• abd'li psikanalist stephen grosz tarafından kaleme alınmış kitap. grosz, kitabında 25 yıllık meslek hayatından derlediği gerçek hikayeleri anlatıyor. bunu yaparken de hastalarından izin almayı ve onların kişisel bilgilerini değiştirmeyi ihmal etmiyor.

    grosz'un, asıl mesleği yazarlık olmayan birine göre, başarılı bir anlatımı olduğu kesin. sade anlatımıyla sıkılmadan ve en önemlisi sindirerek okumanızı sağlıyor.

    insana dair her konuya bir parça da olsa dokunmayı başarmış kitabında. grosz, övgünün çocuklar üzerindeki etkisinin aslında sandığımız kadar iyi bir şey olmadığından tutun da öfkenin üzüntümüze nasıl ket vurabileceğine kadar bir çok noktaya değinmiş.

    okurken kendinizi psikanaliz seansının bir köşesindeki izleyici gibi hissediyorsunuz ve hemen hemen her hikayede kendinizden bir şey buluyorsunuz. neden yaptığınıza ya da size neden yapıldığına anlam veremediğiniz davranışların temelindeki sebepleri de öğrenmiş oluyorsunuz bir yandan.

    kanımca kendini bulmak isteyen her insanın okuması gerekli kitaplardan biri. kesinlikle tavsiye edilir.
  • (bkz: yky)
  • bir solukta okunan kitap. "kendimizi nasıl yitirir, nasıl buluruz."
  • cocuklugumuzda yasayip hatirlamadigimiz olaylarin nasil travmatik etkileri olabilecegini gozler onune seren kitap. her ne kadar herseyi travmatik olarak tanimlamayi dogru bulmasam da kitaptaki hikayeleri okudugumda ve hayatimdan kesitler dusundugumde seytan ayrintida gizlidir demeden edemiyorum.
  • çok beğendiğin bir deneme kitabı. kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. her hikayenin son paragrafında resmen şok oluyorsunuz. ayrıca kendinizden de bir şeyler bulacaksınız. psikoloji ile ilgilenen veya iç bunalım yaşayan insanların ufkunu açacağından eminim. ayrıca hbo dizisi olan in treatment'ı da izlemenizi öneririm.
  • kitabın arka kapak yazısı ile kitabın kendisi arasındaki uçurum nedeniyle nefret edip bıraktığım kitap. kitabın arkasına bakarsanız kitap bir öykü kitabı. açıp baktığınız zaman gayet didaktik bir psikanaliz anıları kitabı. internetten kitap almanın zararları işte bunlar. alıp eline şöyle bir karıştırmadan anlaşılamıyor kitabın gerçek niteliği.
  • felsefeci simon weil, hapishanede bitişik hücrelerde kalan ve uzun zaman içinde duvara tık tık vurarak konuşmayı öğrenen iki mahkumun öyküsünü anlatır. “onları ayıran duvar aynı zamanda iletişim kurma araçlarıdır,” diye yazar. “her ayrılık bir bağlantıdır.”
  • **** spoiler ****

    sevgi benim sorunumu çözemez, dedi michael, çünkü sevgi bana tehditkar geliyor. düğünümden önce kriz geçirmeme neden olan buydu. sorun sevilmek, çünkü sevilmek bir taleptir-sevildiğinizde, biri daha fazlanızı istiyor demektir.

    **** spoiler ****

    unutulmuş bir sey olmaktansa bir sey kaybetmis olmak daha iyiydi.

    **** spoiler ****

    seçeneksizlik mahkumiyettir, insanı bir tenkit ve öztenkit ağına hapseder.
  • okuyup beğendiğim bir kitap.
    okuyanlara yüzü olmayan adam adlı kitabı da öneririm.
  • bir süredir psikoloji ağırlıklı kitaplara merak sardım. övgüler üzerine merak edip sipariş ettiğim ve bir gün içinde bitirdiğim kitap.

    zaman geçtikçe insana dair yaşanmışlıkların şaşırtmadığını deneyimlesek de incelenen hikayelerin birçoğuna şaşırdım. özellikle yetmişlerinde bir doktorun cinsel kimliği üzerine yaşadığı karmaşa beni epey şaşırttı.

    siz de benim gibi terapi öykülerine meraklıysanız seveceğinize eminim. karantina günlerinde okuma listemi zaman zaman paylaşacağım, sizlerden de öneriler varsa beklerim. kalın sağlıcakla!
hesabın var mı? giriş yap