• 2017-2018 sezonunda ankara dt'de sahnelenecek tiyatro oyunu.

    oyun, shakespeare’in ünlü eseri macbeth’de bir adı dahi olmayan ikinci katil’in hayatını anlatıyor. oyununun prömiyer tarihi 3 ekim.

    izledikten sonra gelen edit;

    henüz sezonun bütün oyunlarını izleme fırsatı bulamadığım halde genel bir kıyaslama ile dekorun, görselliğin açık ara önde olduğu bir oyun olduğunu net olarak söyleyebilirim. oyun metni başarılı, shakespeare değil ama çok emek verilmiş aynı dokuda olması için, metin yapay durmamış, gayet güzel.

    bir de bütün oyun bir yana, fulya koçak'ın oyunculuğu bir yana bu oyun için, kuvvetle alkışladık, yine de az.
  • yönetmeninin barış erdenk olmasıyla ilgi çeken bir oyun.
  • bu sezonun kapalı gişe oyunlarından biri olmaya aday. oyunculuklar da kostümler de çok başarılıydı. yıllar önce istanbul üniversitesi ökm sahnesinin moliere'in cimri'sini uşakların gözünden anlatan oyununu izlemiştim. biraz onu hatırlattı. bu sefer de macbeth'i oyunda adı bile geçmeyen ikinci katilin gözünden izledik.
  • ankara dt'nin 2017-2018 sezonunda sahnelediği yeni ve vasatın altında bulduğum oyunu.

    yönetmen barış erdenk olunca insan ister istemez iyi bir şey izleyeceğini sanıyor ama bu sefer pek olmamış. lysistrata'daki kadın kostümleriyle cadıların (kadınların) kostümlerinin aynı oluşu, oyunculuk tarzlarının bile aynı oluşu bir üslup değil, biçim de değil. cadıları erkekleştirince bir şeye benzememiş demek istiyorum yani. cinsiyet bağından koparabilirsin o ayrı mevzu da, keşke yapabilsen. erkek taklidi yapan kadın cadılar... ağzımı burnumu yamultarak izledim.

    yazar cidden farklı bişey denemiş. bu tip metakurgu, palimpsest, parodi tipi oyunlar tom stoppard'a yakışan şeyler. (çünkü o becerebiliyor, peki yerli yazarımız becerebilmiş mi?....) üstelik bunu yaparken amacı tragedyanın köhne mizansenlerini yeniden okuyarak güldürü malzemesi haline dönüştürmek, absürde yakınlaştırmak. ama bizim yazar ikinci katille eşini, macbeth ve lady macbeth'e dönüştürmüş. farklı bir noktaya evriltememiş çünkü dramatik biçimde ilerlemeye çalışınca; olmuyor. yavan kalıyor. tat vermiyor. sıkıyor. sonunda da neden başka türlü yazamadığına kılıf bulmuş; kral neyse tebaası da odur diyor. hadi yaa!.. bu çağdışı söylenceyi oyunun çözümler kısmına yerleştiriyor bir de. neyse.

    evet oyunun dili çok güzel ve değindiği harikulade meseleler var ancak metin kendini o kadar çok tekrar ediyor ki... allah'ım bir ara cinnet geçirecektim nasıl bu kadar amatörce yazılabilir diye. her sahneye girene, az evvelki olaylar tekrar tekrar anlatılıyor. cadılar aynı sözleri, kehanetleri vb oyun bitene kadar sürekli söylüyor. cidden sıkıcılığı geçtim; tiyatroda tekrarların nasıl işlendiğini de iyi bilirim ama buradaki tekrarlar hiç de öyle çehovvari değil. kulak tırmalayıcı ve seyircinin algısıyla dalga geçen cinsten. yani yazarın hünersizliği. rönesans metnini tom stoppard gibi işleyemediği için, klasik oyun kurgusuna başvurup seyirciyi yakalamaya çalışıyor. eser edebi anlamda parodi olamamış, palimpsest hiç olamıyor... ee ne olmuş olabilir diye düşününce, baştan aşağı macbeth çakması/benzeri hikaye, asıl macbeth hikayesinin yanında silbaştan akıyor. yönetmen de nasıl sıkılmamış bu ilerlemekte zorlanan oyundan... yap 90 dakika tek perde şıkır şıkır aksın bari en azından seyir zevki alalım. o balya balya sözlerin rönesansta kaldığını, "bugün" bunu yapmanın yazarlık hüneri olmadığını tatlı bir dille anlat yazara da. bilen adamsın barış erdenk... (hele ki kavga ve ölüm sahnelerinin berbatlığından bahsetmeyeceğim. barış erdenk bu sahneleri nasıl böyle oynatır aklım almıyor. hiç mi estetik kaygınız yok...)

    bir yönetmen macbeth metnini alır ve bu izlediğimiz şeyde olduğu gibi yorumlayıp sahneleyebilir ve der ki ben macbeth'i buradan okudum ve paralel bir hikayeyle buluşturdum, eyvallah derim. ama biri oturup bunu en baştan neden yazar akıl sır erdiremiyorum. ne güncel tiyatro sanatına, ne edebi anlamda yazıma bir katkısı olmayan uyduruk bir remake metin. ben beğenmedim. belki siz gider izlersiniz çok beğenirsiniz bilemem. 2 saat 50 dakika tahammül edemedim ben. hörmetler.
  • taze taze bir derlemek lazım...oyun genel bir dt oyununun üstünde ancak birinci ve ikinci perde arasında ciddi bir tat farkı var. birinci perde, özellikle hikayeye giriş, o kadar uzun ki gerçekten olmamış dedirtmeye başlıyor. bunu özellikle belirtiyorum ki ikinci perdeye kalın, erken karar almayın. konu, sahne, dekor, oyunculuklar çok iyi. metin konusunda ara ara bir tekrar hali var. bir noktadan sonra sinir bozmaya başlıyor.

