*

  • ya konsolidasyon ya da moratoryum la ic edilebilen* borc.
  • türkiye'nin ic borclari söz konusu oldugunda hakkinda pek cok safsata uydurulabileceginiz veya günah kecisi isaret edebileceginiz olgu. günah kecileri cok cesitlidir: imf, dünya bankasi, amerika, avrupa birligi, kapitalizmin ve serbest piyasa ekonomisinin emperyalist gücleri, kicikirik birkac yüz bin rantiyeciden olusan sig bir sermaye piyasasi, sevr'ciler, hazinenin kaynaklarini sömüren siyasiler ve hükümetler vs... liste uzayip gider, teoriler cok cesitlidir. ideolojilerine veya cikarlarina bagli olarak bu konuda "meselenin asli budur." diye iddia eden pek cok "uzman" ve "bir bilen kisi" oldugu icin, söylenenlere ve yazilanlara süpheyle ve sorgulayici bir sekilde yaklasmak en iyisidir. konu hakkinda mümkün oldugunca cok degisik görüs ve fikir okuyup arastirmak meselenin özünü anlamak acisindan daha yararli olacaktir.

    türkiye'nin ic borc sorununun nasil dogdugu hakkinda yapilan aciklamalardan bana en makul görüneni, devletin ve politikacilarin, kaynagini düsünmeden haddinden fazla plansiz harcama yapmalari ve bunun sonucunda dogan bütce aciklarini cig gibi büyüyen borclarla finanse etme zorunluluklaridir. vergi toplama sisteminin etkin veya adil calistigini soylemek zordur ama politikacilarin gecmisteki harcama tercihlerinin (herkese iki anahtar, ev ve araba) cok isabetli, iyi planlanmis ve durust oldugunu iddia etmek de guctur. gayet verimsiz bir sekilde calisan kitler, aksayan bir sosyal güvenlik sistemi (erken emeklilik), tarim destekleme politikalari (yanlis subvansiyonlarla, destekleme alimlariyla ciftciden satin alinip silolarda curutulen mahsuller) nedeniyle devletin giderek müflislesmesi koruklenmistir. devlet müsrifce ve plansizca harcamaya devam ettikce, vergi toplama sisteminiz ne kadar verimli ve etkin calisirsa calissin beyhudedir. devletin harcamalari kisilmadigi sürece de; ic borc sarmalinin giderek devleti yutmasi (devlet gelirlerinin büyük bölümünün vadesi gelen borc faizlerini ancak karsilamasi), bankacilik sisteminin carpiklasmasi (banka kredilerinin sanayici veya mütesebbislerin yatirimlari yerine devlete borc verilmesi) gibi sorunlarin isin icinden cikilmaz bir duruma gelmesi pek de sasirtici olmayacaktir. bunlari hesaba katmadan, ic borc sorununun faturasini tamamiyla imf'ye veya devlete borc verenlere cikarmak, kolayci ve uzun vadede yarar getirmeyen bir cozum olacaktir. sorumluluk herkese ve elbette vatandaslari temsille gorevlendirilmis politikacilara da aittir.

    dis borc sorunu da cok yeni degildir. (bkz: duyun i umumiye)
  • türkiye'nin ic borclari ve kamu maliyesi hakkinda iki köse yazisi:

    ercan kumcu
    http://www.hurriyetim.com.tr/…~9@nvid~239533,00.asp

    deniz gökce
    http://www.aksam.com.tr/…1/yazarlar/yazarlar30.html
  • devletin şu anda itfa tarihinden önce kağıt ihraç ederek çözmeye çalıştığı borç türü.*

    bütçe harcamalarını aşan vergi toplarsa buraya yamar* dış borş alır, anlaşmaya göre borcun bir kısmıyla içtekileri kapar felan.

