*

  • osmanlı âlimlerinin meşhûrlarından, büyük velî. ismi muhammed, babasınınki ali'dir. lakabı zeynüddîn'dir. 1521 (h.929) senesinde balıkesir'de doğdu. 1573 (h.981)de birgi'de vefât etti. kabri, izmir'in birgi kasabasında bir tepe üzerindedir. ilimdeki yüksek derecesinden dolayı imâm-ı birgivî ismiyle meşhûr olup, türk âlimlerinin baş tâcıdır. hanefî mezhebinden olup, asrının en meşhûr âlimlerinden idi.

    imâm-ı birgivî'nin babası âlim bir zât olup, müderris idi. önce babasından ilim öğrendi. babasının derslerinde yetişip, akranlarını geçti. sonra yüksek ilimleri öğrenmek üzere istanbul'a gitti. istanbul'da bulunan meşhûr semâniyye medresesi müderrislerinden ahîzâde mehmed efendiden, sonra da kâdıasker abdürrahmân efendiden ders aldı. büyük bir şevk ve gayretle ilim öğrenip, semâniyye medresesinden mezun oldu. parlak bir başarı ile icâzet imtihânını vererek, müderrislik rütbesini kazandı. bundan sonra bir müddet istanbul medreselerinde müderrislik yaptı. bu vazîfesi sırasında bayrâmiyye tarîkatının şeyhlerinden olan abdürrahmân karamânî'ye talebe olup, onun sohbetlerinde bulunarak tasavvufta yetişti. daha sonra hocalarından abdürrahmân efendinin vâsıtasıyla edirne'de kassâm-ı askerî (mîrâs taksîm eden kâdılık) vazîfesi yaptı. bir müddet sonra bu işten de ayrıldı. sonra uzlete çekilmek yâni dünyâ işlerini tamâmen bırakmak istemişse de, tasavvufta hocası abdürrahmân karamânî'nin ısrârı üzerine ders ve vâz vermeye devâm etti. ikinci selîm hanın hocası atâullah efendi, birgivî'nin ilimdeki kudretini takdir ederek kendisini, birgi'de yaptırdığı medresenin müderrisliğine tâyin etti. bundan sonra orada, talebe yetiştirmek, vaz vermek ve kitap yazmakla ömrünü geçirip, büyük hizmetler yaptı. yaşadığı bu yere nisbetle "birgivî" adıyla meşhûr oldu.

    haramlardan sakınmanın önemini ve dünyânın fânîliğini çok iyi anladığından, dînin emirlerini aslâ tâviz vermeden açıklardı. zamânın âlimleriyle, yazılı ve sözlü pek çok münâzaralara girerdi. hak bildiğini, ilmî delilleri ile söylemekten hiç çekinmezdi. birgi'den istanbul'a gelerek, sadrâzam mehmed paşaya nasîhatte bulunmuştur.

    imâm-ı birgivî hazretleri duâ ederken; "ey yardımcıların en iyisi! ey ümitsizlerin sığınağı! yâ erhamerrâhimîn! ey günâhları örten merhâmeti bol allah'ım! habîbin, sevgili peygamberin hürmeti için ve bütün peygamberlerin, meleklerin, peygamberinin eshâbının ve tâbiînin hürmetleri için, günâhı çok olan bizlere acı! suçlarımızı affeyle!" derdi.

    buyururdu ki:

    mal büyük bir nîmettir. malı isrâf, allahü teâlânın nîmetini hakîr görmek, nîmete kıymet vermemek, nîmeti elden kaçırmak, kısaca küfrân-ı nîmet etmek, yâni şükür etmemek olur. bu ise, nîmeti verenin düşman muâmelesi yapmasına, azarlamasına ve azâb etmesine sebeb olacak büyük bir suçtur. nîmetin kıymeti bilinmeyince, hakkı gözetilmeyince elden gider. şükür edilince ve hakkı gözetilince elde kalır ve artar. cenâb-ı hak, ibrâhim sûresi, yedinci âyetinde meâlen; "şükr ederseniz, verdiğim nîmetleri elbette arttırırım." buyuruyor.

    isrâf çok kötü bir huydur. çirkinliği meydandadır. kalbi, durmayıp karartan, kemiren, tehlikeli bir hastalıktır. tedâvisi pek güçtür. bu sıfat kalbi kaplamadan önce, gidermek ve bu felâketten kurtulmak için bütün ilâçlarına baş vurup uğraşmalıdır. kurtarması için, cenâb-ı hakka yalvarmalı, duâ etmelidir. allahü teâlâ, çalışana, her güçlüğü kolaylaştırır. o, sığınılacak, güvenilecek, biricik yardımcı ve kurtarıcıdır.

    "tasavvuf nedir?" diye sorulunca buyurdu ki:

    "tasavvuf; kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylar ile doldurmak demektir. kalbi ıslâh etmek, her şeyden daha önemlidir. çünkü kalp, bedende emrine itâat edilen ve her hükmü yerine getirilen bir hükümdâr gibidir. vücûddaki uzuvlar onun emri altındaki hizmetçilerdir. bunun için resûlullah efendimiz buyurdu ki: "insanın bedeninde bir et parçası vardır. bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. bu (et parçası) kalbdir." yâni bu yürek denilen, et parçasındaki gönüldür. bunun iyi olması, kötü ahlâktan temizlenip iyi ahlâk ile süslenmek demektir."

    imâm-ı birgivî hazretleri, kıymetli eserler yazmış olup, en meşhûr eserleri şunlardır: 1) tarîkat-ı muhammediyye: arapça kıymetli bir eser olup, ehl-i sünnet âlimleri arasında büyük bir îtibâr görmüştür. birçok âlim tarafından şerhedilmiştir. 2) vasıyetnâme, birgivî vasıyetnâmesi adıyla meşhûr olmuştur. asırlardan beri okuna gelmiş, çok çok kıymetli ve faydalı bir eserdir. 3) zuhr-ul-müteehhilîn: bu eseri, kadınların hayz hâllerini bildiren bir kitap olup, çok kıymetlidir. bu şerh, ihlâs vakfı tarafından bastırılmıştır. 4) ravdât-ül-cennât fî usûl-il-îtikâd, 5) risâletün fî beyânı rusûm-il-mesâhif-il-osmâniyye, 6) şerhu el-hadîs-ül-erbe'în, 7) etfâl-ül-müslimîn, 8) ziyâret-ül-kubûr, 9) nûr-ul-ahyâ, 10) cilâ-ül-kulûb, 11) muaddil-üs-salât, 12) îkâz-ün-nâimîn, 13) ed-dürr-ül-yetîm fî ilm-it-tecvîd, 14) hâşiye-i hidâye, 15) imtihân-ül-ezkiyâ, 16) risâletün fî usûl-il-hadîs, 17) ta'lîkât ales-sadr-iş-şerî'a, 18) risâletün minel âdâb, 19) ulûm-ı âliyye'den bahseden manzûm bir risâle, 20) risâletün fî hurmet-it-tegannî ve vucûbi istimâ-il-hutab, 21) sihâh-ı acemiyye (farsçadır), 22) tefsîru sûret-il-bekara: bekara sûresinin yarısına kadar yaptığı tefsîrdir, 23) îkâz-ül-hâlikîn, 24) şerhu lübâb-ül-elbâb fî ilm-il-i'râb lil-beydâvî, 25) dâfiat-ül-mübtediîn ve kâşifetü butlân-il-mülhidîn, 26) avâmil: nahiv ilmiyle ilgili çok meşhûr bir eseridir. 27) izhâr: bu eseri de nahiv ilminde meşhûr bir kitaptır. asırlardan beri arabca öğrenen talebelere okutulmuştur. 28) emsile-i fadliye: sarf ilmine dâir olup, oğlu fazlullah efendiye izâfeten bu adı vermiştir. 29) kifâyet-ül-mübtedî fis-sarf; ermenekli süleymân sırrı efendi bu esere bir şerh yazmıştır.

    vasiyetimdir!

    "kardeşlerime, evlâdıma ve âhiret yolcularına vasiyetimdir ki, allahü teâlânın emrettiği şeyleri yapınız. kazâya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz. oruçlarınızı tutunuz. üzerinize farz oluyorsa hac yapınız. her müslümanın öğrenmesi farz-ı ayn olan ilmihâl bilgilerini öğreniniz. âlimlerin sohbetine devâm ediniz. güvenilir ve sağlam âlimlerin fetvâsıyla amel ediniz. herkesin fetvâsıyla amel etmemelidir. tegannî dinlememelidir. allahü teâlânın ismi anıldığı zaman "teâlâ ve tebâreke" veya "azze ve celle", "sübhânallah", "cellecelâlüh" diyerek tâzim ediniz. resûlullah'ın ve diğer peygamberlerin isimleri anıldığı zaman salevât getirmelidir. yazarken de bunları açık yazmalıdır. diğer âlimler ve meşâyıh anıldığı zaman, (rahmetullahi aleyh) demelidir. hocasına da hürmet göstermelidir. yol göstermek hâriç, hocanın önünden yürümemelidir. ondan önce söze başlamamalı ve yanında çok konuşmamalıdır. hizmetini severek yapmalıdır. her yerde hocanın rızâsını gözetmelidir. îtirâz etmemeli, dövse veya bağırsa nasîhat bilmeli, incinmemelidir. hocasının yakınlarına da hürmet göstermelidir. akrabâyı ziyâret etmeli, sıla-i rahmi, akrabâ ziyâretini terketmemelidir. anne ve babanın da haklarını gözetmeli, onlara karşı yüksek sesle konuşmamalı ve kızgın bakmamalı, günah olmayan emirlerini yapmalıdır. dövmesine ve bağırmasına sabretmelidir. karşılık vermemelidir. komşuların haklarını da gözetmeli, kokulu bir yemek pişirince, bir mikdârını komşulara vermelidir. mümkün olduğu kadar komşuların ihtiyacını görmeli ve zarara uğrarlarsa yardım etmeli ve iyilik gelirse sevinmelidir. diğer din kardeşlerini de sevmelidir. kusurlarını mümkün mertebe affetmelidir. müdâhene etmemeli, dünyâlık ele geçirmek için dîni vermemeli. gerekirse müdârâ etmeli, dîni ve dünyâyı korumak için dünyâlık vermelidir. müdârâ zararı gidermek için olur. çok gülmekten, faydasız konuşmaktan sakınmalıdır. alış verişte dînin emirlerine uymalı ve cemâate devâm etmelidir. bid'atlerden sakınmalı. misvâk kullanmaya devâm etmeli. duâya, allahü teâlâya hamd ve senâ ile ve resûlüne salât ve selâm ile başlamalıdır. duâ ederken bütün müminlere duâ etmeli, anneyi, babayı ve iyilik gördüğü kimseleri de duâlarında anmalıdır. yalvararak ve gizli duâ etmelidir. yalnız iken allahü teâlâya yalvararak duâ etmeli, âcizliğini ve günahlarını düşünerek ağlamalıdır. allahü teâlâdan istikâmet, af, âfiyet, rızâsını ve muvaffakiyet istemelidir. îmânın gitmesinden korkup, dâimâ hüsn-i hâtime(son nefeste îmân ile gitmeyi) istemeli, islâm nîmetine her zaman şükretmelidir. çoluk-çocuğuna ilmihâlini (lâzım olan din bilgilerini) öğretip, islâmiyete uymayan şeylerden korumalı ve sakındırmalıdır. çocukları yedi yaşında namaza başlatmalı, on yaşına girdiklerinde namaz kılmazlarsa döverek kıldırmalıdır. dâimâ istigfâr etmelidir.

    1) şakâyık-ı nu'mâniyye (atâî); s.179
    2) mu'cem-ül-müellifîn; c.9, s.123
    3) kâmûs-ul-a'lâm; c.2, s.1284
    4) osmanlı müellifleri; c.1, s.255
    5) tarîkat-ı muhammediyye
    6) vasiyetnâme (birgivî); s.46
    7) ikd-ül-manzûm; c.2, s.276
    8) eshâb-ı kirâm; (6. baskı), s.317
    9) tam ilmihâl seâdet-i ebediyye; (44. baskı), s.1044
    10) rehber ansiklopedisi; c.2, s.374
    11) islâm âlimleri ansiklopedisi; c.13, s.321

    (bkz: birgivî nin vasiyeti)
  • hristiyanlıkta püritenizme tekabül eder diyebiliriz.
  • 1522 yılında balıkesir`in bir kasabasında dünyaya gelen, 1573 yılında vebadan vefat eden, asiyetnâme-i birgivi, tarikat-ı muhammediyye, tefsir-i sure-i bakara, avamil, izhar, ravzatü’l-cennat, risaletün fi beyâni müsümi’l-mesahifi’l-osmaniyye, şerh-i hadis-i erbain, cilâü’l-kulub, ma’delü’s-salât, ikazü’n-nâimin, metnün ve şerhün mine’l-ferâiz, şerhu’l-maksudü’l-müsemma bi’im’ani’l-enzar isimli eserlerin sahibi olan osmanlı alimidir.
    parayla namaz kıldırılmasını, para karşılığında kur'an okutulmasına kesin olarak karşı çıkmıştır. dönemin şeyhülislamı ebussud efendi ve birkaç âlim ‘güzel sesle ve usulüne göre ücret karşılığı kur’an-ı kerim’in okunması/okutulması, herhangi bir ibadet için imamların para almasına’ izin verirler. imam-ı birgivi bu fetvaya karşı çıkar ve bunun yanlış olduğunu söyler.
  • büyük bir ehli sünnet âlimidir. tasavvufa meyillidir. zıpçıktı vehhâbî artıkları gibi allah aşkına cephe almamıştır. selefî değil, hanefîdir. kerameti, kabir ziyaretini vesaire kabul etmiştir. kendisine atfedilen ziyâretu'l-kubûr, bid'at ve müstehab kabir ziyaretleri adıyla türkçeye tercüme olundu. fakat bu kitabın yazarı birgivî değil, ahmed rumi el-akhisarî adında bir zattır. tafsilat

    bu merhum âlim, şeyhülislâm olan ebussuud efendi'ye ilmî reddiyeler yapabiliyor ve buna kimse mâni olmuyordu. bugün diyanet'i eleştiren bir cami imamının hali nice olur diye sormadan edemiyor insan kendisine.

    büyük tarihçilerimizden halil inalcık, imam birgivî'yi hanefî değil, hanbelî olarak tanıtıp, pek çok makalesinde ''selefî'' gibi yaftalama hatasına düşmüştür.
  • "birisi mânâ âleminde cennete girer. cennette gezerken içinde yalnız bir adamın oturduğu bir köşk görür. merâk eder, 'bu kimdir?' diye sorar. birgivî efendi'dir derler. sorusunu 'niçin başka zatlar yoktur?' diyerek sürdürür. verilen cevap şudur: birgivî efendi'nin kavline göre cennete andan başka hiç kimse girmeyecek. o işte böyle yalnız başına cennette kendi kendine oturacak."

    emin efendi - menakıb - ı kethüdazade el - hac mehmed arif efendi

    (fâtih m. şeker'in osmanlı islâm tasavvuru adlı kitabından alıntılanmıştır.)
  • birgivî hakkında henüz basılmamış bir tez:

    m.hulusi lekesiz, 16. yüzyıl osmanlı düzenindeki değişimin tasfiyeci (prütanist) bir eleştirisi: birgivi mehmed efendi ve fikirleri
  • bu arkadaşa göre dünyayı sevmek dinin düşmanıymış. bir kurt sürüsünün koyun sürüsüne saldırmasından daha ölümcül zararlar verirmiş dünyayı sevmek.
    aynı zamanda konuşkan olmak, gülmek, müzik dinlemek ve oyun oynamak en büyük günahlarmış.

    yazdığı ahlak adlı kitabı, tanzimatla birlikte yeni kurulan rüşdiyelerde de okutulmaya devam edilmiş ve 20.yüzyıla kadar çocukların beyinlerini zehirlemiştir.
  • bu birgivi, kadı birgivi ise, bu şahıs osmanlı zamanında tütün ve dinde çalgı yasakları ile ün salmıştır.
hesabın var mı? giriş yap