelini oluşturan değerler, tarih boyunca insanın doğal davranışlarının sonucu olarak ortaya çıkan aktarılmış kültür birikimidir. örneğin insanın doğadaki varoluş mücadelesinde elde ettiği, hayatta kalmaya yönelik çıkarımlarından oluşan savaşçı kültür birikimi, ilk zamanlardan bu yana toplum tarafından regule edilmiş, sınırları genel ahlaki yargılarla çizilmiş bir dizi regulasyonlarla sınırlandırılmıştır. avcı-toplayıcı insan kültüründen yerleşik hayata doğru tarihin akışını izlediğimizde, bireylerin toplum yaşantısına dahil olmak için doğal eğilimlerini kısıtladıklarını görürüz. bu noktada insan kültürü, toplumun bir arada yaşama uktesinin gerçekleşebilmesi adına primatür kanunlara ve regulasyonlara ihtiyaç duyduğundan, insan doğasının sınırlanması ihtiyacını farkeder. insan doğasında yadsınamayacak etkisellikteki iyi ve kötünün dengelemesine olan ihtiyaç, toplumun bireyle ilişkisini güçlendiren bir sınır çizgisidir. insanın alışageldiği, sınırları sadece doğadaki güç dengesi yasalarıyla çizilmiş sınırsız özgürlükten feragat edip toplum yasalarına boyun eğmesi; büyük bir bütünün parçası olmak ihtiyacı, aidiyet duygusu, yalnızlık korkusu, kabullenilme dürtüsü gibi tetikleyicilerin baskınlığı ile kendi özgürlüğünü kısıtlayan bir dengenin gücünü kabul etmesidir.

    bütün bunların ışığında içsel bütünlük; insan doğasının bütününü oluşturan duyu ve dürtülerin kendi içinde dengelenmesi yoluyla iyi ve kötünün sınırlandırılmış ahenkle bir arada varolmasına izin veren, bireyin toplumla ilişkisinin boyutunu belirleyici öznel bir harmonidir.
  • vladimir kush'un other worlds isimli resminin açıklamasında geçen şu paragrafa göre sağlandığı takdirde barışı ve dengeyi getirecek olandır.

    ''everything in the surrounding world is connected one to another. the distant planets of the solar system and the tiny dew drops – they all strive to their centers. planets are running along its orbits being attracted by the sun; the dew drop hangs on the leaf in the morning being attracted by the earth… comprehension of that internal unity brings the beauty and order into our perception of the world.''

    ''dünyayı çevreleyen her şey birbiriyle bağlantılıdır. güneş sisteminin uzak gezegenleri ve küçücük çiy damlaları - hepsi merkezlerine doğru çabalar. gezegenler yörüngeleri boyunca güneş tarafından çekilerek ilerler; sabahları yaprağın üzerinde asılı duran çiy damlası dünya tarafından çekilir... bu içsel bütünlüğün kavranması dünyayı algılayışımıza güzellik ve düzen getirir.''
hesabın var mı? giriş yap