• önceleri sadece murat çileli tarafından istanbul efsaneleri adı altında yürütülen projenin, yakaza ( murat çileli, murat özdemir, mikail ceren ) ile ciddileşmiş hali.

    (bkz: http://www.istanbul-hikayeleri.com/)
  • yorucu iş günü sonunda bitmiştir ve arabanızla rahat koltuğunuzun hayaliyle eve dönmektesinizdir. her zaman yakalandığınız kırmızı ışıkta durduğunuzda nereden çıktığı belli olmayan 9-10 yaşlarında bir kız camınıza yapışır ve pis süngeriyle ön camınızı silmeye başlar. siz de birden sinirlenip kornaya basıp içerden bağırırsınız işte o sırada göz göze gelirsiniz bir an için. öfkeyi, acıyı, hayatın bazıları için ne kadar zor olduğunu görürsünüz o gözlerde. kız çoktan arkadaki arabaya yanaşmıştır bile ama artık siz televizyon karşısındaki koltuğunuzu değil başkasının hayatını düşünmekte bulursunuz kendinizi. ama birden yoğun korna sesiyle daldığınız yerden uyanırsınız çünkü sarı ışık çoktan yanmıştır...
  • istanbul'u özleyen hikayelerdir.

    ________

    1150

    1150 metre yükseklikteyiz.

    nane kokulu dağ havası çelik gibi yapıyor bedenimi.

    su üstünde yürüyen su kuşları kadar hafifim.

    uzaktaki meyve ağaçlarının kokuları, bahçe kızlarının güzel yüzlerini yalayıp
    bize ulaşıyorlar.

    doğa ruhumuzu okşuyor.

    sarp dağ yollarını koşarak inen kaynak suyu, karanlıkşehrin içimizdeki
    bütün kirlerini temizliyor.

    tüccarşehrin salgılarında boğulmuş ceset tenlerimiz
    sıcak bozkır yağmurlarıyla yıkanıp tekrar canlanıyor.

    elinden tutup çocuğumun dağların zirvelerinde
    yağmur anaforlarının altından geçiyoruz.

    toprağın çiğliğini tadarken istanbul akşamlarını özlüyorum.

    .............................

    beşiktaş’tan üsküdar’a motorla geçen şehirli yüzüm
    bir köylü kızın gözlerine çarpıp kırılıyor.

    bir sürü karınca üşüşüyor maskelerime.

    benim bir sevgilim olacaktı diyorum
    o nerde?
  • en fantastikleri ortaköy'de olur.

    ______________

    kolye

    ortaköy... güneşli bir pazar sabahı... entelpazar...

    poğaçalar ve çaylar alınmış..tezgâhlar kurulmakta.... takılar, tütsüler, el yapımı giyecekler, ev yapımı yiyecekler, kitaplar, ‘şeyler... şeyler... şeyler...’

    gürkan her zaman yaptığı gibi takıları kadife örtünün üzerine serer.

    öğlene doğru pazar canlanmaya başlar... kalabalık artmıştır...
    istanbul... boğaz... ortaköy... yalnız gemiler... ortaköy kahveleri.. müdavimleri... cami yanındaki dalga setinin üzerindeki kedi.
    az önce boğaz’dan geçen şilebin dalgası kıyıda patladığında kedi havaya uçar.

    güzel bir kız tezgâhları dolaşmaktadır... daha çok takılarla ilgilenir..
    gürkan’ın tezgâhına gelir.. gürkan diğer müşterilere satış yapmaya çalışmaktadır, kalabalıkta kızı farketmez.
    tezgâhta gördüğü bir kolye kızın gözlerini yuvalarından fırlatır... kolyeyi avuçlar, havada sallayarak haykırır;

    - gürkan !!!

    gürkan hayalet görmüş gibi bakar.

    kız kolyeyi alıp hızla uzaklaşır. iskeleye doğru koşmaya başlar.. iskeledeki vapura biner..

