• entry'deki linklerin afişlerden ve film görüntülerinden oluştuğu uyarısını yapayım.

    korku filmlerini oldum olası sevemedim. korkarım. "film bu be gerçek değil ki" dediler, "o zaman neden izliyorsun; nasıl zevk alıyorsun, saçma sapan bir şey izlediğini düşünerek mi?" dedim cevap veremediler. böyle geldi böyle gitti bu durum. sonra korku filmlerine gitmeme, izlememe opsiyonumu kullanarak bunun hayatımın geri kalanında bir sorun olmasını engelledim. gel gör ki "korku filmi" dediğimiz dehşet filmlerinden oluşan sinema türü bir trend halini aldı. düşünürken akla gelse, son birkaç yılda en hızlı yükselen trendin korku filmi manyaklığı olduğunu siz de fark edeceksinizdir. durumun psikolojik çözümlemesini yapmak, mesleği bu olan insanlara düşer tabii ki. iki kitap okudum diye burada ukalalık edecek değilim. sadece gözlemleyen ve değerlendiren bir insan olarak olumsuz eleştirilerimi aktaracağım.

    konsept olarak sansüre karşı olduğum söylenebilir fakat izafiyete de inanırım. bana sığdırmadığı sürece ona sığınırım. sansürün gereksiz olduğu kadar gerekli olduğu şeylerin varlığını da geçerli kılıyor evrenin göreceli olması. işte bu "korku filmi" adı verilen iğrençlik abidesi sapık zeka ürünleri de sansürün tokadını yemesi gereken eserler. birkaç aydır ben korku filmlerinin önüne geçilmesi gerektiğinden, saçmalık olduğundan bahsediyordum yakın çevremde. neticede çok hayati bir konu olmadığı için kapanmasına da izin veriyordum. gel gör ki geçen gün sinema salonunda arkadaşımın tuvaletten çıkmasını beklerken, bu furyanın en büyük hızlandırıcısı saw serisinin 4. filminin muhteşem afişine uzun uzun bakma fırsatım oldu. http://www.slashfilm.com/…nt/images/saw4poster1.jpg boyum kadar bir şey. tartıya konmuş bir kafa. kurumuş kan damlaları var. yetmediği için kafasında sargı var. gerçi neyin kafasında sargı var? kafa sargılı diyeyim. "bu filmin yaş sınırı var" ot bok diyeceksiniz belli. tuvaletin yok. shrek'i izlemeye giden çocuk da gidiyor aynı yerde işiyor. bu afişe bakıyor. aklına kazınıyor. "it's a trap." yazmışlar bir de. tanıdığım bir serhat yok ki neler döndüğünü sorayım.

    "ne iğrenç adamlar bunlar lan." dedim. hakikaten iğrenç. entry'nin başında dedim ya "film bu be gerçek değil ki" diyorlar diye. yükselen korku manyaklığıyla birlikte bu da değişti. "süper bulmacalar var abi tuzaklar çok zekice" filan diyorlar. gerçeğe yaklaştıkça mantık arttıkça zevk alıyorlar. görüntülerle birleşince tam bir sapıklık halini alıyor bu kimse kusura bakmasın.

    http://imagecache2.allposters.com/…-iii-posters.jpg
    http://images.countingdown.com/…11/3504552_main.jpg
    http://www.mcnblogs.com/…/archives/saw3posterbr.jpg
    http://www.dvdactive.com/…creenshot/2006/3/saw1.jpg
    http://www.whites.com/files/saw 3.jpg
    http://www.image4u.org/horvic/saw/saw_ver332.jpg
    http://media.movieweb.com/news/06.2007/saw4.jpg
    http://www.adrants.com/images/sawii.jpg
    http://www.mcnblogs.com/filmfatale/saw3nudityi.jpg
    http://ruthlessreviews.com/pics5/saw2.jpg
    http://www.hiponline.com/…eviews/movies/s/saw32.jpg
    http://drink-pink-ink.cocolog-wbs.com/…s/saw2_2.jpg
    http://images.rottentomatoes.com/…hoto_16_hires.jpg
    http://www.pixelsurgeon.com/…stel_big.jpg1143299209

    bunları beş dakikada google'dan buldum. siteler yavaş açıldığı için uzun sürdü.

