• '83 secimlerinde manisa milletvekili secilmis, kurulan ilk anap hukumeti'nde (ki 45. turkiye cumhuriyeti hukumetidir) devlet bakanligi yapmistir. 1985 yilinda bir denizcilik sirketinden rusvet istenmesi skandalinda adi gectigi icin bakanliktan alinmis, yargilanmistir... yillar sonra bir av partisinde kus yerine yanlislikla kendisini ve oglunu vurarak gundeme gelmistir...

    ankara fen lisesi ve odtu makina mezunu olup odtu makina'yi 4.00'la bitirdigi rivayet edilir.
  • paylaşmayi bilmeyen bir insan oldugu anlaşılınca patronu* tarafindan isine son verilmistir.
  • dahil oldugu rusvet olayinin diger kahramanlari da ilginctir. rusveti veren um denizciligin sahibi ugur mengenecioglu, rusvet olayinin o zamanlar ulkemiz ender bulunan minik teyp marifetiyle kaydedilmesi fikrinin sahibi ise rahmetli adnan kahvecidir.
  • kutlay doğan'ın "turgut özal belgeseli" adlı kitabında yaşamı ve istifasıyla sonuçlanan siyasi kariyerinden şu şekilde bahsedilen seksenler siyasetçisi:

    not. özdağlar'ın yolsuzluk nedeniyle istifa ve yüce divan süreci, 82 anayasasının seçilmiş siyasetçilerin yargılanmalarını düzenleyen hükümler ve düzenlemelere ışık tutması açısından da enteresan.

    <masif alıntının başı>

    özal'ın ağlamasına neden olan olay

    1985 yılının başları...

    anap'ın iktidara gelişi ve özal'ın başbakan oluşunun üzerinden henüz on dört ay geçmiştir.

    işadamı uğur mengencioğlu şok bir açıklama yaparak, devlet bakanı ismail özdağlar'ın kendisinden rüşvet istediğini ihbar eder.

    birkaç ay önce vural arıkan, şimdi ismail özdağlar... özal, yaşamının belki en derin üzüntüsünü özdağlar olayında yaşayacaktır.

    çöküşü de yükselişi kadar hızlı olan ismail özdağlar ilginç bir insandı.

    1950 yılında manisa'nın demirci ilçesinde doğmuştu. yoksul bir ailenin zeki ve çalışkan çocuğu olarak ilk ve ortaokulu demirci'de bitirdikten sonra ankara fen lisesi'ni kazandı. 14 yaşında lise öğrencisiyken büyük adam olmayı kafasına koymuştu. arkadaşları gezip tozarken, ufak tefek çapkınlıklar yaparken onun bütün dünyasını dersleri ve kitapları dolduruyordu.

    1967 yılında fen lisesi'ni bitirdi ve giriş sınavlarında 28. olma başarısını göstererek ortadoğu teknik üniversitesi makine mühendisliği bölümüne girdi. sınavlardaki başarısıyla hazırlık sınıfını da atlamış oluyordu.

    özdağlar'ın odtü'de okuduğu yıllar, öğrenci hareketlerinin tırmanışa geçmeye başladığı yıllardı. odtü deniz gezmiş'in karargâhı haline getirilmişti. özdağlar öğrenci hareketlerinin dışında kalmayı başardı. kendi ifadesiyle ağaç dikme törenleri dışında hiçbir harekete katılmadı.

    odtü'deki öğrenimini dört yılda tamamladı. bu arada necmettin erbakan ve korkut özal'la tanıştı. odtü öğrencisi iken başlayan ve gelecekte büyük ölçüde kaderini etkileyecek olan bağlantılar artık onu yalnız bırakmayacaktı. dini ve siyasi eğilimleri de ortaya çıkmaya, kişiliği bu eğilimlere göre belirmeye başlamıştı. üniversite öğrenimini tamamlar tamamlamaz hemşehrisi zahide hanımla evlendi. zahide hanım öğretmen okulu mezunuydu ve kafa yapılan özdağlar'la uyuşuyordu. türk eğitim vakfı'nın bursuyla abd'ye giderken eşini de yanında götürecekti. indiana üniversitesi'nde işletme üzerine master yaparken bir taraftan da para kazanmanın yollarını arıyor, araba alıp satıyordu. eşi zahide hanım da terzilik yaparak bütçeye katkıda bulunuyordu.

