idam mahkumu
-
idam cezası ile cezalandırılmış kişi. bu ceza pek cok ülkede kaldırılmıştır.
-
(bkz: cezayir meneksesi)
-
-
izmir barosu avukatlarından senih özay "ağzımı hayıra açtığım anılarım.1" adlı kitabında bir idam mahkumunu anlatır,kulak verelim. "... izmir’de tariş ve gültepe olayları oldu ve ben, sıkıyönetim mahkemesinde, örgüt üyesi olarak üç polisi öldürdüğü iddiasıyla tck 146. maddesi uyarınca anayasa’yı tebdil, tağyir ve ilga suçlaması ile yargılanan, rize-fındıklı doğumlu, yiğit bir militan adam, ali akgün’ün avukatıydım. yüzünü ilk kez sıkıyönetim mahkemesinde davanın ilk duruşmasında gördüm. savcılık katında, daha dün anayasa mahkemesi başkanlığı’na adaylığını koyan, hava yüzbaşı yargıç yalçın acargün var. ve o zincirli ihtilattan men (karışımdan yasaklı ) uygulama kaşifi... şirinyer askeri cezaevi’nde, onu ziyaretim sırasında, tepemizde deniz albay, kara binbaşı, teğmenler, çavuşlar ve nefer ordusu bizi dinlerken, onun bana anlattığı, hatta benim de askeri yargıtay’da savunma sırasında anlattığım bir nanay nine hikâyesi vardır:
“ağabey biliyorsun rize’nin fındıklı kazasındanım. anneanemin adı nanay... yörenin tek kırık çıkık ustası. bir de yoksul dostu dayı, dayım var ve bizim orada, bir de yoksul düşmanı kötü bir dayı, ağa var. birbirlerine düşman bunlar. bir gün yörede, dağlık arazide ikisi karşılaşmışlar, atışmışlar ve benim dayım öbür dayıyı yuvarlamış ve onun kaburgası, kolu falan kırılmış. sonuçta ağayı büyük evine getirmişler. köyde duyulmuş ağanın kırıkları.
köyde yaşayan nanay nene’m de duymuş. duyar duymaz evinden çıkıp ağanın evine yollanmış. ve eve girişi sessizlik yaratmış ; aileler can düşmanı. neyse ağanın odasına giren nanay nene’m su istemiş, ak bez istemiş, sarmış sarmalamış. işini layığıyla yapmış ve tam gidecekken dönmüş ve ağaya; “ ağa, ağa ben buraya yörenin tek kırık çıkıkçısı olduğum için geldim. benim oğlumla olan mücadelen ayrıdır. bana şükran duygunla bu sorunu karıştırma. o ayrı, bu ayrı.” demiş.” dedi.
“şimdi ağabey, ben devletle çatıştığımdan bahisle yargılanan bir militanım. beni yargılayan yargıçlar da nanay nene’m gibi olabilirler mi ?” dedi. sizce ben ona ne demişimdir ?