    şimdi bunlara sağından bakıyorum, yok. solundan bakıyorum, yok. iğrençlik ve işkence unsurları ortada. saw serisi ve ekolü filmlerin hepsi aynı gibi. japonlar zaten kafayı yemiş, sözün bittiği yer japonya. korku filmi deyince "benim!" diyen adamlara bile "içim kaldırmıyor valla abi" dedirtiyor. pornolarının neredeyse tamamı tecavüzden oluşan bir toplumun elinden bu filmlerin çıkması, filmlerin hastalığı konusunda beni tek başına doğrulamaya yetmez mi? artar bile. yine de devam edelim. işkence "insanlık suçu" diyoruz. avrupa insan hakları sözleşmesinde "hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz." maddesiyle ilk sıralarda geçiyor. insan olanın sözleşme okumaya falan ihtiyacı da yok zaten. fakat filmi çekiliyor? izlettiriliyor üstünden para kazanılıyor. izleyen zevk alıyor? bulmacalarla zeki bir şekilde yapılırsa dört köşe oluyor. böyle patlayan kafalar ağızdan giren matkaplar kopan kollar bacaklar filan şahane şeyler. ne kadar kan saçılırsa o kadar makbul. çünkü film onlar. gerçek değil. hepsi özel efekt ve sanat eseri, yaratıcılık ürünü...

    türkiye gibi denetleme mekanizmalarının tamamının işlevsiz olduğu bir memlekette yaş sınırı filan yalan riya şeyler. kardeşim arkadaşlarıyla birlikte bütün korku filmlerine gitti mesela lisede. beni dinlemediler dinletemedim ama, kimse de görevini yapıp kimlik talep etmedi onlardan. büyük zincir salonlar bunlar üstelik. en azından kimlik kontrolü çok ciddiye alınmalı, afişler kaldırılmalı diyorum. şart bu yani keyfi değil. ha bana kalsa 16-18 yaş sınırı da 21'e yükseltilmeli. bunlar gerekli. zaten internet gibi sonsuz bir derya var, her şeye ulaşmak çok kolay. slipknot'ı piyasadan silmek için ayaklanan amerika'nın bu konuda da bir şeyler yapacağını umuyorum. yapılıyordur da belki bir bilgim yok. yapılmıyorsa bile denetlemelerin düzenlemelerin sıkılığındandır. sabilere kanlı tartıda kafa göstermeye kimsenin hakkı yok. yerim bulmacasını da yaratıcılığını da. birilerinin kısa vadede buna bir şey yapması lazım hakikaten. basit konular değil bunlar.