    ismail özdağlar amerika'da masterini tamamlayıp yurda döndükten sonra ankara etimesgut'ta yedeksubay olarak askerliğini yaptı. terhis olunca malatya'da işçi ortaklığı ile kurulan yifaş iplik fabrikası'nın genel müdürü oldu. henüz 25 yaşındaydı. malatya'daki bu ilk görev, gelecekte turgut özal'la kurulacak ve trajik biçimde bitecek kader birliğinin de ilk adımıydı. o dönemde gıda ve tarım bakanı olan korkut özal'ın takdirini kazanan özdağlar 1976 yılında teksan (takım tezgahları sanayii) genel müdürlüğüne atandı. 12 eylül'den sonra teksan'dan ayrılmak zorunda kaldı. ama arkadaşları arasında adı "taksan ismail" kaldı. 1982 yılında ise okumuş holding'in ankara koordinatörlüğüne getirildi.

    sonrasını, gazeteci hulusi turgut "12 eylül partileri" adlı kitabında şöyle anlatır:

    "turgut paşa'nın (sunalp) bir dost meclisinde musa oğün'le birlikte anlattıklarına göre, ankara'da parti kurma çalışmaları yaptığı günlerde mehmet okumuş, ankara temsilcisi ismail özdağlar'a şu telefon talimatını veriyordu :

    -ismail, bankadan para çek, turgut paşa'ya götür. selam ve saygılarımı söyle. bizim de çorbada tuzumuz olsun.

    'taksan ismail' patronundan aldığı talimatı yerine getirmek için bankaya gidiyor, banknot destesini james bond çantasına güzelce yerleştiriyor ve turgut paşa'nın karargâhının yolunu tutuyordu. mahcup tavırlı ismail özdağlar, paşa'nın huzuruna çıkıp saygılarını sunduktan sonra, patronun mesajını iletiyor ve emanetleri teslim ediyordu.

    paşa'nın makamında, aranmak ve hatırlanmaktan dolayı çok güzel bir hava esmişti. turgut paşa 'taksan ismail'i inceden inceye dinlemiş, çeşitli sorular sormuş, doyurucu cevaplar almıştı. bu görüşmede mdp (milliyetçi demokrasi partisi) yeni bir nefer kazanmıştı. paşa, özdağlar'a adaylık teklif ediyor, genç misafir de 'partinizde nefer olmaya hazırım paşam' cevabını veriyordu.

    aradan günler geçti. paşa, özdağlar'ı arattı. ama özdağlar anavatan'a sığınmıştı. paşa çok sinirlendi. duygularını kader arkadaşı, parti yoldaşı ve yardımcısı emekli korgeneral musa oğün'e açtı:

    -musa paşa, bu ne gayriciddilik? okumuş'un adamı bize söz verdi. arattım, fakat çocuk anavatan'a gitmiş.

    musa paşa, genel başkanını büyük bir dikkatle dinledikten sonra kars şivesiyle konuşmaya başlar:

    -paşam, bizim kars'ta hezer dur, (uzak dur) derler. bunlar böyledir. hezer dur paşam, hezer dur."

    ne garip rastlantıdır ki, maliye ve gümrük bakanlığı'ndan azledilen vural arıkan da, arkadaşı ilhan evliyaoğlu'nun önerisiyle önce mdp'ye girmeyi düşünmüş, sonra kararını değiştirerek anap'ı tercih etmişti.

    ismail özdağlar manisa'dan milletvekili adayı gösterilir ve kazanır. sadece kendisi değil partisi de kazanmış ve iktidara gelmişlerdir. özdağlar hiç ummadığı şekilde 13 aralık 1983 günü ve henüz 33 yaşında iken devlet bakanlığı koltuğuna oturur.

    özdağlar ilk bakışta "mahcup" görünmesine rağmen, dikbaşlı ve asabi bir mizaca sahipti. kimseyle geçinemiyor, hep kendi bildiğini okuyordu. belli ki genç yaşta devlet bakanı olması, onu şımartmış ve havalara sokmuştu.

    bakanlıkta daha ilk yılını doldurmadan bazı söylentiler çıkmaya başladı. içişleri bakanı ali tanrıyar bir bakan arkadaşına "ismail çok ileri gidiyor, bunun sonu ne olacak?" diye sorarken, kırşehir milletvekili mehmet budak, "elimdeki dosyaları ortaya koyarsam, ismail kaçacak delik arar" diyordu.

    işadamı uğur mengencioğlu'nun "özdağlar benden rüşvet istedi" ihbarı bu söylentilere tuz biber ekecekti.