    lakin faizler günümüzdeki gibi artarsa dağdan aşağıya inen kartopu misali çığ olur, tıpkı şimdi olduğu gibi.
  • türk devleti yaptigi harcamalarin mantikliligi ve rasyonelligi acisindan pek cok noktada cuvallamistir: emeklilik yasinin 90'larin basinda 38'e indirilmesi, tarim kesimine dogrudan yardim yerine plansiz ve anlamsiz fiyat subvansiyonlariyla nereye gittigi belli olmayan dolayli yardimlar yapilmasi, butce zararlarinin kamu bankalari bilancolari altinda gizlenmesi, gelir dagilimini bozan yuksek enflasyonun maliye politikalariyla koruklenmesi gibi.

    yillar icinde biriken dengesizliklerin getirdigi son durumda, bütcedeki faiz yükünün büyüklügü nedeniyle devletin baska seylere harcama yapacak hali kalmamistir. sadece 1999 ve 2000 yillarina bakilarak ic borc sorunun nasil dogdugu hakkinda bir fikir edinmek güctür. 2001'de türkiye gsyh'nin reel olarak kücüldügü ve bunun vergi/gsyh oranlarini arttirici etkisi de göz ardi edilmemelidir. dikkat cekilmesi gereken bir baska nokta ise avrupa birligi ülkelerinin harcamalarinin, elde edilen vergi gelirlerine göre daha iyi planlandigi (maastricht kriterleri, 1992'den beri) ve bütce acigi verilmemeye özen gösterildigidir. devletin kücültülmesinden kasit da devletin ayagini yorganina göre uzatmasidir. devlet harcamalarinin belli bir disiplin altina alinmasi; vergi sisteminin etkinlestirilmesi, adil ve vatandas tarafindan guvenilir bir yapiya kavusmasinin on kosuludur. neticede borc sorununu hafifletmek icin hem harcamalarin azaltilmasi hem de gelirlerin mumkun oldugunca iyi toplanmasi ve arttirilmasi gerektiginde pek cok kisi hemfikirdir (bkz: faiz disi fazla). ancak vergilerin (dolayli veya dolaysiz) arttirilmasinin veya daha iyi toplanmasinin, piyasalarin (ahmet piyasalar veya rantcilar deyin isterseniz), sanayicilerin ve sabit gelirli vatandaslarin kisa vadede pek isine gelmedigi de teslim edilmelidir.

    sosyal refah devleti uygulamasini (almanya, iskandinav ulkeleri, fransa) ikinci dunya savasi sonrasi az cok basariyla uygulamis avrupa kitasinda devletin ekonomideki payi haliyle buyuktur. ancak giderek yaslanan avrupa kitasinin, 21.yuzyilda sosyal guvenlik harcamalarini nasil karsilayacagi da iktisatcilarin merak ettigi bir baska konudur. keza ortalama %10 civarinda seyreden issizlik de, "refah devleti" modelini benimsemis avrupa kitasinin baslica kronik sorunlarindan biri haline gelmistir.

    ayrica (schröder'in almanya'daki yeni is piyasasi ve sosyal güvenlik reformlari icin) : http://www.economist.com/…tory.cfm?story_id=1649421
  • imf'in "world economic outlook" (2003) calismasi, sanayilesmis ülkelerle emerging markets (gelisen piyasalar) ülkelerinin uzun vadede devam ettirebilecekleri borc stogu oranlari (kamu borcu/gsyih orani) ve ülkelerin mali yapilari arasindaki ilginc farkliliklari ortaya koymus.

    öncelikle, sanayilesmis zengin ülkelerle (avrupa, abd, japonya) gelismekte olan orta halli ülkeler arasinda (latin amerika, güneydogu asya, avrupa'nin eski demirperde ülkeleri, ortadogu) su mali yapi farkliliklari gözleniyor:

    i) gelismekte olan ülkelerin vergi toplama mekanizmalari cok verimsiz calisiyor ve ekonominin önemli bir bölümü kayitdisi faaliyet gösteriyor. kamu sektörünün gelirlerinin, yani vergilerin, gayri safi yurtici hasilaya (gsyih) orani gelismekte olan ülkelerde ortalama %20, zengin ülkelerde ise %44 oraninda seyrediyor (1990-2002 yillari arasinda). yani gelisen ülkelerde borc stogunun vergi gelirlerine orani cok daha fazla. ayrica vergi gelirleri zengin ülkelerde yildan yila pek fazla degismezken, gelismekte olan ülkelerin topladiklari vergi miktarlari cok daha degisken, oynak bir seyir izliyor. dolayisiyla kamu borcu sorunu yasayan bir ülkeye "vergileri indirin" veya "daha az vergi toplayin" demek pek de akil kari degil. (bkz: ercan kumcu)

