• ön açıklama: türkiye'de "insanın gerçeği - kendini bilmek" olarak yayınlanan eserin orjinal ismi "mucizevi olanın peşinde: bilinmeyen bir öğretinin parçaları"dır.

    ın search of the miraculous: fragments of an unknown teaching. (mucizevi olanın peşinde: bilinmeyen bir öğretinin parçaları) p. d. ouspensky. new york: harcourt brace; 1949, 399 sayfa, indeks; londra: routledge & kegan paul, 1950, 399 sayfa, indeks; bir çok kez kağıt kapaklı baskıyla tekrar yayınlanmıştır.

    gurdjieff’in moskova’da, st. petersburg’da ve essentuki’de 1915-1918 yılları arasında yaptığı konuşmaların bu kesin ve canlı kaydı, p. d. ouspensky tarafından 1925'te gurdjieff’in onayıyla kaleme alınmıştır. en eski müsvedde 1925'ten kalmadır ancak ouspensky, gruplarına okunduğu 1930'lara kadar bu müsveddenin üstünde çalışmaya devam etmiştir. belki de kendisi hayattayken ‘sistem’ hakkında hiçbir bilginin yayınlanmasına izin vermediği için 1947'de ölümüne kadar onun kararına uygun olarak yayınlanmamıştır. hemen hemen tamamlanmış müsvedde madam ouspensky tarafından gurdjieff’in dikkatine sunulmuş ve onun cesaretlendirmesiyle 1949 sonbaharında yayınlanmıştır. yer yer paralellikler gösterse de, söylev ve diyalog biçimi gurdjieff’in beelzebub’s tales‘deki epik mitolojileştirmesiyle çarpıcı bir tezat oluşturmaktadır.
  • "gnothi seauton!" yani "kendini bil!" antik yunan'da apollon tapınağı'nın girişinde altın harflerle yazılı bir vecizdir.
    gelmiş geçmiş onca dünyada insanın kendisine en yakın dünyayı bilmeye zorlar. zira, o bilinmeden, ötesinin bilinmesi pek mümkün değildir.

    öte yandan, yine anadolu'da tasavvuf felsefesinde buna benzer bir şekilde yunus emre tarafından şu dizeler dile getirilmiştir:

    ilim ilim bilmektir
    ilim kendin bilmektir
    sen kendini bilmezsen
    ya nice okumaktır

    yine matrix filminde, neo'nun kim ve ne olduğuna dair fikir almak için gittiği kahinin evinde hemen kapının girişinde yazan sözdür.

    sözün özü; insan varsa eğer, ontolojik olarak referans kabul edilebilecek önemli bir vecizdir bu.
  • mümkünse ingilizcesinden okunması gereken kitap. türkçe çevirisinde kitabın orjinalinde yer alan bazı kısımlar çıkartılmış, dahası çeviride yer yer ciddi hatalar ve yetersizlikler mevcut.

    kitaptan bazı kısımlar:
    (bkz: reenkarnasyon/#69106235)
    (bkz: ezoterizm/@gloomystorm)
    (bkz: sade vatandaş/@gloomystorm)
    (bkz: insanın bir makine olması)
    (bkz: bilgi ve varlık/@gloomystorm)
    (bkz: kişilik ve öz/@gloomystorm)
    (bkz: kaza ve kader/@gloomystorm)
    (bkz: vicdan/@gloomystorm)
    (bkz: uyanmak ölmek doğmak)
    (bkz: özdeşleşme/@gloomystorm)
    (bkz: ne yersen osundur/@gloomystorm)
  • kitabın orjinalinde beni çok etkileyen bir kısmı çevireceğim, türkçe çeviride sanırım yok.
    gurdjieff g. olarak geçiyor ouspensky anlatıyor.
    "g. ile tanışıklığımın bu ilk haftasında sohbetlerimizin birisinde tekrar doğu'ya gitme niyetimden bahsettiğimi anımsıyorum.
    düşünmeye değer mi? orada aradığımı bulabilir miyim diye g. ye sordum.
    dinlenmek veya bir tatil için iyidir ama istediğin şey için oraya gitmene değmez. tüm bunlar burada bulunabilir.
    kendisiyle çalışmamdan bahsettiğini anladım.
    ama tüm bu geleneklerin ortasında bulunan okullar bazı avantajlar sunmazlar mı diye sordum.
    g. bu soruyu yanıtlarken ancak ileride anlıyacağım birçok şey söyledi.
    okullar bulsan bile sadece felsefi okullar bulacaksın. hindistan da sadece felsefi okullar vardır.
    çok önceleri böyle paylaşıldı. hindistan'da felsefe, mısır'da teori ve günümüzün iran, mezopotamya ve turkmenistanında pratik vardı.
    hala aynı mı diye sordum.
    kısmen hala aynı ama felsefe, teori ve pratikle ne kastettiğimi açıkca anlamıyorsun.
    bunlar şu anda anlaşıldığı şekilde değil farklı bir şekilde anlaşılmalı.
    okullara gelince, ancak özel okullar vardır genel okullar yoktur. her hoca veya guru bir konuda uzmandır. biri gökbilimci biri heykeltraş biri müzisyendir. ve her hocanın tüm ögrencileri önce uzmanlaştığı konuyu incelemeli sonra diğerlerini incelemelidir.
    herşeyi incelemek binlerce yıl sürer.
    ama sen nasıl inceledin?
    yalnız değildim. aramızda her daldan uzmanlar vardı. herkes kendi özel konusuna benzer alanlarda çalıştı ve toplandığımızda bulduğumuz herşeyi bir araya getirdik.
    peki arkadaşların şimdi nerede?
    bazıları öldü, bazıları çalışıyor. bazıları da inzivaya çekildi.