    korku filmi dedin mi bir fantastiklik anlıyorum ben, "gerçek değil ki"den anlaşılması gereken bu olsa gerek diyorum. olağanüstülük içerenine saygım var. exorcist filan anlarım. ama böyle bir numarası olmayıp da tamamen insanın ilkelliğine ve sapıklığına oynayan iğrençlikler bütününe film demeye dilim varmıyor. kan dediğin insanın içinde kalmalı. organlar hakeza. tek parça halinde bir insan bir diğerine zevk verebilir. ne kadar parça olursa o kadar zevk alan insan da saçma sapan gereksiz bir insandır. üzülürüm aynı havayı soluduğum için. hadi birileri bundan para kazanıyor, çekimleri yaparken gülüyor da sana ne oluyor yani iğrenç insan. senin eline ne geçiyor. anlamadığım bir başka husus da bu filmlerdeki gerçek payı. "gerçek değil" diyoruz ama çocuk istismarıyla ilgili bir film yok. haydi yapılsın madem bir pedofili filmi. onun bakış açısından anlatılsın sempati besleyelim ona da? ne kadar süper tuzak kurdu diyelim. ilişkiye girsin 3d modelleme çocukla? ne o? için mi kalktı? miden mi bulandı? bu olmaz ama öbürü olur mu? gerçek değil ki ama? gerçekten istismar edilmeyecek çocuk? olmuyor tabii. ne güzel şeysin sen öyle be. pornolarda da aynı şey söz konusu. sanki kendisi filmde sevişen? ama kategorisine uygun film izler teen falan bdsm. istese de mature izlemez annesi yaşında kadınlar filan vardır çünkü... bunlardan en iyimser yaklaşımla aslında kabul edebildiklerimizi onayladıklarımızı izlediğimizi çıkarabiliriz. özdeşleştirmek çünkü insanın doğasında var. komedi izlerken gülersin güldürür seni aynı esprileri yapmak istersin. macera filminde başrol gibi olmak istersin hata yapınca "ulan öyle yapılmaz" dersin. korku dediğimiz bu filmlerde de kişinin kendini sapıkla özdeşleştirdiği ortada. hatta bahse girerim bir o kadar da kendini kurban olarak görüp sağı solu kopunca "ahhh" diye orgazm olan insan vardır. bu filmler kadar iğrenç bir şey varsa, izleyip de saçılan kandan, kopan organlardan, acı çeken insanlardan zevk alan cerahat dolu bu yazık beyinlerdir.

    filmi çekilecek şey var çekilmeyecek şey var. demin gördük. bu filmlerin sinema sanatında çok da önemli bir rol oynamadığı belli. bir korku filmi derecelendirilirken herkes ne kadar korkuttuğuna bakıp puan veriyor. bunun krtieri bu yani bu kadar basit yapımlar. sığır gibi. şimdi artık haddi hesabı yok. alenen ağza giren matkaplar görüyoruz sağda solda. nereye gidiyoruz yani nedir bu. kus kusmuğunu izle daha mantıklı.

    görüyoruz ki bu sinema sektörünün ciddi bir frene ihtiyacı var. içinde dönen paranın büyüklüğünden belki bu hemen olabilecek bir şey değil ama iğrençliğin ulaştığı boyut ortada. o kadar grereksiz baskı sansür arasında kaynamamalı bunlar. youtube videolarından çok daha önemli. insanlık suçları bu kadar rahat izlenememeli. izlemek bu kadar zevk vermemeli. "film sadece" deyip de kimse kimseyi kandırmasın.

    http://img518.imageshack.us/…518/2677/hostel7vv.jpg bak aslında gözü kaynak almış mesela, biraz patates bassan geçer.
  • savaşların yaş sınırına takılmadığı bir dünyada çizgi film gibi geliyor bu. fantazi işte.
  • ne yazik ki donup dolasip arz talep konusuna takilacak meseledir. bunlari bir sekilde izleyen var, zevk alan var ve filmlerin seri haline gelmesine katkida bulunan var; dolayisi ise yapimcilar da isteneni yapip carsaf carsaf afisleri basiyorlar. gunumuzun etiklerle celismesi gereken bircok olagan davranisin yazili oldugu listede kucucuk bir maddedir.
  • durumun iğrençliği iki üç filmle ispatlanamazken iki üç filmle hiç de öyle olmadığı ispatlanabilen ve kof bir entelektüel şova dönüştürülen iğrenç durum. duygu pornografisi insanlık suçu olduğu zaman aksi konusundaki iddialar gerzekçe sınıfından çıkarak kayda değer bir hal alabilir. dahası istediği gibi yaşayabilmek için özgürlüklerden dem vuran insanlar zanından da kurtulunabilinir. entry'yi sözlüğe girilmiş yazı değil de şahsına yazılmış mektup sanıp lafı dönüp dolaştırıp 5. sınıf karikatür diyaloglarıyla morona indirgemek iş değil. shrek'e giden çocuk evinde şiddet oyunu oynamaz, bazı şeyler henüz tasarrufunda değildir. şiddete iç organa kana doyurularak belki daha hayvan daha iğrenç daha hasta olur ama duyguları sömürülerek daha kötü daha duygusuz cani bir insan olmaz aksine daha hassas bir insan olur belki. afişteki kanlı tartıda duran bir kafadan daha fazla etkilenmez en azından. ona düşmez buna düşmez diye milletin ağzını büzmeye kalkmadan önce de "iyi de ben kimim ki bunların sınırını çiziveriyorum" demek lazım. hele ki aynı geyiklerle aynı kalıplarla her taşın altından çıkıp "yine mi sen be" dedirtiyorsanız karamel gibi iç bayıyorsanız.

    afişler toptan kaldırılsın. (bkz: gündüz vakti korku filmi fragmanı yayımlamak) ülkede yeterince iğrenç insan var görüyoruz ki. yeni hasta bireylere, gece uyuyamayan çocuklara kimsenin ihtiyacı yok. hepimiz gittik gidiyoruz anormal bir şey değil, gerekirse tedavi de ettirilmeli. ölümü gösterip sıtmaya razı etmek iş değil, çocuk dediğin genç dediğin en az ailesi kadar toplumsal korumanın da altındaki bireylerdir, bütünleşik bir bilinçle "kendi" olana kadar sakınılır. öyle de olmalıdır. rahatsızım bu filmlerden alayı iğrenç ve rahatsızlığımı dile getirmeye de devam edeceğim. bir tanedir üç tanedir beş tanedir milattan önceden beri vardır ot bok hiçbir şeyi değiştirmez. yükselen bir trend olduğunda insanların gözleri parlayarak beklediğinde dile getirme gereği duymuşsam getiririm. en iyisi daha iyi bir şeyler bulmak uğraşacak. çok sıktı bu farklı bir şeyden bahsetmişken bıdıbıdı kafa sikip olayı bambaşka bir yere taşıyıp içini boşaltmak.
  • kli$e olan "hollywood'da konu kalmadi, boyle filmler cekiyorlar abi yeaa" geyigine daha tutarli bir yakla$imdir. korku sinemasi dedigimiz sektor ilk ba$larda varolan konu zenginligini kaybetmi$ durumda. icine $eytan giren kizlarin ya$amlari ve hayat mucadeleri artik kimseyi ilgilendirmiyor sanirim.
    bu cilginligin gecmeyecegini, sinema sektorunun para kazanma hirsinin asla bitmeyecegini, daha degi$ik yapimlarla yine goz onunde bulunacaklarini korku filmi seven bir insan olarak ongorebilirim. yine de, birbirini kesen hayali film karakterlerinin sapikliklarini gormeyi, gercek sava$larda hayatini kaybeden insanlarin ya$adigi dramlara yeglerim... birini gormek, izlemek, ya$amak sizin elinizde, digeri ise sizin di$inizda geli$en ama sizi etkiyelebilecek bir potansiyele sahip olabilir.
    (bkz: perversion for profit)
  • (bkz: saw/@el fikir)
  • (bkz: film)
    (bkz: sinema)
  • (bkz: bir kişiyi öldüren tüm insanlığı öldürmüş sayılır) düsturuyla yola çıkarsak, insanlık suçu şeysi daha bi açıklığa kavuşuyor.
  • (bkz: taxidermia)
  • basliginin agirligi altinda ezilen tezlerin ozetidir. ucuz bir tanim oldu ama, madde madde ilerleyelim.
    oncelikle insanlik sucu dedigimiz seyin ne olduguna bir bakalim. insanlik sucu (crime against humanity), international criminal courtun belirledigi bir takim suclarin, yaygin ve de sistematik bir sekilde belirli bir topluluga karsi islenmesidir. bu suclarin arasinda cinayet, extermination (turkcesini bilemedim), kolelestirme, tehcir, iskence, tecavuz, etnik/dini/milli/kulturel/cinsi bazli yargilama, surgun, apartheid gibi; bir populasyonu olusturan insanlarin sosyal ya da fiziksel bir varlik olarak butunlugunu ve temel haklarini hice sayan suclardir. (turkiye tarihinde bu suclarin coguna rastlariz sasirtici bir sekilde.) korku filmlerinde, bu derece ciddi bir durum goremiyoruz herseyden once. insanlik sucu, iskence gibi bir insanlik disi eylemden bahsedilse de, biraz agir kaciyor.

