• yarattigi korku nedeniyle "aman irtibati koparmayalim" dedirten ve nice eza ve acilara katlanmak pahasina da olsa calismakta oldugun isyerinde kalma konusunda direnc gostermeye yarayan turkiye gercegi.
  • hayatın gerceklerini anlamaya yarayan ve olgunlasmayı saglayan durum.
  • en cok koyan siz cok kalifiye bir elemansiniz biz sizin isteklerinizi karsilayamayiz diyerek geri cevirmeleri oluyor. neden okudum ben neden bu kadar yil kastim dedirten durum...
  • eğer makine mühendisiyseniz ve makine mühendisine iş çok denildiği halde bir de bayansanız * başınıza gelebilecek hadise. velhasılı kelam cinsiyet ayrımı da bu durumun nedenlerinden biri olabiliyor.
  • etrafınızda; neden ve nasıl iş bulamadığınızı düşünen, soran, konuşan insanlarla dolu olması bu durumun en kötü hissetiren halidir. zaten hali hazırda berbat bir süreç olmasının dışında daha da kötü hale getirebilir bu insanların;
    "hala bulamadın mı?.. allah allah..." tavırları.

    işin garibi bu süreçten sonra işe girildiğinde aynı insanlar;
    "bu krizde işe girebilmişsin çok şanslısın" derler ve temiz bir dayak isterler.
  • en çok koyanı ise birlikte mezun olduğum bölüm arkadaşlarımın güzel güzel işlere girmesi ve benim hala orta ölçekli firmalardan bile medet umuyor olmam.
  • sosyoloji okuyarak ulaşılabilecek sonuçtur. zira hem sosyolog diye halihazırda mesleki bir kategori yoktur (var olduğu iddia edilse de) hem de bu disiplini okurken hayatı bu kadar sorgulayınca bulduğunuz işten de hayır gelmez.
  • türkiye'de işlilik oranı %85'leri bulduğu için normaldir. bütün işleri doldurmuş çakallar.
  • kimine göre ''iş beğenmemek''tir. işte biz ona ve onlara hassiktir ordan diyoruz.
  • insan hayatının dayanılması en güç sürecini oluşturur.*
    bu süreç uzadıkça insan kendini yemeye başlar. bildiğin yamyam gibi kendini yer insan. çıkarır beynini bakar ve orada bulduğu her şeyi (sevgili, aile, dünya, inandıkları, inanmadıkları, yaptıkları, yapmadıkları, yapamadıkları) teker teker yer. öz güveni gider, sevgisi gider, onu yaşama bağlayan damarlar gider, mirkelam gibi üzülür sonra üzüldüğüne üzülür. her şey sallantıdadır artık kişi için.
    geceleri yaşamaya başlar. sabahlar anlamsızdır çünkü her sabah dünyadan nefret ederek uyanır.

    insanın aklına mukayyet olması çok zordur bu dönemde. çevresiyle arası bozulabilir. ailesiyle ya da sevgilisiyle de. çünkü normal değildir bu süreci yaşarken, doğru tercihler yapması çok zordur.

    şöyle sözlere sahip bir şarkı döner durur sürekli zihninde ve belki de en iyi bu sözler anlatır durumunu;

    "üretmeliyim
    üretmeliyim
    üretmeliyim
    üretmeliyim
    üretmeliyim
    üretmeliyim.
    beynim zonkluyor
    beynim zonkluyor.
    olayların akışı
    olayların akışı,
    beni takmıyor.
    beynim zonkluyor.
    cek cak cak
    ding dang dong
    tik tak tak.
    saatin sesi
    nasıl kızmam.
    beynim zonkluyor."

    çalışan hiçbir tanıdığı anlamaz onun durumunu, daha acısı umursamazlar da. kişi sırf bu insanları kaybetmemek için bu yönlerini görmez. görür, ama zorla öyle olmadığını düşünür. insanları farklı durumlarda görmek gerekir derler ya. işte işsiz olmak çevrenizi gözden geçirmek için iyi (?) bir fırsattır.

    yapılması gereken bu durumun geçici olduğunu düşünmektir. ve bu ülkede hemen hemen herkesin benzer durumları yaşadığını bilmek. bu zor döneminde insan moralini yüksek tutmalı. çünkü tüm olumsuzluklar bünyede izler bırakır, fiziksel ve ruhsal. (yazarken bile bunalıma girdim, çok zor bir durum, umarım işsiz döneminiz kısa sürer.)

    böyle bunalım da bırakılmaz ki yazı ya.. işsiz arkadaşlarım için offspring'den geliyoorr. (bkz: why don't you get a job)
    şaka len, bunalımı üstümüzden atmamız lazım. tamam, john lennon'dan geliyor. (bkz: working class hero)
    pfff. bu da olmadı. en iyisi (bkz: sabah dinlenecek şarkılar)

    vallahi billahi bitti notu: tv - sinema alanında iş arayanlar varsa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. en azından aklımda olur, bir şeyler duyarsam haber veririm.
hesabın var mı? giriş yap