özetle, “üç silah, üç militanla devletin anayasası tebdil, tağyir ve ilga olmaz. ve müvekkilimin kastı adam öldürme de değildir. eylemi, etrafını saran polislere gelmeyin, yaklaşmayın diyerek ürkütmek için ateş etmekten ibarettir.” yolunda savunma yaptımsa da, daha sonraları emekli olup izmir barosu’na kayıt olmaya çalışan ve benim baro’ya verdiğim “savunmaya tutumu hoş değildi” yolundaki ifadelerle, üyeliği izmir barosu’nca geri çevrilen, sonra üst kurumlardan aldığı izinlerle kayıt olabilen, askeri hakim yaşar bey (“hoş yüz” betimlemesi yapabilirdim yapmıyorum.) başkanlığındaki kurul, tck 146 maddesinden bahisle idam cezası vermiştir. dosya askeri yargıtay’ın önüne gittiğinde, ali’ nin babası topal osman amca ve annesi emine teyze izmir’e gelip evimizde kaldılar. annesi, bana oğlunun idam edilmesine dayanamıyacağını, askeri yargıtay’a “küçükken düştü, kafasını taşa çarptı” diyerek mektup yazacağını söyleyince, hemen izmir buca cezaevi’ne gittim. beni götüren taksi şöförünün neden bilmem yüzünü hatırlamıyorum. ali’ye annesini anlattım. hiç hoşlanmadı. “kıytırık gazeteler, benim için ve devrimci hareket için kötü haber yaparlar” dedi. döndüm, annesine aktardım. teyze dinlemedi. mektubu yazdı. mektup askeri yargıtay’ın en kibar askeri savcısı mustafa güzel’e düştü. idam... dönüşü olmayan yol...iddiayı araştırmamız gerek yollu mütalaasının etkisi ile karar bozuldu, yargılama uzadı ve kenan evren ve arkadaşları onu asamadılar ve şimdi ali akgün izmit’te. evlendi. yaman bir oğlu var. osman. akıllı. yapı işleriyle uğraşıyor ve akciğerlerinden sayrılı. halbuki bana, hücrelerde akciğeri için zeytinyağına yatırılmış kuru incir yemeyi öğretmişti. bana cep telefonu hediye etti
bu çok sevdiğim müvekkilimin, o en kötü zamanında bana yazdığı mektubu, onun izniyle buraya almak istiyorum:
“doğru ile yanlışın, gerçek ile hayalin, iyi ile kötünün karmakarışık olduğu dönemler, erdemli davranışların gizli kaldığı, anlaşılamadığı dönemler olur. “cübbeli suç ortakları” diye bile tanımlanabildiğiniz dönemde, meslek onurunuzu koruyabilmiş olmanın gururunu taşıyor olmalısınız. erdemli davranışlarınızı, gelecekte birer madalya olarak göğsünüze takacaksınız, bunu hakkettiniz. bir hukuk adamı olarak ve insan olarak her şeyi yaptığına inanıyorum. sen sağol avukatım... sen sağol. hoşçakal. ali akgün” -
kusursuz bir orhan gencebay şarkısı. orhan gencebay'ı orhan gencebay yapanlardan.
-
yurekten olsun albumunde yer alir:
dertlere dermanlar verensin tanrim
bir zalim kulunu cok seviyorum
ask denen bu derdin dermani var ise
idama mahkumum af bekliyorum
gonlum neler neler cekmistir amma
benden beter var mi bilemiyorum
korkum var yurekte askimdan da buyuk
korkumdan bir turlu gulemiyorum
gulemiyorum...
ozur dilemekse ben diliyorum
cezama sensizlik verme diyorum
askina sevgine ihtiyacim var
seni canimdan da cok, cok seviyorum
soyle gonlum soyle demin ne zaman
derdini acmayan bulamaz derman
sonunda gec kalir, olmadan pisman
korkak yasamani istemiyorum
kolay degil kirik bir kalp onarmak
kolay degil gercek bir sevgi bulmak
herseye degecek bastan baslamak
senden baskasini sevemiyorum
sevemiyorum...
ozur dilemekse ben diliyorum
cezama sensizlik verme diyorum
askina sevgine ihtiyacim var
seni canimdan da cok, cok seviyorum -
(bkz: ölmeden önce ölmek)
idama mahkum olan kimse her an ölümü bekler, ne zaman öleceğinin belirsizliğini yaşar. bu yüzden "ölüm bekleyişi olgusu" diye bir kavram girmiştir literatüre ve bu kavram "işkence" başlığı altında işlenir; zira işkencenin ille de fiziksel olması gerekmemektedir.
(bkz: the green mile)
(bkz: işkence)
(bkz: idam) -
(bkz: ihtiyarlar balladı)
-
(bkz: hallowed be thy name)
-
(bkz: kurbanlık koyun)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap