• 2015'in en iyi albümleri listesinde zirveyi zorlamaya aday father john misty albümü.

    the line of best fit dergisindeki değerlendirmede, albümün aşk hakkında söylediklerinin baş döndürücü olduğunu vurgulayarak yazıyı şöyle bitirmiş: "a messy, extravagant, astonishing, beguiling and honest experience: that’s love, and that’s also what ı love you, honeybear is. just magnificent."
  • inanılmaz güçlü bir söz yazımına sahiptir albümün tamamı (o kadar güçlü ki ders çalışırken gördüğümde üzerine bir şeyler demek zorunda kaldım). hem father john misty'nin inanılmaz geniş kelime hazinesini inanılmaz incelikle deşmesi, hem de sözlerin asla tam olarak ciddiye varamadan sözünü ettiği her şeyi en fazla teğet geçecek şekilde bir satirisizm yaratması albümü inanılmaz farklı kılıyor (sadece benim sözümü dinlemeyin, kendiniz de deneyimleyin).

    klasik bardan hatun kaldırma edebiyatı, secondary source psikanalizi, orta sınıf ekonomik problemlerine dokundurma (bkz: subprime mortgage crisis), kendi tavrının soğuk iticiliğini büyük bir farkındalıkla ortaya koyma, inanılmaz güçlü bir sinisizm ancak böyle bir materyalde toplandığında olumlu şeyler olarak duyumsanabilirdi. inanılmaz ilginç ve stabil tutması zor bir metodu var bu albümün ve o nadir durumun farkına çok iyi vardırıyor.

    bütün müzik alemine afiyet oldu bu yıl.
  • father john misty güzelliği, sözlerini de yazayım tam olsun:

    oh, honeybear, honeybear, honeybear ooh-ooh
    mascara blood
    ash and cum
    on the rorschach sheets where we make love

    honeybear, honeybear, honeybear ooh-ooh
    fuck the world damn straight malaise
    ıt may be just us who feel this way

    but don't ever doubt this, my steadfast conviction
    my love, you're the one ı want to watch the ship go down with
    the future can't be real, ı barely know how long a moment is
    unless we're naked getting high on the mattress
    while the global market crashes
    as death fills the streets we're garden variety oblivious
    you grab my hand and say
    ın ı-told-you-so voice
    "ıt's just how we expected."

    everything is doomed, and nothing will be spared
    but ı love you, honeybear ooh-ooh ooh-ooh
    honeybear, honeybear, honeybear ooh-ooh

    you're bent over the altar
    and the neighbors are complaining
    that the misanthropes next door
    are probably conceiving a damian

    don't they see the darkness rising?
    good luck figuring oblivion
    we're getting out now while we can

    you're welcome boys, have the last of the smokes and chicken
    just one cadillac will do to get us out to where we're going
    ı've brought my mother's depression
    you've got your father's scorn and a wayward aunt's schizophrenia

    but everything is fine
    don't give into despair
    cause ı love you, honeybear
  • uzun toplantılar, süresi geciken işler, zaman çizelgeleri, bilmem ne alışverişinin beşinci taksidi, çok bilmiş patron, laftan anlamayan ev sahibi, dünyanın en üzgün insanı taklidi yaparken sıcak çorba içip içmediğinizi merak eden dünya tatlısı anne, telefonu neden açmadığınızı kovuşturan arkadaş... bazen sıkılıyorum. barış bıçakçı; "hangimiz yaşamadık, savruluşların sonunda bir yerde bizi bekleyen ismimize düzenlenmiş kimlik arayışını?" sorusunu sorarken, cevabı biliyordu. tanımadığı sokaklarda, acelesi varmışçasına hızlı adımlarla homurdanarak yürüyen, göz göze gelmek istememenize rağmen, nasıl kusursuz delirdiğini size göstermek istercesine gözünüze bakan bir deli olmak istiyor insan bazen.

    josh tilmann artık delirmişti. ona bir defasında piyango vurdu, artık father misty olacaktı. i love you honeybear, j tillman'ın father john misty olarak yayınladığı ikinci ve ona azımsanmayacak derecede ün getiren albümü.

    honeybear, dinlerken bazen harmonik omuz hareketlerine, bazen ise mide kasılmalarına sebep olan harika bir albüm. böyle albümleri seviyorum. bazen, en etkileyici sözleri, eğlenceli ritmlerin arkasına, utanırcasına saklayan, bazen ise en çok acı çeken benim dercesine, olabilecek en doğrudan şekilde, bir kaç basit piyano notasının önünde gururla sergilenen mesaj kaygılı sözler.

