• (bkz: #24709827)
  • (bkz: intüitif)
    (bkz: entüvitif)
  • telaffuzu ne güzel kelime.
  • sezgisel ya da içgüdüsel olarak tek kelime ile kolaylıkla anlatmaya malesef başaramayacağımız çünkü biraz daha derin bir anlama sahip ingilizce bir sözcük.

    intuitive'in anlamış şudur: doğuştan bilmeye yatkın olduğumuz, doğrulunu görmek için deney yapma ihtiyacı hissetmediğimiz şeyler. buna verilebilecek en basit örnek yerçekimi olurdu herhalde. canlılığın başından beri var olduğu için bütün canlılar yerçekimini tanırlar. elimizde tuttuğumuz bir nesnenin bırakınca düşeceğini bilmemiz için deney yapmaya, başka bişeyleri yere atmaya gerek yoktur, bırakınca düşer bunu biliriz hepimiz. peki başka ne var intuitive?

    basit halleriyle dört işlem. matematikteki her zamanki hallerinden bahsetmiyorum. mesela bir sepetteki elmalardan bir tane alırsak, toplam elma miktarı, ağırlığı, hacmi azalır. bunları bilmemiz için işlem yapmamıza gerek yok.

    daha bir çok örneği var aslında, bize sonradan öğretilen davranışları çıkarırsak yemek yemek ve sevişmek de bunun içine dahil. toplumun nasıl yapılmaları konunda ikisi için de bazı normları olmasına rağmen bunları yapabilmek için eğitime ihtiyacımız yok.

    (bkz: #53832756)
  • ing. sezgisel, hadsî, sezgiye dayanan, sezilen, içe doğan, dolaysız kavranan, sezgi ile hareket eden, sezişi kuvvetli
  • kendisiyle ingilizce iletişim kurduğumuz eski manitam bana çok intuitive bir insansın demişti.

    ben de sezgisel anlamına geldiğini düşünüp “nasıl yani geleceğimi mi görüyorum, bilmediğim şeyleri mi anlıyorum” demiştim.

    o da “no, you have an emotional connection with everything you do” demişti. (hayır, yaptığın her şey ile duygusal bir bağın var.)

    bu tanım acayip hoşuma gittiği gibi kendime de çok yakıştırmıştım. bir şey var bende, bir şey var derdim hep, onun kelime karşılığının ne olduğunu görmüş oldum.
  • (bkz: #90638543)
    soyle yazmistim, dun de yine ingilizce iletisim kurdugum fakat bu sefer avrupali degil uzak dogulu olan ve beraber doktora yaptigim arkadasimla arastirma konuma henuz karar vermedigimi, danismanimin matematikte guclu oldugumu dusunup matematik, bilgisayar bilimleri gibi alanlara kaydirmaya calistigini ama bu alanlarda daha once calismadigim icin literaturu okudugumda bir suru seyi anlamadigimi, neye calisacagima karar veremedigimi, danismanimi degistirmemin iyi olacagini ama ayni zamanda kendisi patronum oldugu icin bunun asistanligi da kaybedebilecegim anlamina gelebilecegi falan gibi sikindirik durumlardan konusuyorduk.

    bunun yaninda arkadasima bakiyorum, benim daginik durumumun aksine her seyi derli toplu. ilgi alani, guclu oldugu yanlari ve altyapisi uyum icinde. cunku hep mantikli davranmis, 'altyapim bu. bu konuya calismam benim icin mantikli. hem kore'ye donmek zorunda kalirsam bunla ilgili calisma alani bulabilirim' diyor. danismani her hafta bulustugu bir insan. 154 iq'ya sahip matematikte doktora yapan bir erkek arkadasa sahip ve zorlandigi konularda ona yardimci oluyor. bir de oturup sarap iciyoruz, topuklari cekmis, makyajini yapmis, takilarini takmis. hayati dort dortluk gorunuyor. ama zerre kiskanmiyorum. aksine, ilham aliyorum. ve icimde de acayip bir umit ve guven var. su akar yolunu bulur. dagilmis ve karisik gibi gorunen hayatim bir yerde toparlanir. 'things will unfold in time as it should' diyorum. 'kafsin' diyor. 'sen cok intuitive bir insansin. cok da iyi bir gozlemcisin. bence bu konular cok mekanik, daha nitel ve sosyal alanlara kayabilirsin.' turkiye'de bir bucuk ay once yaptigim, bitirdigim ve basarili bulunan calisma da tam olarak boyle idi. ama hem beni aldigi vakit acisindan cok yipratti, hem nitel bir konun karmasikligina verilecek emegin matematiksel bir karmasikliktan daha vakit alici ve sosyal konularda agzi olan konusuyor gibi bir durum oldugu icin insanlarin kisisel goruslerinin ve inanislarinin benim bilimsel cabalarimi sikip atabilecegini gordugum icin tekrar yapmak istemiyorum.

    turkiye'den ayrilmadan once ailemizin ustun zekali tek uyesi olan teyzemin esi, cok da parlak bir muhendistir, bana kuantum ile ilgili bir kitap vermisti de kardesim gulmustu, ne anlasin eniste bu kiz sozelci. eniste hayiflaniyor 'aaah ahh, muhendis olacak kiz gitti sozelci oldu.' ben de hayiflaniyorum, hos geri donsem, yine ne muhendislik okurdum, ne de tip. erken yasta sozel ve sayisal gibi sikindirik ve gunumuzde anlami olmayan ayrimlara girmek zorunda kalmis ikinci dunya ulkesin bir evladi olarak ya psikoloji ya da matematik okuyup uzerine hesaplamali/matematiksel psikoloji masteri, doktorasi yapardim. ama arkadasimin soyledigi geliyor aklima: 'we made a decision. we should suck it up and go on with our lives.'

    hep sezgilerle karar vermis olmak hayatimi karistirmis gibi gorunuyor. ama bir yerde su iki ayri ucumun birlesecegine dair bir umit var icimde. hadi hayirlisi...
  • (bkz: sezgisel)
    (bkz: intuition)
  • da vinci ve ion robotlarını üreten, şu an operatörlerin bir numaralı dostu, ileride operatörlüğü bitirmeye en büyük aday firmalardan biri. ileride doktorluk mesleğini baştan aşağı dizayn ettirebilir.

    sitesi
hesabın var mı? giriş yap