*

  • üniversitenin ilk aylarında sosyalleşmek amacıyla yapılan diyaloglarda çok geçen sorudur.. ilk sorusu kaçıncı tercihindi veya kaç puanla girdin olan insanlardan genelde uzaklaşmak gerekir (enfes istisnaları olabilir)
    çaresizlik anları dışında öss puanını değerlendirme aracı olarak kullanan insanlar ise zavallıdır..
  • bir keresinde boğaziçinden bir hatunu sevgilisi ayrılmış bundan kız da arkadaşına dert yanıyormuş eleman kulak misafiri olmuş kız sevgilisi için "inanamıyorum ya ben %1*e girdim sevgilim beni nasil terk eder ya" demiş neyse bir de böyle tipler var....
  • yaş gereği görülen bir değerlendirme yöntemidir.

    bu türler, yaş ilerledikçe, insanları -ve maalesef kendilerini de- mezun oldukları okullar/ işleri/ maddi birikimleri/ çocukları/ arabaları/ eşleri-sevgilileri ile değerlendirmekle yollarına devam ederler.

    bunların arasında en iyi ölü, cenazesine en çok insanın katıldığı ve tabutu ceviz ağacından olan ölüdür, yoksa ruhunu teslim edip tanrı yargısına teslim olmuş olan değil.
  • lise yillarindan henuz kurtulmus insan davranisidir. son derece normaldir... bir sure sonra gecer, hatta insanlar o sinavi da, sonuclarini da beyinlerinden silerler, zaten birinci olan da, sonuncu olan da bu sinavin hayatla alakasi olmadigini hemen anlamalidir.
  • öss puanını kıstas olarak alan bu insanları aşağılamak aslında konunun ardında yatan toplumsal şartlandırılmayı göz ardı etmemize neden olur.. bu nedenle soruna daha bir geniş çerçeveden bakmak gerekir.. bu çeşit sınıflandırmayı yapan insanların varlıgından şüphe etmek yersizdir.. çünkü böyle insanlar vardır.. hatta yaptıgı yanlışın sonradan farkında olmuş lakin ve bu toplumsal şartlanmadan sıyrılabilmiş benim gibi birçok insan da mevcuttur..

    ama bu kıstası devam ettiren insanların birçogu aileleri ve okullarındaki/dershanelerdeki hocaları tarafından kör edilmiştir.. aileleri oss için yatırım yapmış, genç ise bizzat hayatını yatırmıştır öss ye.. birçok sosyal aktivitesinden ödün vermiş, günde 6 saat ders çalışmak zorunda bırakılmış, kitap okuyamamış, yanlız kalmış, sıkılmış, 31 çekmiş, o da olmamış yine ders çalışmıştır bu insanlar.. şimdi hayatı oss olmuş bir insanın oss siz bir kıyaslama yapamayacagını söylemek en yerinde şey olacaktır...

    ama asıl sorunlu durum şudur ki; bu başarılı oss jenerasyonu başarının ölçütünün daima ders oldugunu kafasına kazırsa temel sorun başlar.. bu öğrenciler vakıf universitelerine gittikleirinde paralı okuyanları küçümserler, devlet universitelerine gittiklerinde oralı olmanın dünyanın en önemli kıstası oldugunu zannederler.. tüm bu toplumsal karşılaştırma yöntemleri oss den mirastır.. gerçekler yani bu çeşit sınıflandırmaların istisnaları ilk elden görülmediği sürece bu öğrenci yarın öbürgün oss de aldıgı dereceyi cv sine yazmaktan da çekinmeyecektir.. buyursun yazsındır.. yukarda allah, iş mulakatında da cin gibi bakan insan sarrafları vardır..
  • öss'ye iki kere girerek iki farklı puana sahip olan kişiler, çift kişilikli falan sayılabilir.
  • öss sınavına girmiş her yeni yetme üniversite adayının sahip olduğu düşüncedir. aslında normaldir çünkü etrafındaki bütün akranları gibi o da büyük bir yarışın içindedir ve insanların diğer özelliklerinin pek bir önemi kalmaz bu robotlaşma sürecinde.
    ancak geçen zaman zarfında aslında öss puanının falan hikaye olduğu, öss puanları arasında uçurum bulunan insanların ileriki dönemlerde "veresiye satan peşin satan" resmindeki insanlara dönüşmediğini şahit olduğu olaylar vasıtasıyla anlar. "lisedeyken çok safmıştım yaa" der kendi kendine.
  • osym'nin en büyük hatası. oysa alsa insanları karşısına, "evladım sen nerde okumak istiyorsun" "o okulda yer yok sen zeki çocuğa benziyorsun çukurova tıp'a yazalım mı seni var mı adana'da kalacak yerin yakının filan" filan dese karşılıklı anlaşmaya dayalı yerleştirme yapsa...
  • bir de çocuklarının öss puanlarını dedikodu mevzusu yapan altın günü kadınları vardır bu düşünceye sahip. belki bir derece haklı olabilirler, sahip oldukları "biz bu çocuğun eğitimine çok önem verdik" hissiyatı ile. ama o toplulukta millet çocuklarının öss decelerini anlatırken kenarda sessizce oturan, ve "senin oğlan ne yaptı" diye sorulduğunda "yaşlı bir teyzeyi yolda karşıdan karşıya geçirdi" cevabını veren bir teyze vardır ki, asıl odur benim gönlüme taht kuran.
  • çarpık duzenin çarpıklığının çarpık bir biçimde dile geldigi olaydır.

    a$ağılıktır, lanettir. bu kadar çarpıklığın içinde duzgun bir $ey mi bekliyorduk yoksa?
hesabın var mı? giriş yap