    macbeth'den birkaç sahne göreceksiniz oyunda. eğer okumamış veya izlememişseniz (yok artık) lütfen öncesinde okuyup gidin. şöyle bir durum var ki o sahneler beni rahatsız etti. gerçekten oyunculuklar karakterlerin yansıtılması kötüydü ancak orada olma nedenimiz macbeth izlemek olmadığı için o dakikalar o kadar da dert edilmiyor. güzel mesajları, ara ara dokundurmaları vs. bu da ayrı bir zevk veriyor kesinlikle.
  • bir türk yazarın elinden çıktığı için ekstra imrenilesi oyun. üzerine çok çalışıldığı belli.
    replikler, ahenk çok iyi. hiç bilmeyen shakespeare diye izler.
    macbeth'i izleyenler ya da okuyanlar oyuna daha çabuk adapte olup, sevebilirler.

    --- spoiler ---

    oyun adından da anlaşılacağı üzere macbeth'teki ikinci katilin gözünden anlatılıyor.
    macbeth gibi onun da ihtirasları, hırsları sonunu getiriyor. malumunuz lady macbeth'in hırsları da ikinci katilin karısında mevcut. ve o da ellerinden çıkmayan kan kokusuyla yok olup gidiyor. fulya koçak'ın oyunculuğuyla devleşip büyülüyor. tam hatırlamasam da şöyle bir laf geçiyor "kral neyse tebası da aynı hayatı yaşıyor" gibi.

    --- spoiler ---

    oyuncuların hepsi gayet keyifle izletti kendini. yalnız cadılardan biri (aynı kişi yine barış erdenk'in yönettiği hayvan çiftliği oyununda muriel rolündeydi) sanırım o role kendini fazla kaptırmış ki hâlâ aynı oyunculuğu sergiliyor. kafa ve vücut hareketleri fazla ve abartılı. bir de çok rolleri olmamasına rağmen (çünkü bu ikinci katilin hikayesi) macbeth ve lady macbeth oyuncu seçimleri beklentimi karşılamadı. çünkü macbeth ve lady macbeth'i oynamak prestijli ve her oyuncuya nasip olacak bir şey değil. daha heybetli olmalarını beklerdim ama bu da benim ufak şımarıklıklarımdan biri olabilir.

    müzik arka fonda hiç durmadan devam ediyor bu bazen sıksa da çoğu zaman unutulup oyuna kaynıyor. sahne tasarımı, dekor biraz sönük kalmış gibi.

    özetle yerli bir bakış açısıyla macbeth'e farklı bir göz ve hikaye üzerinden bakmak çok hoştu. teşekkürler serhat yiğit ve barış erdenk.
  • şahane bir oyundu şahane. oyundan da öte oyunculuklar, kostümler...

    tiyatro gerçekten beni bu şehre, ülkeye bağlayan sanırım en güçlü bağ. her gittiğimde tüylerim diken, gözlerim dolu.

    oyun macbeth'in asıl senaryosuna bir alternatif bakış. öncelikle uyarayım ciddi uzun bir oyun. açlık, susuzluk, görüşmeniz gereken telefon gibi sıkıntılarınız olmasın. geçmiş dönem iskoçyasına gideceksiniz. bir de en önün bir arkası ikinci sırada oturunca adeta oyunun içindeydim. imkanınız varsa size de tavsiye ederim.

    oyun hakkında detaya girip spoiler vermeyeceğim. bilet bulursanız mutlaka gidin.

    okuyan olursa emeği geçen herkesin emeğine sağlık...
  • akün sahnesinde sahnelenen dün akşam izleme fırsatı bulduğum ankara devlet tiyatrosu oyunudur.

    öncelikle hikayenin mükemmel oluşuna kimsenin itiraz edeceğini düşünmüyorum fakat o kadar çok tekrar ve seyirciyi fazlasıyla sıkan replikler vardı ki bana gereğinden fazla uzun sürdüğünü düşündürdü. özellikle o meyhane sahnelerinin uzunluğu. bazı anlar da bir an önce şu sahne geçse diye bile düşünüyor insan. kıyafetler ve oyunculuklar başarılı olsa da,malesef benim çok beğenmediğim bir oyun oldu. bazı sahneler çıkarılsa replikler biraz daha kısa tutulsa daha çok keyif alabilirdim. ayrıca ilk meyhane sahnelerinde arkadan sürekli müzik sesi gelmesi beni inanılmaz rahatsız etti.

    yine de emeklerine sağlık, bol gişeli olsun.
  • dün akşam akün sahnesinde izlediğim tiyatro oyunu. yer yer geren yer yer güldüren güzel oyun. metinler ve kurgu gayet yerinde ben gayet beğendim oyunu.
hesabın var mı? giriş yap