*

  • - biri/birileri ile sıkı fıkı olma durumu*
    - bazı giysilerin çift yönlü kullanılabilmesi halinde kullanılan kelime.
  • modada bir modaydı bu. oduncu gömleği ile başlamış sayılır hafızamda.
  • ayni kumastan ve tarzda hazirlanmis, ice giyilecek bir bluz ve disa giyilecek bir hirkadan olusan takim.

    simdi bu nerden aklima geldi 9 yil sonra, hic bilemiyorum ama geldi iste bir kere:

    kiz arkadasimin ablasi, ailesi ile kaldigi sehirden bizi, daha dogrusu kiz kardesini, gormeye ankara'ya gelmisti. ilk andaki hosbeslerin hemen ardindan, annesinin ankara'dan bir icli-disli istedigini soyledi. ben de o gun ilk kez duydum "icli disli" tabirini. yine de hemen biz, daha dogrusu kiz arkadasim ve onun ablasi, alisverise koyulduk.

    ben -henuz o zamanlar genc, saf ve gobeksizim- hazir kizilay'da iken birkac magazaya ugrayacagiz, saniyorum. oyle de basladi aslinda. kizilay ile basladik...

    ilk denemelerimiz sirasinda, normal musteriler gibiydik. once bir magazaya birlikte giriyor, reyonlar arasinda sakince dolasiyorduk. icli-disli hep aklimizdaydi ama yine de genel bir alisveris havasi hakimdi bize: gozumuze hos gelen bir sey olursa alacaktik ama sonucta icli-disli bizim aklimizin hep bir kosesindeydi. misal, yanimiza bir tezgahtar yaklasinca, hemen ilk olarak "ayni kumas ve tarzda hazirlanmis, ice giyilecek bir bluz ve disa giyilecek bir hirkadan olusan takim, sizde var mi?" seklinde bir soru ile cikageliyorduk. sonucta "icli-disli" tabiri bana oldugu gibi bir cok kisiye yabanciydi.

    ilk girdigimiz magazalarda basarisiz olmustuk. yoktu o magazalarda icli-disli. bir yarim saat sonra "heralde artik aramayi birakiriz birazdan" diye dusunurken ben, kizlarin annesi aradi: "icli-disli almadan gelme buraya" demis telefonda buyuk kizina. cok sasirdim buna. o siralar her anneyi benim annem gibi sanacak kadar kucuktum. benim annem beni bakkala gondermeye bile kiyamazdi daha da kucukken.

    o telefonun ardindan once demirtepe ve maltepe yonundeki daha sonra da tekrar kizilay'a gelerek sihhiye ve ulus'taki elbise satan tum magazalara girdik o gun. yanlis hatirlamiyorsam 5 kusur saatimizi almisti bu alis-veris. artik yaptigimiza ne kadar alis-veris denilebilirse: ne aldigimiz vardi ne verdigimiz....

    o gun o bes kusur saatin sonlarina dogru artik uc ayri koldan magazalara saldirir olmustuk. o eski geleneksel musteri halleri de kalmamisti artik: ben bana dusen sokaktaki dukkanlara tek tek girip, goz goze gelebildigim ilk kisiye "icli-disli var mi?" demeye baslamistim artik. cunku ankara'daki tum magazalara sormadan aramayi birakmaya niyetleri yoktu kizlarin. o aceleyle, kac dukkanda musterileri tezgahtar sanip "icli-disli var mi?" dedigimi hatirlamiyorum bile. hatirladigim seylerden biri, artik kendimi kaybederek yanlislikla bir ekmek firinine girdigimi bile farketmeden tezgahtara ayni soruyu sordugumdu.

    o gun biz tum ankara esnafiyla "icli-disli" olduk ama mumkun degil bir icli disli bulamadik. ve o gun ben o kadar biktim ki alis-veristen, bir sure yiyecek icin bile alis-verise cikmadim, ac gezdim gunlerce.
hesabın var mı? giriş yap