*

  • aslında farkına varamasak da her şey....
    mesela ben çocukken izmir'deki saat kulesi bana neredeyse dünyanın en büyük yapısıymış gibi gelirdi... oysa bugün....
  • (bkz: dünya)
  • sonra aşk da biz büyüdükçe küçülen şeyler arasında yer alabilir...
    en deli dolu aşklar çocuk denilen yaşlarda yaşanır... ve bir daha ömrü boyunca insan o kadar deli, o kadar büyük sevemez...
    mesela aşk için yapılmayacak hiçbir şeyin olmadığını düşündüğümüz yaşlar olur...

    ve de başka bir pencereden bakarsak... ancak, büyüdükçe, aşkın öyle büyük şeyler feda ederek bulunamayacağı yahut kazanılamayacağı anlaşılır....
    ne de olsa aşk küçük ayrıntılarda gizlidir... hayatın ta kendisi gibi...
  • (bkz: herşey)
  • küçülüp küçülüp en nihayetinde de yok olan şeylerdir
    (bkz: saflık)
    (bkz: masumiyet)
  • büyümekten, olgunlaşmaktan ve yaşlanmaktan beklediklerimiz...
  • ilkokulu okuduğunuz bina yıllar geçtikçe şaşırtıcı şekilde küçülen bir varlıktır, öyle bakarsınız, koridorlarına, merdivenlerine, kapılarına, tahtasına, penceresine "lan nası yani" diye.
  • büyüdüğüm mahallede korkunç yüksek bir uçurum vardı. altımıza leğenler alıp, korku ve heyecan içinde bir maceraya başlar, o uçurumdan aşağı kendimizi bırakırdık. çığlıklarımız uçurumdan mahalleye yankılanır, meraklı anneler çığlık çığlığa isimlerimizi haykırıp bizi evlerimize çağırırlardı. geçenlerde mahalleye gittim, ilk iş uçurumu ziyeret ettim. ne tuhaf, nerdeyse bir tümsek bu! çocukken bize mi uçurum gibi geliyordu?

    annem kapıyı açtı. o da ne? beni en zevkli oyunlardan alıkoymaya muktedir o kocaman kadın bu kadar minyon muydu? ne zaman bu kadar küçülmüştü? ve ben çocukken 2-3 saatte aldığım onca yolu nasıl oluyor da artık 45 dakikada alabiliyordum? dünya mı küçülüyordu, yoksa ben mi büyüyor ve güliver'i aslında ilk kez okuyordum? bu satırları yazdıkça niye küçülüyorum, parmaklarım niye gitgide daha zor erişiyor tuşlara? aaahhhhh
  • galatasaray lisesinın kapısı
hesabın var mı? giriş yap