    iddiaya göre, özdağlar büyük oynuyordu. "patron" dediği özal'ın kalp hastası olduğunu, fazla dayanamayacağını ve bir süre sonra çekileceğini düşünüyordu. o zaman sıra kendisine gelecekti. anap grubunda başbakan olabilecek tek kişi kendisiydi. ancak, bunun için para gerekiyordu.

    cerrahoğlu ile tonu dokuz dolarlık petrolü onbeş dolardan taşıtıp aradaki farkı kırışmak üzere anlaşmışlardı. rakip armatör mengencioğlu işin içine girince, ondan da rüşvet istemişti. hatta, paraların yurtdışında, çikolata paketi şeklinde teslimi bile konuşulmuştu. olay patladıktan sonra sözü edilen yirmi beş milyonun çok üzerindeydi istenen para. zaten, mengencioğlu'nu tanıyanlar da iş yirmibeş milyonla kalsaydı, mesele çıkmazdı diyorlardı. uğur mengencioğlu, kendisinden istenen fahiş miktardaki rüşvet karşısında, durumu, anap grubundan ve basından tanıdıklarına intikal ettirdi. mesele özal'a duyuruldu. demirel ile erdal inönü de haberdar edildiler (yavuz donat'ın vitrininden, bilgi yayınevi, ank. 1987, s. 175).

    başbakan özal, olay kendisine yansıtılınca, başdanışmanı adnan kahveci'yi ihbarın doğruluk derecesini araştırmakla görevlendirir.

    özal son derece üzgün ve sinirlidir. o zaman grup başkanvekili olan prof. dr. ercüment konukman'ın, vural arıkan olayı sırasında yaptığı "kabinede revizyon" önerisini hatırlar. ercüment hoca'nın sözünü dinleseydi, şimdi bütün bunlar belki olmayacaktı.

    olay, trt'nin 5 ocak 1984 günü 13.00 haber bülteninde devlet bakanı ismail özdağlar'ın görevinden istifa ettiğini duyurması ile patlak verir. enerji ve tabii kaynaklar bakanı cemal büyükbaş devlet bakanlığı'na kaydırılmış, enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı'na devlet bakanı sudi türel, özdağlar'dan boşalan devlet bakanlığı'na ise istanbul milletvekili mustafa tınaz titiz atanmıştır.

    sürpriz olarak karşılanan kabine revizyonu çeşitli söylentilerin çıkmasına sebep olunca, trt'nin 23.00 haberlerinde başbakanlık tarafından yine sürpriz bir açıklama yapılır ve özdağlar'ın ciddi yolsuzlukla suçlandığı bildirilir.

    ondan sonra herşey yıldırım hızıyla gelişir. tbmm özdağlar için verilen soruşturma önergesini oy birliğiyle kabul eder ve sabık bakanın yüce divan'a sevkedilmesi kararlaştırılır.

    özal tarafından, rüşvet ihbarının doğruluk derecesini araştırmakla görevlendirilen adnan kahveci, iki yıl sonra, gazeteci yavuz donat'a olayı şu şekilde anlatacaktır:

    "o arkadaş ruhi yönden hastaydı. büyük sorunları olan bir çocuktu. devamlı geleceğinden korkan, geleceğini başka şekilde garanti altına almak isteyen... muhatap olduğu işadamlarından külliyetli para sızdırarak, niyeti 2-3 milyar servet yapmaktı. ama, tahminim 150-200 milyon civarında aldığıdır.

    oğlunun sünnet düğünündeki masraflarını hangi işadamının ödediğini rahmetli egemen bostancı bana söyledi. o işadamını sıkıştırdık, renk vermedi. anlaşmalıydı hepsi. dedikodular ayyuka çıkmıştı. özdağlar çok korkusuzdu. yasaları biliyordu. kimsenin suçüstü yapamayacağına güveniyordu. başbakan ikaz etti. semra hanım ikaz etti. mengenecioğlu'nun ismini ben vererek ikaz ettim. ben de komplo olabilir diye düşünüyordum. bant olayından çok önce...

    mengencioğlu gelip de, 'bu adam yine benden para istiyor deyince 'tespit ettirin' dedik. aslında,özdağlar'ın tek hatası başbakanın yanında itiraf etmesidir. itiraf edince zannetti ki, başbakan dışarıya aksettirmeyecek. bütün hatası o oldu. itiraf etmeseydi bizim hiçbir şey ispatlayacak halimiz yoktu. teypteki konuşmaları kayınpederinin isteği şekline çevirilebilirdi. orada itiraf etti, parayı iade edeceğini söyledi. ama, başbakan olayı açıklayınca 'vay ben ne yaptım?' diyerek herşeyi inkâr etmeye başladı.

