• bir georges baba şarkısı.

    paris qui va...

    tu connais bien paris la nuit,
    paris qui chante et t'éclabousse
    de la lumière.

    tu connais bien paris la faim,
    paris qui meurt sur un trottoir
    ou sous un pont.

    tu connais bien paris le jour,
    paris qui passe indifférent
    de ta misère.

    bien trop pressé, tu le sais bien,
    paris l'argent et les affair's
    et toi fauché.

    tu connais bien paris qui fum',
    ses cheminées couvert's de suie,
    paris qui peine.

    tu connais bien paris la nuit,
    dans la prison dans le silence
    et dans le froid.

    tu connais bien les jours sans fin,
    les jours bizarr's sans horizon
    qui désespèrent.

    tu connais bien l'eau qui sourit,
    plein' de promess's qui vous attir'
    dans son sourire.

    tu connais bien paris meurtri,
    paris en sang,
    paris qui hurle de colère.

    tu connais bien paris qui rêv',
    paris qui dit des mots d'amour,
    paris qui aime.

    tu connais bien paris qui va...
  • liberation'da haftada bir guide bölümünde yayımlanan yetişkinler için bir çeşit çizgili rehber.
  • cacophony nin 1988 go off albümünden bir yol parçası.
  • jean michel jarre'a ait 1991 çıkışlı elektronik müzik albümü. "best of jarre" olarak da bazı kaynaklarda geçiyor. çoğunluğu sanatçının eski parçalarından derlenmiştir. elemanın müziği hakkında kısa yoldan bilgi edinmek için alınabilecek(indirilebilecek) ideal bir albümdür.

    -oxygene part 4
    -equinoxe part 5
    -magnetic fields part 2
    -oxygene part 2
    -computer weekend
    -equinoxe part 4
    -ethnicolor part 1
    -london kid
    -band in the rain
    -orient express
    -calypso part 1
    -calypso part 3 (fin de siecle)
    -rendezvous part 4
    -moon machine
    -eldorado
    -globetrotter
    -rendezvous part 1
  • sanırım kalkar kalkmaz dinlenecek en güzel şarkı. hay yanaklarınızdan öpeyim. küçük bir bölümü jason becker'ın albümlerinden birinde de bulunmaktadır kötü bir kaliteyle.
  • robert altman'ın 1972 yılında çektiği, şizofren bir kadının travmalarını ve iç dünyasında kurduğu suçluluk ve intikam bağını 3 women'daki gibi çok fazla ve bazen anlaşılmayacak kadar dolaylı kullandığı sembollerle anlattığı filmi.

    özellikle yeni dönem türk sinemasına aşina olan birine asıl düşündüren, görüntüyü ve sesleri kullanmayı bilen bir sinema dilini hatırlatır. bugün başarılı bulduğumuz çoğunluk gibi filmlerde anlatmak istenen tezatlar ve çelişkilerin aslında ne kadar bayağı ve göze parmak bir üslupla derinlikten çok uzak bir biçimde anlatıldığının farkına vardırır.
  • yönetmen robert altman'ın filmdeki 5 majör karakterin isimlerini bu rolleri oynayan oyuncuların isimleri arasından seçtiği ancak hiçbir oyuncunun kendi ismindeki karakteri oynamadığı film. fimde susannah york "cathryn" karakterini, cathryn harrison "susannah" karakterini, rené auberjonois "hugh" karakterini, hugh millais "marcel" karakterini ve marcel bozzuffi de "rené" karakterini canlandırmaktadır. şizofrenik ana karakterimiz cathryn'in gözünden izlediğimiz ve cathryn'in iç dünyasında kurduğu görüntüler ile gerçeğin karmaşık bir şekilde iç içe geçtiği filmde zaman zaman karakterler arasında "yüz değişimi" yaşanması nedeniyle bu isimlendirme ana temaya oldukça uygun olduğu gibi bu "yüz değişimleri"nin filmdeki karakter ile gerçek hayatta o karakterle aynı isme sahip oyuncunun canlandırdığı karakter arasında olması da filme dair güzel bir ayrıntıdır.
  • çarpık bir zihnin yaratabileceği bütün paranoyaları, korkuları ve kafa karışıklıklarını bir psikoloji dersi biçeminde seyirciye sunan, unutulmuş bir robert altman filmi. ımages, bir kadının kendi zihniyle savaşından başka aslında hemen hiçbir şey anlatmaz ama neyse ki bunu da layığıyla başarır. tüm film boyunca her şeyi cathryn'in gözünden gördüğümüz için bu çapraşık bilinçaltı sürreal bir rüya hissi verir.

    sık sık kadraja dahil olan rüzgar çanları pek çok efsanede kötü ruhları ve insanın içindeki şeytanı kovmak için bir araç olarak kullanılmıştır. yine masalını dinlediğimiz ama bir yapbozun eksik parçası olarak kalan tek boynuzlu atın eski yunan metinlerinden rönesans eserlerine kadar iyileştirici gücünden bahsedilmesi tesadüf değildir. bu imgeler cathryn'in hastalığını yenmek için verdiği mücadeleyi, büyük hırsla aradığı kurtuluşu özümlemek için hayli etkili. aynı biçimde filmin doruk noktasında bir kez daha karşımıza çıkan o meşum şelale bazı şeylerin tabiatı gereği durdurulamayacağı ya da değiştirilemeyeceğinin habercisi değil de nedir?

    evet belki robert altman'ın en iyi filmleriyle aynı sınıfta olmayabilir ama bu denli unutulmayı hak edecek kadar kötü de bir film değil images.

    7/10
hesabın var mı? giriş yap