• hat hocasının öğrencisine verdiği yazı diplomasının adı.
    (bkz: baybul)
  • sadece hat hocası diploması olmakla kalmayıp, eski dilde diploma'dır...
  • hat eğitimini bitiren kişi en az iki hoca tarafından onaylanan hat örnekleri hazırlardı. icazetnamesi olmayan hattat eserine imza koyamazdı. icazetnameye "ketebe kıt'ası" da denmiştir.
  • ayrıca; izin belgesi, onay belgesi anlamına da gelmektedir.
  • usta-çırak ilişkisiyle öğrenilen gelenekli sanatlarımızda hocanın öğrencisine verdiği ve öğrencinin artık o sanatta ehil olduğunu gösteren, öğrenci yetiştirebilmesine ve eserlerinin altına imza atabilmesine olanak sağlayan belge. icaze hattıyla yazılır.
  • bir ustanın öğrencisine "sen oldun" demesinin yazılı kanıtıdır. sadece uğraşılan sanat değil, çırağın hal ve tavırlarıyla hocasının yolundan gittiğinin belgesidir. öğrenci için bir nevi güvencedir. modern zamanlar referansıdır.

    verilmesi verilmemesi günümüzde tartışılmaktadır.

    tartışılabilir.

    icazetname sahibi olmayan, hocasının yolunu takip edemeyen,öğretilerini benimseyemeyen kişilerin "yaaaa işte yapıyoruz ya canım icazete ne hacet", "ben de falanca hocanın yanında 5 yıl çalıştım, icazete ne hacet yaptığımız ortadadır" demelerini hafif alaycı bir gülüşle tepkilendirilir. komiktir.

    icazetsiz talebenin hocalık etmesi, 5 yıl hukuk fakültesinin birinci sınıfında okuyan birinin 5. yıl sonu hukuk bürosu açmasıyla aynı şeydir. çünkü bunu hakedenlere bu belge verilir. belge verilmeyenler hakedemeyenlerdir.
  • salih mirzabeyoğlu, 1979-1983 yılları arasında necip fazıl'la sohbetler gerçekleştirir. o tarihlerde genç bir delikanlıdır(1950 doğumlu) ve tefekkürde gösterdiği olağanüstü performansla necip fazıl'ı derinden etkiler.

    necip fazıl ona "senin için bir takdim yazım olacak. seni tüm topluma takdim edeceğim" der. bu tavrın anlamı büyüktür. zira böyle bir sunum, onu "büyük doğu"nun vârisi ilan etmenin diğer adıdır. aynı zamanda bir tür icazetnamedir.

    ancak necip fazıl verdiği bu sözü tutmayarak(?) 1983 yılında vefat eder ve mirzabeyoğlu büyük bir hayret, karmaşa ve bunalım içine düşer. içinden bir ses "hakikat yolunun büyükleri boş söz etmez" derken, diğer ses "necip fazıl öylesine bir laf etti, sonra da unutup gitti" demektedir.

    mirzabeyoğlu öylesine ıstıraba düşer ki, "ya rabbi, takdim yazımı ver, sonra canımı al" diye dua etmeye başlar. sonra kendini toplayıp takdim yazısının peşine düşer. tüm rüyalarını ve bir tür rüya olan hayatı yorumladığı altı ciltlik "tilki günlüğü" eserini yazar.

    evet sonunda takdim yazısını bulur. takdim yazısı, necip fazıl'ın onun bir kitabı için yazdığı önsözdür. özsözde kaptan kusto'nun denizleri ve deniz içi hayatı araştıran bir bilgin olduğundan bahsedilmektedir.

    size tüm bu anlattıklarım çok tuhaf gelebilir. ancak anlatılanları şu hakikat ile birlikte değerlendirmelisiniz: kişiyi olgunlaştıran bulduğu değil, yol boyunca gördükleridir. arayış macerasında yaşadıklarıdır.

    tüm bunları niçin anlattım?

    lafı dolandırmadan söyleyeyim: salih mirzabeyoğlu dahi üstadından gördüğü gibi davranmakta ve kendisinden icazetname isteyene, "boşuna benden bir şey bekleme. onu sen arayıp bulacaksın" demektedir...
  • batı'da üniversiteler diploma, bizde medreseler icazetname verirdi.

    üniversiteler diplomayı kurum adına verirken, icazetnamede esas olan müderristi.

    icazetnamede medresenin adı geçmez, okutulan derslerin hangileri olduğu ve icazeti veren müderrisin hocalarının silsilesi gösterilirdi.

    medrese programı, belli kitaplar ile bunlara ilişkin şerhlerin okunması esasına dayanmaktaydı. bir kitabın okunduğunu göstermek, öğrencinin daha ileri seviyedeki dersleri almasını sağlamak üzere kendisine temessük verilirdi.

    icazetnameyi ancak talebenin devam ettiği sahn medresesinin müderrisi verebilirdi ki onlara muciz denirdi.

    peki icazetname alanlar ne yapardı? atama beklerlerdi... o da şöyle olurdu: rumeli ya da anadolu kazaskerinin matlab denilen defterine yazılırlar ve kendilerine görev verilmesini beklerlerdi. bu bekleme süresine de mülazemet devresi denirdi. medrese eğitimini tamamlayan suhtenin nereye müderris olarak atanacağı, hangi şehre kadı olacağı ya da kalemiyenin hangi seviyesinde bir koltuk kapacağı bu sürenin sonunda belli olurdu.
hesabın var mı? giriş yap