    bakanlığı, akçalı işlerle ilgili bir bakanlıktı. her işi bir karşılıkla yapmayı kafasına koymuş. çok organize ettiğini sonradan anladık. bütün telefonlarına, ofisinde ne kadar telefon varsa teyp bağlatmış. yaptığı bütün konuşmaları teybe almış. bir özel cihazla... o cihaz hâlâ orada duruyor. söktürmedik. tınaz titiz bey'in makamında... konuşmaları tespit amacı... herhalde uzun vadeli bir plan yapmış. yakalanırsa elinde başkalarına karşı kullanacağı deliller olsun diye... nitekim, yakalandıktan sonra gelip mehmet keçeciler'in orada, 'benim de elimde bantlar var, açıklarım' dedi. tayin istekleri falan... 'açıkla' dedik, 'ne biliyorsan...

    niyeti kötüydü. allah tökezletti. ben gayri kanuni şekilde müdahale ettiğimi itiraf ediyorum. ama, kanuni olarak müdahale imkânı yoktu. 82 anayasasını hazırlayanların yaptıkları genel düzenlemeyle kanuni olarak müdahale imkânı yoktu. hiç bir hukukçu da 'şu hukuk yoluyla bu adamı yakalardınız' diyemiyor. müdahele etmesek başka yerden patlak verecekti. adam pervasızca herkesi yolup servetini büyütüyordu.

    kendisi hakkında nihai kararımı mahkemede verdim. anayasa mahkemesi'nde tanık olarak konuşurken gözlerini kaldırıp bir defa yüzüme bakamadı. suçsuz olsa bakardı. mahkeme heyeti teybi dinletirken de devamlı gözlerine baktım. yine kaldırıp yüzüme bakamadı. bir saniye bile... o anda kararımı verdim."

    devlet bakanı ismail özdağlar, rüşvet aldığının iddia edilmesi üzerine sinir buhranı geçirmeye başlar ve görevinden istifa ederek hastaneye yatar.

    hastaneden çıktıktan sonra, özal'ı ziyaret etmek ve af dilemek ister. eşiyle birlikte başbakanlık konutu'na giderler. polisin engelini aşarak kapıya ulaşırlar. fakat, bayan özdağlar'ın "ne olur kapıyı açın" yalvarmalarına ve ağlamalarına rağmen kapı açılmaz.

    içerde semra ve turgut özal da gözyaşlarını tutamazlar. yapabilecekleri birşey yoktur. çok sevdikleri özdağlar, affedilmez bir suç işlemiştir. cezasını çekecektir. özal o gece için "semra da ben de sabaha kadar uyuyamadık" diyecektir.

    özdağlar olayı, öyle sanıyoruz ki, özal'ın sağlığı üzerinde de olumsuz etki yapmıştır. çünkü o, duygulu insandır. hiç kimsenin üzülmesini, acı çekmesini istemez. geleceğine umutla baktığı ve kendisinden hizmet beklediği özdağlar'ın böylesine pis bir işe bulaşması, zaten hasta olan kalbini büsbütün yaralar. benzi solar, durgunlaşır.

    özdağlar olayını iki yıl sonra anlatırken hâlâ üzgündür:

    "ben politikayı yaparken hukuka çok dikkat etmek mecburiyetindeyim. yani herkesin hakkına çok dikkat etmek mecburiyetindeydim. bir misali yaşadım kendim. ismail özdağlar hadisesi. yandaki odada olmuştur. teyp bandı bana gelmiştir. dinledim, üzerinde bir hafta düşündüm. sonra çağırdım kendisini. şu bizim jimnastik odasında. sıkıya aldım. bant da yanımdaydı. 'dinletirim bandı' dedim. itiraf etti. dört kişi biliyordu hadiseyi. uğur mengencioğlu, yani parayı veren, ismail özdağlar, adnan kahveci ve ben. ben bu hadiseyi bir gece düşündüm, ortaya çıkarayım mı, çıkarmayayım mı diye. sonunda hukuk ve namus mantığı daha fazla galip geldi. 'bana ve partime ne gelecekse gelsin. ben bunu ortaya çıkaracağım' dedim.

    şimdi hukuka karşı gelmemek için bu itirafı ben gazetelere söyledim. ta ki, soruşturmalar yapılsın diye... özdağlar'ın hakkı varsa o da yenmesin diye. ama, hemen hemen bütün gazetelerimiz özdağlar"ı neredeyse mazlum yaptılar. yani bu olmuş bir hadisedir. bir iktidar en büyük tehlikeyi atlatmıştır. ben o muhalefetten üzerimize gelen hücumu, toz dumanı biliyorum. o zaman hp biraz daha sesliydi. gürkan falan vardı.

