• umberto econun yarmis romani. kabala ve daha bi ton seyden bahseder, dipnotlari ve ekleriyle beraber dusunuldugunde abartili bir ozen ve emekle yazilmis oldugu ortaya cikar.
    romanin son sahnesinde gokyuzu tasviri icin adamin bir astronomi software kullanarak o tarihte gokyuzunun nasil oldugunu arastirmis oldugunu belirtmekte yeterli olabilir. bir de bilgisayara verdigi ismi hatirlasam. abu biseydi ama neyse
    (bkz: gulun adi) (bkz: onceki gunun adasi)

    (edit: italyanca bilmeyen ve taşınmaktan tüm literal ve mecazi anlamlarıyla nefret eden birisi olarak paste etmeliyim: -mikado- #196008 numarali entry'niz "foucault sarkaci" ba$ligindan "il pendolo di foucault" ba$ligina ta$inmi$tir.)
  • sadan karadeniz'in bu kitabi cevirme surecini anlattigi "bir cevirmenin guncesi" altbaslikli "ucan kacan sozcuklerin ardinda" diye bir kitabi vardir, umit yayinlari'ndan cikan.
  • kutsal kan kutsal kase isimli tarihi araştırma kitabının umberto eco tarafından romanlaştırılmış hali.
  • içindeki kelime ve kavram oyunlarını çözmek için kesinlikle 1 kez okumanın yetmediği başyapıt.
  • güvenilir bir web sitesine göre http://www.themodernword.com/eco filme uyarlamak üzere fine line features,eco ile anlaşmış durumda. eco'nun yıllardır film şirketlerinden gelen teklifleri kabul etmemesi [ki bunda şüphesiz gülün adı'nın uyarlamasını hiç beğenmemiş olmasının da payı var] fine line'ın eco'yu, kafasındaki şüpheleri yok edecek şekilde ikna ettiğine dair bir ipucu olabilir, bu anlamda eco'nun senaryo'ya ve çekim aşamasına müdahil olacağına hiç şüphe yok.
    gene de bu tip "uyarlanamaz" bir romanla nasıl başa çıkacaklar , tahmin edemiyorum.
  • kitabın sonunda yer alan ''sözlükçe'' kısmının ilk önce ve iki-üç kez okunması ve kitaba ondan sonra başlanması tavsiye edilir... ayrıca gülün adı'na göre çok daha ağır bir kitaptır... ancak ilk bölümlerin atlatılmasıyla kitabın sizi içine alması bir olur... fikir sahibi olmak için ilk 4 paragrafı okuyabilirsiniz:

    ''sarkaç'ı o zaman gördüm.

    küre, koro yerinin tonozuna tutturulmuş uzun bir telin ucunda, devingen, eşzamanlı bir görkemle geniş salınımlar çiziyordu.

    dönümü, telin uzunluğunun karekökü ile yeryüzü zihinleri için usdışı da olsa, tanrısal usla, tüm olası dairelerin çemberleriyle çaplarını zorunlu olarak birbirine balayan ¶ sayısı arasındaki ilişkinin belirlediğini biliyordum –bu dingin soluğun büyüsü içinde kim olsa sezinlerdi bunu- böylece, kürenin bir kutuptan ötekine salınma süresi, zamandan bağımsız ölçüler arasında gizemli bir elbirliğinin sonucudur: asılma noktasının birliği, soyut bir boyutun ikiliği, ¶ sayısının üçlü niteliği, dairenin kusursuzluğu arasında.

    asılma noktasının düşeyi üzerinde, tabanda, çekimi kürenin içinde gizli bir silindire ileten manyetik bir düzenin, devinimin sürekliliğini sağladığını da biliyordum: maddenin direncine karşı koyan, ama sarkaç yasasına ters düşmeyen, tersine, bu yasanın kendini ortaya koymasına izin veren bir düzen; çünkü, boşlukta, genleşmeyen, ağırlıktan yoksun bir telin ucuna asılı, havanın direnciyle karşılaşmayacak, asılma noktasıyla da sürtüşmeyecek, ağırlığı olan herhangi bir maddi noktada sonsuza dek düzenli olarak salınırdı.''

    ayrıca kitabın başındaki giovanni scognamillo tarafından yazılan '' foucault sarkacı'nın türkçe çevirisine bir önsöz denemesi''nde geçen ''foucault sarkacı, bilindiği ve yazıldığı gibi, sekiz yıl süren bir çalışmanın, ayrıntılı bir araştırmanın ve iki bin ciltlik bir 'uzman' kitaplığın ürünüdür'' cümleciği kitabın nasıl bir emek sonucu oluştuğunu çok iyi belirtir... çevirinin çok başarılı olduğunu belirten görüşlerin tam aksini düşünmekteyim...
  • "sürüngenlerle biçilmiş başak sapları arasında dönenip duran şu kara köpeği görüyor musun? ayaklarımızın çevresinde incecik büyülü bağlar ürüyor sanki... çember daralıyor, çoktan yaklaştı bize."
  • içindeki tonla yabancı terime rağmen başlandığında bırakılamayan, acı çeke çeke bitirilen kitaplardan.

    kitaptan: oysa şimdi, dünyanın zararsız bir bilmece olduğunu, ardında bir gerçek varmış gibi onu açıklamaya kalkışma çılgınlığımızın onu korkunçlaştırdığına inanıyorum.
  • gerçekten de acı çekerek okunan, ancak umberto econun her zaman olduğu gibi, (bkz: gülün adı) sabrederek okuyanları muhteşem bir okuma keyfi ve roman kurgusuyla ödüllendirdiği romanı. ecoya bir kez daha hayran kalmamı sağlamış olan roman. içerdiği binlerce alıntı ve isimle insanı okurken yoran, ben okurken yoruldum, yazarı bu kitabı nasıl bir emek ve özenle yazmıştır dedirten kitap.
    (bkz: foucault)
    (bkz: conservatoire national des arts et metiers)
    (bkz: komplo teorileri)
    (bkz: paranoya)

    her şey, herşeyle bağıntılıdır.
    minnie, mickey mouse'un nişanlısıdır.
  • kitapta referans olarak gösterilen diğer kitapları okumaya kalktığınızda tüm babil kitaplığını devirmeniz gerekebilir..daha kolay okunabilmesi için yahudi mistiklerinin yolu kabala nın gözden geçirilmesinde büyük fayda var.giz in aktarım tarihi adına zamanımızı kıskandıracak bir kronoloji..hamilelik döneminde sıkılan kadınlara özellikle önerilir..
hesabın var mı? giriş yap