• bana göre türk sinema tarihinin en ideal "jön-kraliçe ikilisi"nin en akıcı diyaloglarıyla rol aldığı filmdir.

    konu açısından baktığınızda, günümüz sinemasında da olması istenebilecek bir şey; çizgi roman versiyonu dany henrotin tarafından yapılmış diye düşündüğüm cinsten, şehir temalı aşk öyküsü.
  • başrollerde kartal tibet ve filiz akın'ın olduğu film. kartal tibet sokak fotoğrafçısı, filiz akın türkiye'ye gelen bir arap prensin kızı. prens de hulusi kentmen tabii. neyse, prenses bir gün sıkılır ve kaldıkları yerden kaçarak istanbul'da dolaşmaya başlar. daha sonra kartal tibet ile karşılaşırlar, birbirlerini severler falan filan.
    kötü bitiyormuş gibi gözükürken son anda mutlu son ile biter film.

    http://i.hizliresim.com/lodg40.jpg
  • 1953 yapımı roman holiday filminin tatlı bir birebir uyarlamasıdır.
  • - 2 kadeh içip de turnayı bulunca nasıl atıyorsun.
    -ne demek istiyorsun? ben prensesim!
    -seninki rakı şarap işi değil kızım. duman üzerine çalışıyorsun anlaşılan...

    şeklinde sevimli bir diyaloğu mevcuttur.

    (bkz: kartal tibet)
    (bkz: filiz akın)
  • erler film tarafından youtube üzerine restorasyonlu şekilde eklenmiş bulunmaktadır. yeşilçam filmleri gittikçe daha iyi restore ediliyor sanki istanbul tatili filmi dün çekilmiş gibi net gözüküyor.
  • ne güzel dialoglar. ne güzel istanbul. 1968’ den bahsediyoruz. göçten 5-10 yıl önce. son güzel yılları belki de.
  • müthiş müziklere sahip bir film. öyle böyle değil. mutlak surette izleyiniz ve dinleyiniz.
  • 1968 yapımı bir türker inanoğlu (erler film) filmidir. senaryosunu bülent oran yazmıştır. romantik komedi türündedir. gregory peck ve audrey hepburn ün başrollerini paylaştığı 1953 yapımı roman holiday (roma tatili) adlı filmin içten ve samimi bir yerli versiyonudur.

    ali (kartal tibet) bir sokak fotoğrafçısıdır. amacı büyük bir gazetede fotoğrafçı olarak çalışmaktır. prenses nilgün (filiz akın) ve babası katras sultanı el haşim (hulusi kentmen) ile istanbul'a gelir. yoğun program ve aşırı ilgilen hem bunalan hem de çok sıkılan prenses nilgün kaldıkları saraydan gizlice kaçıp istanbul'u bir başına gezmeye çıkar. ali onu bir bankta uyurken bulur, sarhoş olduğunu, sızmış olduğunu düşünür ve kiracı kaldığı pansiyona götürür. başta onun bir prenses olduğuna inanmaz, ancak sonradan prenses olduğunu öğrenince gazeteye satmak üzere fotoğraflarını çekmeyi planlar.

    bir süre sonra uyanan prenses, ali'nin evinde olduğunu görünce tanınmadığı düşüncesiyle kimliğini gizleyerek oradan ayrılır. ancak ali bir başka fotoğrafço arkadaşı yılmaz (yılmaz güney) ile birlikte onu uzaktan takip etmeye başlarlar. prenses gezinirken bir kuaföre (hüseyin baradan) girer ve caçlarını sarıya boyatır.

    istanbul'u gezmeye devam prenses ayı oynatıcısı görünce ilgiyle izlemeye başlar. oradan ayrılır bir kısmetçi ile karşılaşır. tavşanı sever, kısmetini okur. bir simitçiden simit alır, yer. önünden geçtiği bir çiçekçi ona çiçek hediye eder. bir maraş dondurmacısından dondurma alır, merdivenler yalar. uzaktan onu takip eden ali sonunda numaradan onunla karşılaşır. birlikte kız kulesi önünde dolaşırlar, yemeğe (karpuz ekmek) giderler.

    bu arada sultan istanbul emniyetini alarma geçirmiştir. polis, karada, havada, denizde prensesi aramaktadır.

    ali ile prenses nilgün gezmeye devam ederler. arkadaşı yılmaz ise bu arada çakmak gönünümlü bir mini fotoğraf makinasıyla sürekli resimlerini çekmektedir. bu arada yavaş yavaş birbilerine aşık olurlar. bir parkta karşılarına çıkan kuaför prensesi tanıyınca hep birlikte onu dövüp havuza atarlar. ancak o sırada sultanın adamları ve polisler prensesi farkederler ve peşlerine düşerler. parkta keyifli bir kovalamaca yaşanır, fakat yakalanmazlar.

    prenses en nihayet babasının yanına dönmeye karar verdiğinde bir taksiyle yıldız sarayına giderler. birbirlerinden zorlukla, ağlayarak ayrılırlar. öpüşmelerini bekleriz ama göremeyiz. prenses koşa koşa saraya girer.

    gazete patronu (feridun çölgeçen) yaşanan maceranın resimlerini almak üzere geldiğinde ali satmak istemez. 10bin liradan başlayan teklif 50bine çıkar ancak ali resimleri satmaz. yılmaz 50bini ret ettiği için ali'ye bozuk çalmaktadır. gazete patronu teklifi 100bine çıkarır ancak ali 100binlik çeki yırtar atar. ardından ali yılmazı resimleri çalarken yakalar ve döverek elinden alır, ancak arkadaşına vurduğu için üzgündür de...

    bu arada sultan kızının kaçmasına kızmıştır. bir ay kalmayı planladığı istanbul'dan hemen ayrılmaya karar verir. ayrılırken sultanın yatında düzenlenen basın toplantısına ali ve yılmaz da katılır ve prenses ile karşılaşırlar. vedalaşırken ali kendini ali tibet olarak tanıtır ve geçirdikleri zamanlara ait fotoğrafları hediye eder. prenses fotoğrafları en değerli hatırası olarak saklayacağını söyler. yat limandan ayrılırken birbirlerine el sallarla, uzaktan öpücük gönderirler ve hüzünlenirler.... ali sigarasından nefes çekerken, boğazda uzaklaşan yatın ardından bakar...

    eve dönüp üzüntüsü yaşarken birden sırılsıklam vaziyette prenses gelir. tacı, tahtı bırakmış ve ali'nin yanında nilgün olarak yaşamaya gelmiştir... sarılırlar ve...
    son...
  • yönetmenliğini türker inanoğlu nun yaptığı film.
    o zamanki eşi filiz akın başrolde yeralır. film olağanüstü değil ama izletiyor kendisini. ancak filmin güzel taraflarından biri dış çekimleri gayet güzel çekmiş olmaları.
    istanbul sokaklarında çoğunlukla halk arasında geçen filmde elbette arkadan kameraya bakanlar var ama bence bu makul ölçüde kalmış. filiz akın ve kartal tibet gibi oyuncuları sokakta yürürken çekmek cidden zor olsa gerek.
hesabın var mı? giriş yap