    tillman sağlam ve planlı adımlar atıyor. içerisinde ot ve acid günlüklerinden esintiler olan fear fun'ı everyman needs a companion gibi kabullenmiş bir şarkı ile bitirip bu albümü i love you honeybear ve chateau lobby ile başlatmak her defasında hoşuma giden bir detay. yeni milenyum'da yazılmış en samimi aşk şarkıları arasında olabilir bu ikisi.

    bazen üşengeçlikten, bazen aklınıza bile gelmemesinden, bazen ise sadece denk gelmemesinden ötürü, yıllarca birilerini gerçekten sevememiş karamsar bir insan olabilirsiniz. üzülmeyin, muhtemelen birisini seveceksiniz. sizi tüm o sıkıcı hayattan, kötü işinizden, aile sorunlarınızdan kurtaracak, kurtarmasa bile katlanılabilir kılacak bir dünya güzeli. pek çok harika zaman dolduracak burayı. ilk defa yatak odasına girişin, en aptal biblolara bile sanat eseri gibi bakıp, bütün geçmiş hayatını bir çırpıda anlamak istercesine kitaplarına göz gezdirişin ve bilmem ne oyuncağını onküsürüncü doğum gününden beri sakladığına şaşırışın gibi.... yılbaşlarında, mezuniyet töreninde birlikte sarhoş oluşunuzu, sabahın köründe, yatakta onu bırakıp işine giderken hissettiğin anlamsız hüznü ve onu uyandırmamak için yaptığın tüm o garip hareketleri de unutmamak lazım. hayatının en mutlu anı olduğunu bildiğin o anların sonsuza kadar sürmesini isterdin. chateau lobby inanılmaz bir şarkı.

    biraz zaman sonra, mutlu anları bile gölgeleyen lanet karamsarlık geri geliyor. yıpratıcı kim daha çok seviyor olimpiyatları, beni değiştirmeye çalışıyorsun ezberlerini takip eden her şeyin fazla değer vermekten kaynaklandığı savunmaları... bir şeyler değişmeye başladığında ve tüm o iyi niyetler bile aslında içten kurulan pazarlıkların ufak bir adımı gibi görülmeye başlandığında yapacak pek bir şey kalmıyor sanırım. o aptal cihazlar yerine, yüz yüze konuşabilseydiniz keşke.

    sonlara doğru iki şarkı var ki, bunlara özel olarak değinmek gerek. springsteen, sarı adamı öldürmesi için eline tüfek verilmeden önce amerika'da doğmuştu. şimdilerde ise misty, kötü eğitimli aptallar arasında, yüksek kredili faizlerin ve borcun içinde yaşamaya çalışırken amerika'dan sıkıldığını söylüyor. çocukken kurduğu hayalleri geri alamıyor ama en azından ufak bir para iadesi olabilir belki. herkes kendisine gülüyor ne yazık ki.

    zaman geçiyor. 2000'e daha dün girmiştik sanki. içimizdeki kara delikler farkında bile olmadan sürekli olarak büyüyor ve biz tüm umursamazlığımızla güzel ve bilgili görünmeye çalışıyoruz, mobil hayatımızı durmadan yüceltirken, her duyguyu sahte yaşayan insanlar hale geliyoruz. gerçek biz nasıldık, kendimiz bile unuttuk. online hikayeler, online arkadaşlar. kimse gerçek bizi ve içimizdeki atom bombasını görmüyor. sevmek mi o da ne, olsa olsa insanı bir kusurdur. belki de ekonomi temelli bir kaynak eksikliği kim bilir.

    aylardır kenarda bekleyen bu metinden cidden çok sıkıldım. her defasında daha güzel övmeye çalıştığım bu albüm yazısı, bir faciaya dönüştü. yeter bu kadar.
  • en az kendim kadar iflah olmaz bir misanthrope’la yaşayacağım aşka fon müziği olsun istediğim şarkı.

    en sevdiğim şarkı sorulduğunda net bir cevap veremem, verebilen insanlara da hayret ederim, ama bu şarkının “en sevdiklerimden biri” olduğuna dair hiçbir şüphem yok. çok çok çok ama çok eminim.

    son 5 yıldır hayatıma giren en harika şeylerden biri bu şarkı, keza j. tillman da öyle.

    tavanı izleyerek, kulağımdan bir şeyler çekmişim ve yatak olduğu yerde dönüyormuş gibi hissederek arka arkaya daha kaç defa dinleyebilirim bilmiyorum; ama bir süre daha devam edebilirim sanırım.

    neticede “it’s just how we expected”.
hesabın var mı? giriş yap