    ii) gelismekte olan ülkelerin ödedigi ortalama yillik borc faizi miktarinin gsyih'e orani (%5), zengin ülkelerin ödedigi miktarin yaklasik iki katina karsilik geliyor. ortalama yillik borc faizinin toplam kamu harcamalarina orani gelismekte olan ulkelerde %17, gelismis ulkelerde %10 seviyesinde bulunuyor. gelismekte olan ülkelerin borclarinin önemli bir bölümünün kisa vadeli ve dövize endeksli olmasi, ic ve dis piyasalarda yasanan dalgalanmalarin borc stogunu olumsuz sekilde etkilemesine sebep oluyor. bir baska deyisle ahmet piyasalar'in talep ettigi risk primi ülkenin borc stogunun reel faizini cogaltiyor. kamu dis borcunun toplam kamu borcuna orani zengin ülkelerde %25, gelismekte olan ülkelerde ise %50 civarinda (1992-2002 arasi ortalama). üstelik, gelismekte olan ülkelerde ic borcun bir kismi döviz cinsinden cikarilmis oldugu icin toplam borcun %60'i dövize endeksli durumda. ülkenin borclari döviz cinsinden, gelirleri ise yerel para üzerinden oldugu icin döviz kurlarindaki en ufak oynama (devalüasyon) faiz ve anapara odemelerinin yukunu kamu gelirlerine kiyasla bir anda ziplativeriyor (doviz kuru ziplayinca faiz oranlari da zipliyor). ic borcun önemli bir kisminin kisa vadeli olmasi da reel faiz yükünü arttiran bir baska etken. bu faiz yükünü faiz disi fazla vererek veya artan ekonomik büyümeyle dengelemek epey zorlasiyor.

    en nihayetinde belli bir borc/gsyih oraninin sürdürülebilir olmasi bir muhasebe esitligine ve kamunun gelecekteki bütce disiplinine dayaniyor. bu disiplini özetleyen faiz disi denge rakami, kamu gelirlerinin faiz disi kamu harcamalarindan ne kadar cok veya az oldugunu gösteriyor. kabaca, bir ülkenin borc stogu o ülkenin gelecek yillarda elde edecegi bütün faiz disi bütce fazlalarinin bugüne indirgenmis degerlerinin toplamindan düsükse, o ülkenin borc orani sürdürülebilir (sustainable) kabul ediliyor. gelecekteki bütce fazlalarini bügüne indirgeyen iskonto orani ise o ülkenin ekonomisinin reel büyüme oranina ve ülkenin ödeyecegi reel faiz oranina bagli. (reel borc faizi - reel ekonomik büyüme) rakami ne kadar düsükse, belli bir borc oranini sürdürülebilir kilacak ortalama yillik bütce fazlasinin (faiz disi fazla) miktari da o kadar düsük oluyor ki, bu ülkenin mali politikalarini daha esnek kilmasi acisindan arzu edilecek bir sey.

    basit bir formulle: borc stogu kapasitesi = d/(r-g)
    d: gelecek sene icin ortalama (beklenen) faiz disi fazla/gsyih orani
    r: borcun reel faiz orani
    g: ortalama reel ekonomik buyume orani

    imf ekonomistlerinin tespit ettigi önemli bir nokta ise gelismekte olan ülkelerin harcamalarini kontrol etme imkanlarinin daha kisitli olmasi. vergi gelirlerinin az ve oynak olmasi yaninda bu ülkeler, politik veya kurumsal nedenlerden ötürü, ekonomi iyi veya kötüye gittiginde bütce harcamalarini gelismis ülkelerin yaptigi gibi ters yönde ayarlayamiyorlar; yani ahmet piyasalar'a "bakin biz bu sene bütce acigi verdik ama ileride mali disiplin uygulayip fazla verecegiz." seklinde taahhüt veremiyorlar. bu taahhütü inanilir bir sekilde vaadetmenin en iyi yollarindan biri, ekonomi güllük gülistanlikken bütce harcamalarini kisabilmek veya fazla artirmamak. zengin ülkeler (kimi asya ülkeleri, sili, macaristan, bulgaristan gibi bazi gelismekte olan ülkeler de bu gruba dahil) bu taahhütte daha basarili olduklari icin piyasalarin onlardan talep ettigi reel faiz daha düsük, sürdürülebilir borc oranlari daha yüksek olabiliyor. diger taraftan gecmis verilere göre, borc/gsyih orani belli bir esigi astiginda (%50) gelismekte olan ülkelerin faiz disi bütce dengeleri, borc stogundaki artisa paralel olarak iyilesmiyor. oysa zengin ülkelerin hükümetleri borc/gsyih oranlari yükseldigi takdirde mali disiplin konusunda cok daha duyarli oluyorlar (bkz: maastricht kriterleri) ve faiz disi dengelerini düzeltiyorlar. gelismekte olan ulkelerin son 30 yil icinde cesitli defalar (toplam 19 kez) tecrube etmis olduklari borc krizleri ve iflaslar da, bu ulkelerin risk primlerini cogaltiyor ve surdurulebilir borc kapasitelerini azaltiyor. imf'nin hesaplarina göre gelismis ülkeler icin ortalama sürdürülebilir borc/gsyih orani %75, gelismekte olan ülkeler icin ise %25 civarinda. 2002 yili verilerine gore bu oran gelismis ulkelerde ortalama %65, gelismekte olan ulkelerde ise ortalama %71 seviyesinde bulunuyor. bu da demek oluyor ki, gelismekte olan ülkelerin borclarini sürdürebilmeleri icin önlerinde uc secenek var: 1) güvenilir bir sekilde mali disiplin taahhüt etmek ve uygulamak: daha iyi vergi toplamak ve gereksiz harcamalari kisarak borc stogunu azaltmak, borc stogunun vade ve döviz yapisini degistirmek, kamu maliye politikasini ülkenin icinde bulundugu ekonomik döngünün (resesyon veya büyüme döngüleri) tersi yönünde ayarlayabilmek icin gerekli, ekonomik büyümeyi baltalamayan bir altyapi olusturmak; 2) iflas etmek; 3) para basip enflasyonu artirmak.

    kapsamli ve ayrintili bilgi icin:
    http://www.economist.com/…tory.cfm?story_id=2084957
    http://www.imf.org/…ft/weo/2003/02/pdf/chapter3.pdf

    turkiye'de doksanli yillarin basindan itibaren reel faizin (yukaridaki formulde r) diger ulkelere kiyasla cok yuksek seviyelerde seyrettigi ve bunun olumsuz etkileri hakkinda gungor uras'in milliyet'te cikmis yazilari:

    http://www.milliyet.com.tr/…3/11/17/yazar/uras.html
    http://www.milliyet.com.tr/…3/11/18/yazar/uras.html
    http://www.milliyet.com.tr/…3/11/19/yazar/uras.html

    kamu borclari ve yüksek reel faizlerin ic borc artisinin ana sebebi oldugu hakkinda ege cansen'in bazi yazilari:
    http://www.hurriyetim.com.tr/…~9@nvid~381537,00.asp
    http://www.hurriyetim.com.tr/…~9@nvid~383025,00.asp

    ic borc, reel faiz ve faiz disi fazla kavramlari arasindaki iliskilere deginen, mahfi egilmez'in bazi kose yazilari:

    "faiz nasil dusurulur?"
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/01/haber_117988.php

