• popüler türk solu sozlugu dışında kendini anlatırsa bir kız, sosyalistler ve insan hakları, randevuyu daga verdik şimdi solun zamanı eserlerinin yazarı.

    randevuyu daga verdik isimli kitabı yüzünden dgm de yargılanan yazar.
  • yaralı oğluyum hayatın adlı bir şiir kitabı vardır.
  • bu pusulasız günlerde vicdandır.

    (bkz: http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=31194)
  • cesareti ve cürretinden ötürü tebrik edilesi, solcu... ellerine sağlık... iki dakka sürmez gerçi sosyal şoven olması...
  • eserleri: yaralı oğluyum hayatın-şiir-, türk solu sözlüğü,kendini anlatırsa bir kız, sosyalistler ve insan hakları, randevuyu dağa verdik,şimdi solun zamanı. popüler türk solu sözlüğü inönü alpat mayıs yayınları / bilgi dizisi inönü alpat, 1900'lerin başından bugüne, çeşitli düzeylerde siyasal yaşamda etkili olmuş örgüt, grup ve kişileri; -türkiye solunun özellikle 1970'li yıllarda kullandığı- sözcük, terim, kavram, slogan ve günlük polemiklerde sıkça karşılaşılan kalıplaşmış sözleri, tarihin tozlu raflarından alarak, yeniden gün ışığına çıkarıyor. alpat, kah alaycı, kah ciddi, ama her satırı bir ansiklopedist titizliğiyle hazırlanan bu yeni kitabını solun tarihini merak eden okurlarına sunuyor. tarih ve tarihçi geçmişi yeniden kurgulayarak dahası kurarak, geleceğe yol açar. geleceği yaratacak malzemenin geçmişte saklı olmasından değil midir ki, bütün resmi-tarih ve tarihçiler, mevcut dizgenin kadir-i mutlak olduğunu gösterme adına, gerçek tarihi unutturmayı ilk iş olarak görmüşlerdir. unutmamak gerek: "hafıza-i beşer nisyan ile malül"dür. randevuyu dağa verdik yenilgiyle biten bir serüvenin ardından inönü alpat bireşim yayınları / anı dizisi kuşatılmış, ölümle yüz yüze gelmiş bir gerilla grubunda, az sonra öleceklerini anlayan iki arkadaşın birbirlerine "elveda" dercesine bakmaları, az sonra ölen için ne ifade edebilir? hafızası o an silinmiştir. onda hayata dair hiçbir iz kalmamıştır. ama o elvedanın, ölmeyip de geride kalana neler anlattığını anlamaya çalışmaktır asıl olan. bu, ölümün de sırrını çözebilecek ipuçları verebilir insana...

    kaynak: biyografi.net
  • blogunda güzel tespitler yapan yazar.

    kılıçdaroğlu neden kurt işareti yapar?

    kılıçdaroğlu, mansur yavaş’la ankara turuna çıktı. ikili, tuzluçayır’da mini bir miting gerçekleştirdi. akşam haberlerinde izledik; kaldırımlarda yoğun bir ilgi vardı chp konvoyuna. chp genel başkanı bir ara kurt işareti bile yaptı kendini selamlayanlara; belli ki kaldırımdan kurt işaretli bir selam geldi, karşılıksız bırakmak istemedi. o kadar olacak, ne de olsa yanında birkaç ay önce mhp genel başkanlığı için adaylığı konuşulan bir isim var. kurt işaretlerinin havada uçuşması doğal.

    tuzluçayır’daki mitinge bizim çocuklar deniz gezmiş fotoğraflarıyla katıldı; bir çeşit protesto hali. malum, eskilerde yaptığı bir konuşmada, mansur yavaş, deniz’e hakaret ediyordu. arbede çıkmış hafif tertip, deniz posterleri yırtılmış, miting görevlileri tarafından. bunları çapul tv’den izledik.

    akşam haberleri için cemaatçi bugün tv’nin karşısındaydım. akp-cemaat kapışmasından bu yana, cemaatçilerin haberleri pek neşeli oluyor doğrusu. chp’nin tuzluçayır mitingi de vardı haber akışında. bir başka zaman olsa, ballandıra ballandıra, bire bin katarak verilecek protesto bu kez görmezden gelinmişti; iktidar savaşları nelere kadir böyle.

    samanyolu tv’de ise kılıçdaroğlu canlı yayındaydı. olanca dinginliği ile yolsuzlukları, hırsızlıkları, ahlaksızlıkları, hukuksuzlukları anlattı, egemen bağış ile metehan demir’in, kur’an’la dalga geçen muhabbetlerinden hareketle, dini hassasiyetler üzerinde önemle durdu.

    olana biten şaşırmadık haliyle. dönemin trendi bu çünkü. dini ve ulusal hassasiyetlere sahip çıkan, liberalizm ve gericilikle hesaplaşma diye bir derdi olmayanlar revaçta. hatta, bırakalım görmezden gelinmesini, dini ve ulusal hassasiyetlere özel önem bile veriliyor; dini referanslar, dini argümanlar sıkça kullanılıyor. merak edenler, partilerin kaç türbanlı aday gösterdiğini, türbanlı aday gösterilmiş olmasının nasıl da vurgulu hale getirildiğini, propaganda filmlerinde kimlerin kullanıldığını, geleneksel sağcı-muhafazakâr ilçe ve illerde, oraların ideolojik-kültürel iklimine uygun adaylar çıkartıldığını, hangi adayların seçim çalışmasına kur’an okuyarak başladığını araştırsın.

    2014 yerel seçimleri pragmatizmin tavan yaptığı seçimler olarak tarihteki yerini alacaktır, bu kesin. hedefe ulaşmak için her yol mubah görülüyor, skor, iyi oyununun önüne geçiyor; liberallerden, gericilerden, sağcılardan, ırkçılardan aday devşiriliyor.

    solun temel doğrularına ne olacak peki? bu, 30 mart seçimleri öncesi kocaman bir soru olarak karşımızda duruyor. illa yanıtını bulur, gereğini gücümüz yettiğince hayata geçirmeye çalışırız. şunu ifade etmeliyiz ki, bu sorunun yanıtıyla bizden başka kimsenin alakadar olduğu falan da yok.

    chp’nin ankara’da mansur yavaş’ı aday göstermesi bu sürecin sadece bir örneğidir; bundan fazla anlam yüklemek chp’den mevcudiyetinin üzerinde beklentiye girmek anlamına gelecektir ki, bu siyaseten pek doğru olmayacaktır.

    hesap açıktır. kılıçdaroğlu, kurt işareti yaparak alacağı oylar ile kurt işareti nedeniyle chp’den kaçacak oyları hesaplamış ve gereğini yapmıştır. belki de fazla abartmamak, ruh sağlığımız açısından faydalı olacaktır.

    bdp’li ahmet türk’ün, “sosyalist dostlarımız ‘kürtler bizi satıyor’ demesin. biz çok acı çektik. bizi de anlayın. bu fırsatı kaçırmayız.” mealindeki tarihe geçen sözlerinin sol saflarda yarattığı şaşkınlığın izleri hâlâ sıcaklığını koruyor. bu bağlamda çok örnek var verilecek; cemaatin yayın organlarında arz-ı endam edenlerin, said-i nursi'ye methiye düzenlerin farkındayız.

    chp’li ve bdp’li dostlar alınmasın: ahmet türk’ün vedası ile kılıçdaroğlu’nun kurt işareti yapması aynı simgesel öneme sahiptir; sosyalist solla araya koyulan mesafenin simgesel ifadesidir.
  • bu küçük ve "türk" marx'ının kürt hareketi ile ilgili yazılarını sinirlerim bozularak okuyordum. ama kendisindeki burundan kıl aldırmayan, bilginin sadece kendinde olduğuna hunharca kani olmuş edaları, kürt hareketine abilik pozları, söylediklerinin aksine kürt hareketine "takmış" tavrı insanı rahatsız edecek boyutlara geldi.

    eski yazılarından birindeki satırlara bakar mısınız: "kürt hareketinin bulunduğu noktayı, geldiği de denebilir, sadece bir kayıp olarak değerlendiriyoruz ve içimiz acıyor. nihayetinde ulusal bir hareketle karşı karşıya bulunuyoruz". ona göre kürt hareketi tam olarak söyleyemiyor ama "kürt hareketinin bir bütün olarak emperyalizmden azade olduğu iddiası gerçeklikle örtüşmemektedir" demekte. yani neredeyse mhp'nin pkk için "dış güçlerin maşası" lafının sol kavramlarla telafuzu.

    aynı yazıda şafak pavey'in klasik chp'li olmasa da bence gayet ulusalcı tınılar barındıran ve "türbanlı parkta öpüşebiliyorsa atatürk sayesindedir" ki konuşmasına güzellemeler dizip "kürt hareketi seküler de değil yea" diyor. sonra da bunlara bizler chp'li diyince kızarlar. bakın hiç bir yazısında herhangi bir bdp/hdp'li ile ilgili olumlu tek bir şey olmaz.

    bir de "ne yani, türkiye’nin en güçlü, en kitlesel muhalif hareketinin antiemperyalist hassasiyet taşımamasını, sekülerizmden uzaklaşmasını kendimize dert etmeyecek miyiz?" diyor. bakın (bkz: #32873078) yazdığım gibi. bunların tek derdi kürt hareketine abi olmakta. kürtler bizsiz hiçtirler diyip, "solcu olamazlar, olsalar da solcu kalamazlar" diyorlar. bunlarla ilgili yani sol milliyetçilik ve kürt hareketi ile ilgili (bkz: #30691509).

    ama esas sorunlarından biri "kamu kurumlarında ve meclis’te türban yasağının kaldırılmasıyla ilgili hükümeti destekleyen açıklamaları hiç ama hiç unutmayalım". adam bir sosyalist olarak hala türban yasağını savunuyor. (bkz: bu demokratik bir protestodur lütfen dağılın)

    son olarak cumhurbaşkanlığı seçimi ve adaylarla ilgili yazdığı yazı tam olarak fecaat. alpat'a göre halkevleri solcu evleri, tkplerin hepisi bolşevik partisinin sol cebinden düşmüş, ödp solun tutarlı partisi (başkanı hariç_kürtlerin baskılarına boyun eğmiş zira) ama kürt hareketi ile ilgili doğrudan söyleyemiyor ama onun için tam olarak "lazım ve kullanılabilir milliyetçi".

    ama esas bomba bu değil. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "chp chp niiideeen ihsanoğlu'nu aday gösterdin" gibi terkedilmiş sevgili tripleri atıyor. bu gibi sosyalist görünümlü insanlar için "chp her zaman -sol- bir hayaldir ama güzeldir" (beri yandan kürt hareketine saldırıp gizil olarak chp'li olduğunu ne zaman açıktan açığa ilan edecekleri günü beklediğimizi buradan ilan edelim)

    bu yazıdaki esas sorun neymiş, neden selahattin demirtaş cumhurbaşkanı adayı. sormazlar mı adama "madem kürt hareketi solcu değil sana ne kimi aday gösterdiğinden?". emine ülker tarhan daha iyi bir aday mı? bir kürt cumhurbaşkanı adayı olunca neden mhp'lilerden daha çok kızıyorsunuz.
  • solun nezaketle imtihanı (sendika.org / 18 mart 2015)

    "özellikle sosyal medya üzerinden ve daha çok da müstear isimle sağa sola hakaret etmenin ve küfür sallamanın meziyet kabul edildiği, arkadaş âlemlerinde hava atmanın vesilesi sayıldığı günlerden geçiyoruz."

    http://www.sendika.org/…ketle-imtihani-inonu-alpat/
  • geçmişte defalarca yaptığı gibi yazmak yerine kusmayı tercih etmiş ve -engin ardıç yazıları da dahil- hayatımda okuduğum en kötü iki üç yazıdan birine imza atmıştır. kendisinden salt sekterlikten başka hiçbir şey içermeyen, sol içi rekabetçiliğin varabileceği en çirkin noktalarda duran ''iyi ki halkevi var biz olmasak ne olurdu haliniz'' yazıları görmeye alışıktık ama bu sefer, böyle acı günlerde yapmaz demiştik, yanılmışız.

    bu yazıya karşı öfke doluyum, içimdekileri yazmak istiyorum düzgün şekilde kelimelere dökemiyorum. birkaç cümle üstte de belirttiğim gibi en ufak olayda bile ''kendi siyasetimi nasıl öne çıkararım'' çabasına girmene zaten alışığız ama bugün bu yazıya nasıl imza atabildiğini gerçekten anlamıyorum. sadece merak ediyorum inönü alpat, nasıl vicdanın el verdi ? kullanmaktan hiç hazzetmediğim ''kendine solcu diyebilen biri bunu nasıl yapar'' kalıbını da kullandırttın bana ama kendi siyasetini, o iğrenç yazında adını anmak gibi bir hata ettiğin dev-genç'in mirasçısı olarak görüp bu yazıya nasıl imza atabildin ? en son açıklanan sayıya göre ülkede yüz iki güzel insan katledilmişken bu yazıda yazdıklarını nasıl düşünebildin ? insanları nasıl meydandaki yoldaşlarını, arkadaşlarını bırakmakla hatta daha da ileri gidip alanda canını yitirmiş insanların bedenlerini terk etmekle suçlayabildin ? kendi siyasetini parlatmak için bu denli düşmanca ve vicdansızca bir yazıyı nasıl yazabildin ? sırf asıl niyetini gizleme çabasına girmek için, amacı senden veya herhangi birinden teşekkür almak değil, meydandaki kardeşlerini, dostlarını, yoldaşlarını kurtarmak olan insanları o iğrenç yazına nasıl katabildin ?

    düştüğün en son noktaysa bayağı bayağı arkadaşına laf sokmaya çalışan ortaokul çocuğu seviyesi olmuş. twitterda yazdığın ''saskinlikla okuyorum. hic kimseyi aciktan itham etmedim. yazmadiklarim icin affola dedim. bu alinganlik ve kufur niye o zaman. ilginc.'' mesajının, x ismindeki bir arkadaşına küfür ettikten sonra ''sana demedim ki hemen üstüne alınıyorsun dünyada tek x sen misin nasıl da biliyorsun kendini'' diye savunma yapan ortaokul çocuğundan farkı yok zira. bu kadar rezil bir yazıyı kaleme alıyorsan, en azından ''şunlar şunlar alandan kaçtı'', ''bunlar bayraklarını toplayıp alanı terk etti'', ''bunlar ölülerini ortada bıraktı'' deme cesareti de gösterseydin.

    fakat tek isteğim var; -girmezsiniz ya- ileride bu yazıyı münferit bir olaymış gibi gösterme çabasına girip olayı inönü alpat'ın üstüne bırakırsınız belki, şu akıllardan hiçbir zaman çıkmayacak, bu yazı inönü alpat tarafından yazıldı, sendika.org tarafından yayımlandı, o yazıda ismini andığın siyasetlerde örgütlü insanlar da dahil olmak üzere, sol kesimin büyük çoğunluğundan sosyal medyada büyük tepki görmüşken en ufak özür dilenmedi, yanlış anlaşılma vs. bile denmedi, yazı kaldırılmadı ve büyük ihtimalle de kaldırılmayacak. umarım sizinle en ufak bir eylemde bile ortaklaşmayız bundan sonra. kendi kendinize ''hıaa halkevi ne kadar süper lan''cılık oynamaya devam edersiniz.
hesabın var mı? giriş yap