    ama sirf kelime oyunlariyla bir fikir elestirmek sigliktir; o yuzden bu girizgahdan sonra farkli bir eksende devam edelim. bu insanlik sucu konspeti altinda elestirilen sadece korku janri. fakat, icinde insanlik disi muamelenin bulundugu tek janr korku janri degil. bu yuzden tezimizi olustururken iki yone kayma olasiligimiz var. birincisi; insanlik suclarini filmlerde gormek istemiyoruz; ve de korku filmleri bunu sagliyor, o yuzden karsiyim. ikincisi; korku filmleri cigrindan cikti, artik insanlik suclarini da muhteva ediyorlar, o takdirde sallayalim gitsin.

    ilk argumanimizda karsimiza ilk cikan filme bakalim. reservoir dogs. tarantino'nun en basarili filmlerinden birisi; ve de icinde kulak kesme sahnesi var, en az o patates basilasi goz kadar etkili bir sahne. kisa kisa devam edelim; kill bill, elde kalan goz. pulp fiction, dagilan afrikan-amerikan kafasi. son verdigim ornekler ekstrem siddet ornekleri, yani illa ki insanlik sucu ornegi degil. ve fakat reservoir dogs filmindeki sahne bizzat iskence. bu sahneye, ve tarantino'nun diger islerine bakarak direk "tarantino filmleri yasaklansin." diyebilir miyiz ?

    spesifik ornek verip belirli bir grafik duzeye ulastiktan sonra kafanizdan izlediginiz filmleri gecirmenizi isteyeyim; kacinda kopan kollar, patlayan kafalar vs. vs. gordunuz, ve de bunlarin kaci korku filmi degildi ?

    bu durumda esas argumanimiz, yani insanlik sucundan dolayi korku filmlerinin yasaklanmasi, ciddi bir kaygan zeminde, tam otoriter bir sansur mekanizmasina dogru ilerliyor. cunku sadece belirli bir janr ile kalmayacak bu mudahale; her seye sicrayacak, ve belki de bugunku legal "parayi veren dudugu calar" zemininden kopulup illegal "snuff snuff snuff" zeminine inilecek.

    ikinci konuya gelelim, yani korku filmlerinin bu halleriyle sinemaya hicbir sey katmadiklari, sadece insanlarin duygularini somurdukleri tezine. her ne kadar korku janrinin bir fanatigi olmasam da, bu tezi de fevri soylenmis bir sey olarak nitelendirecegim. keza, her sinema urunu, ne olursa olsun, sinema sanatina bir sey katmistir. zamaninda yerden yere vurulan alman ekspresyonizmi urunleri, mesela das cabinet des dr. caligari; bugun revolusyoner bir film olarak tanimlanmaktadir. bu korku filmlerini aklamaz, fakat bu tur suclamalarin her zaman her janra karsi geldigini gosterir. direk korku filmlerine bakarsak; ne olursa olsun diger filmlere makyaj, ozel efekt, isiklandirma gibi teknik konularda katkida bulunmaktadir.

    son argumana bakalim; izleyiciye ne katiyor ? bu soruyu yanitlayacak kadar korku filmi izlemedim, hatta izlemeyi de sevmem; fakat eminim ki olumlu izlenimlerle ayrilanlar var bu turden filmleri izlemekten; cunku korku filmlerine gosterilen talebi direk "insanin siddet ihtiyaci, yozlasmisligi" vb. nedenlere baglamak dogru degil.

    nereden nereye geldik; sozun ozu, isbu suser'in tezi, korku filmlerindeki sahnelere insanlik sucu dememek, illa diyeceksek bunun sadece korku filmlerine mahsus olmadigini kavramak, korku filmleri bir yana, ben bokumu cekip 5 dakika izlesem de bunun sinemaya birsey kattigini anlamak gerektigidir.
hesabın var mı? giriş yap