    "faiz disi fazla neye yarar?"
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/01/haber_117988.php

    faiz disi fazla aritmetigi:
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/10/haber_118941.php
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/15/haber_119391.php

    kamu kesimi borclanma geregi:
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/17/haber_119598.php
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/20/haber_119900.php
    http://www.radikal.com.tr/…4/06/22/haber_120064.php

    faik oztrak:
    http://www.milliyet.com.tr/…01/31/yazar/oztrak.html
    http://www.milliyet.com.tr/…01/28/yazar/oztrak.html

    borclanma, faiz ve krizler hakkinda iki tartisma
    http://www.milliyet.com.tr/…7/business/axbus01.html (boratav, yeldan, kuruc, kose, turel)
    http://www.milliyet.com.tr/…3/01/business/abus.html (dervis, ulagay, cansen, uras, oztrak, tuncer)
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=145770
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=145837 (egilmez ve berkan da bu tartismaya dolayli katilmislar)

    daha gider bu...
  • toplam ic borc stokunun yillara gore seyrine baktigimizda. dis borclanma ile beraber artmaya devam eden butce kalemi.

    1999da 22, 2000de 36, 2001de 122, 2002de 150 ve 2003te 194 milyar dolar kusur olarak gerceklesmistir.
  • mutlak olarak degil ama milli gelire orani birsey ifade eden rakamdir. surekli buyuyor efendim durduramiyoruz cular goruldukleri yerde selamsiz sabahsiz tokatlanmalidir. mutlak rakama bakildigi zaman hersey cok feci boka sariyormus gibi gozukur ama isin asli oyle midir acaba? buyrun tc hazinenin sayfasindan elde edebileceginiz ic borc rakamlari (milyon ytl olarak):

    2001: 122 157
    2002: 149 870
    2003: 194 387
    2004: 224 483
    2005: 244 782

    bu rakamlara baktiginiz zaman, tamam diyip, ulkece sictik hemmen basliyayim helva kavurmaya. agzada pamukla su verirse birileri imansiz gitmeyiz en azindan diye dusunmek olasidir. bakilirsa cunku mutlak rakamlarla ic borcumuz 2001'den 2005'e kadar ikiye katlamistir kabaca. yuhtur. peki bir de soyle dusunelim.

    kredi borcunuz var ve her sene uzerine bir miktar daha borc aliyorsunuz bankadan. ama bu sirada maasiniza da zam yapiliyor. ve bir bakiyorusunuz borcunuzun gelirinize orani (ekonomik aktivite burda, gnp, gayrisafi milli hasila, vergilendirilen gelirdir bu bir ulke icin kabaca) asagidaki gibi oluyor (tc hazinenin yine ayni sayfasindan ulasilabilecek rakamlar):

    2001: 69.2%
    2002: 54.5%
    2003: 54.5%
    2004: 52.3%
    2005: 50.3%

    ne olmus demek ki? evet mutlak olarak borc ikiye katlamistir da kazin ayagi oyle midir? degildir. borcunuzun gelirinize orani gozonune alinan yillar icinde ikiye katlamayi birakin artmadigi gibi, ciddi sekilde de dusmustur.

    su durumda, tek basina mutlak rakamlari karsilastirmak her zaman dogru sonuclar vermemektedir. ic borc stoku da bu tek basina bakilasi olmayan rakamlar grubuna dahildir.
  • iç borçların ve diğer makro ekonomik sorunlarımızın yarattığı yıkıcı sonuçlar için bir de burdan yakın;

    (bkz: ekşi ekonomik analiz/#17887853)
  • iç borç içindeki döviz miktarı da 2003'ten 2012'ye azalarak sıfırlanmış, 2017'de tekrar başlamış, hali hazırda bu oran (2021 ortası) %26'ya tekrar çıkmış.
    tl cinsi stok 845 milyar, döviz cinsi olan 290 milyar tl (kabaca 29 milyar avro) ve toplam iç borç stoku 1 trilyon 135 milyar tl.

    hazine yabancı dövize %3 faiz veriyormuş.

    agustos 2021 itibariyle iç borç stoku 2 tirlyon 41 milyar tl olmuş, haber 2020'sonundan 8 ay içinde 250 milyar tl borç artışından bahsediyor haber. 8 ay için yaklaşık %10 artış. ama bir önceki haberde içborç stokunu 1 trilyon 135 milyar vermişti. neyse rakamların emlenmesi için yıl sonunu beklemek lazım.
hesabın var mı? giriş yap