    (gerçekten de başka bir kitaptan g. nin adana da bir yıl halıcılık bagdatta bir kitapçıda el yazması ögrendiği görülüyor. )
    buradaki philosophy theory and practice kavramlarına dair bir açıklama buldum.
    real knowledge can be conveyed from one person to another on three different levels. to these gurdjieff gave the names ‘philosophical’, ‘theoretical’ and ‘practical’.

    the first and lowest of these is the philosophical level. truth on this level can only be conveyed as general principles as a way of understanding. ıt does not approach the complexity and subtlety of actual facts and actual experience.
    on the second, or theoretical level, fundamental laws can be taught and learned. once these laws are understood, it is possible to use them to solve particular problems. this is a great step forward from the first or philosophical stage. ı do not mean that knowledge on the philosophical level has no value in practical life, but it has value only as a general guide, and many of the concrete problems that arise in actual life are not at all soluble in philosophical terms- too many factors are involved. the problem is too small in relation to the greatness of the whole.
    ıt is only on the practical level that everything becomes concrete. here every individual can see himself as he really is and his relation to others and to the universe as a whole. problems can be solved in such away that there is no difference between knowing and doing. there is not the distinction we usually draw between knowing what we should do and knowing how to do it
  • "vicdan açıklamaya ihtiyaç gösteren bir terimdir."
    "olağan hayat içerisinde, 'vicdan' kavramı çok basit bir biçimde ele alınmaktadır; sanki vicdanımız varmış gibi... aslında, duygular alanındaki vicdan kavramı, düşünce alanındaki şuur kavramının muadilidir (eşiti). ve şuurumuz olmadığı gibi vicdanımız da mevcut değildir."
    "şuur, insanın genelde bildiği her şeyi bütünüyle bir anda bildiği ve ne kadar az bildiğini, bildiklerinde kaç tane çelişki olduğunu görebildiği bir haldir."
    " 'vicdan', insanın genelde hissettiği ya da hissedebileceği her şeyi bütünüyle bir anda hissettiği bir haldir.

    ve herkes kendi içinde, derinde gizlenmiş olan kendi hiçliğinin idrakinden ve çeşitli korkulardan, kibrin, kendine güvenin, kendi kendinden hoşnutluğun, kendini yükseltmenin en ahmakça türlerine kadar farklılıklar gösteren binlerce çelişkili duyguya sahip bulunduğundan, bütün bunları bir arada hissetmek sadece ıstırap verici değil, fakat dayanılmaz da olurdu."
    "bütün iç alemi çelişkilerden oluşmuş bir insan, birdenbire bütün bu çelişkileri aynı anda kendi içinde hissetseydi, nefret ettiği her şeyi sevdiğini, sevdiği her şeyden nefret ettiğini, gerçeği söylerken yalan söylediğini bir anda hissetseydi, bütün bunlardan dolayı utanç ve dehşet hissedebilseydi, bu 'vicdan' adı verilen hal olurdu. insan, bu hal içinde yaşayamaz; ya çelişkileri ya da vicdanı yok etmelidir. vicdanı yok edemez ama onu yok edemezse uykuya sokabilir, yani nüfuz edilemez engellerle kendine ait bir duyguyu bir diğerinden ayırabilir, hiçbir zaman onları bir arada göremez, onların uyuşmazlığını, birbirlerinin yanıbaşmda bulunmalarının anlamsızlığını hiçbir zaman hissedemez."

    "fakat bereket versin ki, bu barış ve uyku içerisindeki insan için bu vicdan hali pek enderdir. erken çocukluk yıllarından itibaren 'tamponlar', onu, iç çelişkilerini görme imkanından uzaklaştırarak kendi içinde gelişmeye ve güçlenmeye başlar; bu nedenle, onun için birdenbire uyanma tehlikesi hiç mevcut değildir. uyanma, ancak onu arayanlar ya da arzulayanlar için, kendileri ile savaşıma ve ona ulaşmak üzere çok uzun süre kendi üzerlerinde çok azimle çalışmaya hazır bulunanlar için mümkündür. uyanmak için, 'tamponları' yok etmek, yani çelişkilerin duyumlarına bağlı olan bütün iç ıstıraplarla karşılaşmak üzere dışarı çıkmak gerekmektedir. sf:314-315
  • "...makine olmaktan kurtulmak mümkündür, fakat bunun için önce, makineyi tanımak gereklidir. bir makine, gerçek bir makine, kendini tanımaz ve tanıyamaz. bir makine kendini tanıdığı zaman artık makine değildir; en azından önceden olduğu gibi bir makine değildir. hareketlerinden sorumlu olmaya başlamıştır."
    "yani size göre, insan hareketlerinden sorumlu değil midir?" diye sordum.
    "insan (bu kelimeyi basa basa söyledi) sorumludur. makine sorumlu değildir."

    p. d. ouspensky - insanın gerçeği kendini bilmek
hesabın var mı? giriş yap