    şimdikinden daha iyiydiler. şimdi o hadisede basın, tam ters bir şeyin içerisine girdi. neredeyse o tesirlerle ismail özdağlar kahraman oldu. resmen para almıştır. ben o akşam isteseydim, bir şeyler olacağını tahmin etseydim, daha güzelce deliller ortaya koyardım. parayı alırdım kendisinden, çünkü 'çanta bende' dedi. emniyet genel müdürünü gönderir aldırırdım, bir de zabıt tuttururdum. bunu yapmak hatırıma gelmedi, ama hiç düşünmedim böyle birşey olacağını, üzerimize bu kadar gelineceğini. gittim, ancak soruşturma kurulunda ifade verdim. ondan evvel beni ne kadar sıkıştırsalar söylemezdim. çünkü herhangi bir şekilde hukuka tesir etmesin diye.

    tabii o yayınlar sonunda ismail özdağlar'ın aldığı ceza azdır. sanki vazifesini kötüye kullanmış şeklinde bir ceza aldı. aslında resmen rüşvet vardır ortada. rüşvet işini de kendisi istemiştir. bütün bunların hepsi vardır. 20 milyondur, 20-25 milyon o zaman iyi paraymış onun için herhalde, bilmiyorum. kendisi hakkında bu lafları duyduğum zaman çağırdım ikaz ettim. 'bak dedim, 'gemicilerle birtakım şeyler varmış, laflar geliyor kulağıma, sakın ola ki bir yanlışlık yapmayasın, bunlar çünkü türkiye'nin en kurt adamlarıdır.' bu ikazım da vardır, bu hadise olmadan evvel."

    özdağlar yüce divan'da yargılanırken hep suçsuz olduğunu ve bir komploya kurban edilmek istendiğini savunur. ama rüşvet almaktan değil görevini kötüye kullanmak suçundan iki yıl hapis ve 30 bin lira ağır para cezasına çarptırılmaktan kurtulamaz.

    yüce divan özdağlar'ı mahkûm etmiştir ama, ceza nasıl infaz edilecektir? özdağlar hâlâ milletvekilidir. hukuk otoriteleri arasında tartışmalar sürüp giderken anayasa mahkemesi de cezanın infazı için özdağlar'ın tbmm üyeliğinin düşürülmesi gerektiğini açıklar. tbmm'de 201 oy sağlanamaz ve özdağlar'ın üyeliği düşürülemezse ne olacaktır? özdağlar milletvekili sıfatına sahip olarak cezaevine mi konulacaktır, yoksa infaz için milletvekilliği süresinin dolması mı beklenecektir?

    tbmm anayasa komisyonu, politikacılar ve hukukçular harıl harıl bir çözüm ararlarken 24 şubat günü özdağlar milletvekilliğinden istifa ettiğini açıklar ve infaz konusundaki tartışmalara da bir nokta koyar.

    </alıntının sonu>

    kaynak
  • türkiye cumhuriyeti hükümetleri’nin birinde kabine üyesi olarak bulunmuş şahsiyettir. hükümet üyesi olarak görev alışına ilişkin bilgiler aşağıdadır:

    s.n./kabine/görevi/görev başlangıcı/görev bitişi/seçim çevresi/partisi/görev süresi/toplam görev yapma süresi
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    1. 45.hükümet/devlet bakanı/13 aralık 1983/05 ocak 1985/manisa/anap/1 yıl 22 gün/1 yıl 22 gün

    not: resmi değil bu verilen süreler, ben saydım ve yazdım. nasıl saydım? bir yılda 12 ay var kuşkusuz ve her ay (istisnasız) 30 çekiyor.
  • simdinin ayakkabı kutucularının muhtemelen en çok örnek aldıkları siyasi. umarim yüce divandaki sonları da koray aydın ya da mesut yılmaz gibi degil, bu zat-ı muhterem gibi olur.
  • aradan 30 sene geçse de, temel savunma argümanının değişmediği görülüyor:

    bant varsa, düzmecedir
  • damadi, daron acemoğlu
  • ismail özdağlar turgut özal'ın prensi sonra da karın ağrısı. sırf bu olaya yaklaşımından bile özal'ın nasıl doğru bir lider olduğu anlaşılabilir.
hesabın var mı? giriş yap