• robert anton wilson ve robert shea'nin beni dinle bulusturan uclemelerinin adi. illuminati adli bir conspiracy'ye karsi oldukca komik bir bicimde, ve cogunlukla gercek kaynaklardan faydalanarak hazirlanmis bk/f tadinda bir paranoya parodisi. ilk uc kitaptan sonra yazarlar kendi baslarina bir sure devam etiler, shea'nin yaptiklari satmadi, wilson'inkiler satti.
    uclemedeki kitaplar (tumu 1975 tarihli):
    -the eye in the pyramid
    -the golden apple
    -leviathan
  • illuminati kelimesinin tekil halidir. illuminati toplulugunun mensuplari bu isimle tanimlanirlar.
  • 2001 de kurulan nottingham'lı melankolik metal grubu.video google da anathema yazdığımda 2003 bloodstuck festivalindeki üç şarkılık canlı performansları karşıma çıkan izleyip beğendim ve araştırdığım grup.anathema'dan esinlenmenin yanında aşırı benzeyen fakat anathema'dan biraz farklı olarak politik mesajlar veren şarkılara sahipler her yönüyle dinlenmeye değer.2003'te hazırlanan fakat piyasa 2005'te gelen aborted revolutions adlı bir ep'leri var.

    track list ise:
    emotion sickness (6:26)
    wargasm (4:08)
    white lies (7:45)

    bunun dışında web sitelerinde iki tane daha ep leri olduğunu yazmışlar fakat aradığımda sadece aborted revolutions ile ilgili reviewlar bulabildim.şarkıları emule'da da bulunamıyor. (eylul'den beri aborted revolutions itunes'da satılıyormuş)

    discography'si
    2002 suburban symmetry ep
    2003 aborted revolutions ep
    2004 carbon13 sessions (promo)

    line up ise:
    julio taylor: vocals, guitars
    jon martin: guitars
    mark freestone: bass
    dave crosby: keyboards
    felix rullhusen: drums

    not:dave crosby gruptan 15 ocakta ayrılmış bu sebepten klavyeci arıyorlar.

    şarkılarının anathema'nın eternity ve the silent enigma albümlerine benzemesi ve anathema'nın artık o albümlere geri dönmeyeceğinin kesin olması nedeniyle çok iyi bir alternatif gibi gözüküyor 2006 da yeni albümlerinin çıkacağını belirtmeden geçemeyeceğim.
  • sitesini http://www.illuminatus.uk.com/ olarak myspace'e taşımış grup.özellikle wargasm akustik versionu dinlemeden geçmeyin.
  • hagbard celine adli kahramaniyla gonlumuzde ucleme.
  • sadece bir albümlerinden yola çıkarak bir grup hakkında konuşmak genelde yanlış bir izlenime kapılmaya neden olur. the beatles'ı ele alalım, hatta beatles'la birlikte hiç beatles dinlememiş birini ele alalım. sadece sgt. pepper's lonely hearts club band'ı dinlemiş birinin edinmesi muhtemel olan fikirleri bir grup altında toparlayalım ve bunları tahmin etmeyelim. sadece fikir sahibi olma açısından bakarsak, o insanın beatles'dan alacağı imaj sgt. pepper'dan alacağı imajla paralel olarak gidecektir. beatles'ın başka herhangi bir albümünü dinlemediğinde beatles'ı sgt. pepper olarak bilecektir ve bunun ötesinde bir fikir beyan edemeyecektir. deney süreci içinde ikinci olarak revolver'ı dinlettiğimizde fikirleri kendi içinde değişmeye başlayacaktır.

    o yüzden, gruplara bakış açısı belirtmeden önce kendilerini iyice özümsemek, hatta müzikal ve ideolojik (salt politik duruş olarak değil) duruşlarını soğurmak gerekiyor. şu an burada yaptığım ise yukarıdaki yazdığım her şeye karşı duruyor. sadece glasnost'u dinleyerek grup hakkında konuşmam, yukarıda öne sürdüğüm bakış açısına tamamen ters düşüyor. kendimce bir sebebim var elbet. grubun genel duruşunun bu albüme yakın olduğunu tahmin etmek suretiyle takınılmaması gereken bir tavrı takınıp grubun genel duruşu hakkında yorum yapacak olmam müzikal eleştiri direğimin sırtına bakıyor. post-metal diye bir kavramı ele almak ve bunu müzikal doğrular üzerinden incelemenin ne kadar sağlıklı olacağı tartışılır. (muhtemel sebepleri için (bkz: post-metal/@firemc) illuminatus'un yaptığı müziği janrlandırmaya tabi tutmak da grubun tamamını eleştirel bir kapsama altına alamayacağı için bundan geri duruyorum.

    long distance calling'in the silent ballet'de 10 üzerinden 5 aldığını görmemle bu yazıyı yazıyor olmam arasında derin bir ilişki vardır eminim. hislerimin sinir uçlarına kadar sirayet eden bir albüme 5 verilip, janrlaştırma üzerinden ekmek yiyen ve müzikalite açısından bence zerre kıymeti olmayan bir albüme** 8,5 verilmesi her şeyden önce müziğin kişisel ve toplumsal etkileri üzerinden derin bir düşünce havuzuna itti beni. underground müziğin ve amatör müzisyenlerin en feodal kalesi olan silent ballet'in long distance calling'in albümüne üstünkörü ve albümden neredeyse hiç bahsetmeyen bir yazıyla 5 verilip bir kenara atılmış olması sinir katsayımı 4'e (yazıyla dörde) katladı.

    post-metal janrı somut bir sınıflandırmaya işaret etmiyor olabilir. vokallerin brutal'leştirilip, high-pitch scream'lere çekilmesi ve gitar tonlarının sertleştirilmesi ayrı bir janra işaret etmiyor olabilir, ama yapılan müziğin kıymetinin bu sözde janrlaştırmayla zerre azalmadığını söylemek gerekiyor illuminatus'tan bahsederken. burada janr sorunsalına takılmadığımızda, elimizde sürekli climax'te dolaşan ve gitar tonlarının katmanlı olarak yükselip alçalmasıyla oluşturulmuş bir müzikalitenin güzelliğinden bahsetmek mümkün. isis'in wavering radiant ile vurup geçtiği bir yıldan sonra müzikal çeşitlilik olarak farklı, fakat sunduğu tat ve spektrum ile gayet elle tutulup, kulakla hissedilen bir müzik yaptıklarını söylemek mümkün.

    listelerde yer bulması pek mümkün olmayacaktır (we were exploding anyway'in tepelere oynadığı listelerde yer bulması hiç mümkün olmayacaktır) belki, ama müzikten tat almak için kulak kabartan insanların uzun bir süre boyunca el altında tutacakları ve kulaklarında uzun süre boyunca dolanacak bir albüm yapmışlar. glasnost kendileri için büyük adım olmuş, diğer albüm ve ep'lerinden bağımsız olarak.
hesabın var mı? giriş yap