    gürkan bir an tereddüt ettikten sonra peşinden koşmuştur. son anda vapura atlar. telaşla onu arar, her yere bakar, kızı bulamaz.

    bitkin halde merdivenlerden inerken
    sahanlıkta,
    eski bir sallanan sandalyede,
    çok yaşlı, uzun upuzun saçlı bir kadının sallandığını görür..

    boynunda bir kolye asılıdır.. belli belirsiz mırıldanmaktadır.

    gürkan kadına yaklaşıp dinler;

    - satmıycaktın... satmıycaktın.. satmıycaktın bizi..
  • boğazda rastlanır onlara...

    ......

    perişan, rezil bir haldeyim
    sırılsıklamım

    boğaziçinde boyacıköyde
    denizin kıyısındayım

    sırılsıklamım
    aşkların
    kıyısındaki ruhum perişan

    kafamda deli düşüncelerle rezil bir haldeyim.
  • kısadır ve acılıdır bazen.
    ________

    kalbime gömdüm seni, kalbimi gömdüğüm istanbul’a

    yosmaların hüznüne, sarhoşların küfrüne

    arabeskin küfüne
    gömdüm seni.
  • hisar'da gerçekleri yaşanan hikayelerdir...

    ______________

    boktan aşklar

    hisar.
    gece.

    ali baba kıyısı.

    boğaz manzaralı bank.

    bak sana tavsiye,
    - sür... işgal et... ek
    sula.. besle...hasat !

    “elini tuttun mu bırak.”

    kara yürek
    kara ruh
    pis aşk

    - aaa!.. meraba, n’aber ?

    “burcun ne senin ?”

    kız: - sen bana hoşlandığını, bilmemneyini söylemedinki ! ( iç ses: geri zekalı, manyak ! niye söylemedin, ben hep seni kestim ?! )

    erkek: - ben...ben, beceremedim.

    kız: - insanlar nasıl 'beceriyor' ? pat diye gelip konuşuyorlar... (iç ses: halâ geç değil, eve at beni ! )

    erkek: - (başı önde) .......

    kız: - insanlar beni istediklerini söylüyorlar. (iç ses: söyleseydin her şeyimi sunmaya hazırdım aptal.)

    erkek: - ben... yanlış anlaşılmaktan korktum. (iç ses: hiç boş kalmadın ki kaltak ! )

    kız: - hadi 'götürün' beni.

    erkek: - kim?
  • bazıları yalnızca bir şirket-i hayriye vapuru'nda yaşanan hikayelerdir...

    ............

    kadıköy-beşiktaş vapurunda, yalnız başınıza cam kenarında otururken, karşınızdaki boş yere birden iki çocuklu bir kadın ilişiverir.

    çocukların küçüğü, camdan dışarıyı seyredip çığlıklar atarken, büyüğü gelir yanınıza oturur kırkyıllık dostunuzmuş gibi. dizinize yaslanıp muhabbete başlar sizinle.

    küçük olan ağlar “memee.. memeee!”

    genç anne utanır, kıpkırmızı kesilir. vapur şöyle bir sallanır o anda..

    büyük oğlan kucağınıza çıkmıştır artık, çantanızı açar, alır gözlüğünüzü takar, sırıtır. sonra birden koşar, arkada uyuklamakta olan kadının bacağını sıkar.

    anne binbir zahmetle etraftan sakınarak bebeğini emzirir. siz kalkar, arkaya gidersiniz.

    büyük oğlan arkadaki açık bölümde martılara dokunmak isterken fazla sarkar,
    tam denize düşmek üzereyken yakalar, annesine teslim edersiniz.

    istanbul'a göz kırpar, galata'ya doğru tebessüm edersiniz.

    gökyüzü cayır cayır yanmaktadır. uzanır sigaranızı yakarsınız.
hesabın var mı? giriş yap