• küçük şehirlerde vb. yerlerde bazı insanların size önyargılı şekilde bakmasına neden olacak durum...
  • (bkz: yarim istanbulu mesken mi tuttun) (aslında "duttun" diye denir o fiil ama)
  • istanbullu olmak

    bir zamanlar birisi için 'istanbullu' dediğiniz zaman onun hakkında çok şey söylemiş olurdunuz. giyimi, kuşamı, görgüsü, konuşması hakkında çok şeyler...
    o zamanlar 'istanbululuk' tüm ülke kültürünün referans noktasıydı. bir diploma sahibi olmak kadar anlamlıydı, herkesin özendiği, öykündüğü kimlikti istanbulluluk. herkes istanbullu olmak ister, istanbullulara imrenirdi.
    sonra, malum, türkiye çok hızlı bir kentleşme dönemine girdi, istanbul kırlardan kopup gelen insan çığları altında ezildi, kent kültürü ağır
    yaralar aldı, ortaya talan edilmiş, kimliğini yitirmiş 10 milyonluk bir metropol çıktı.
    içinde yaşadığı kenti tanımayan, ona değer vermeyen, yabancılaşmış milyonlarla dolu bir dev-kent.
    istanbul büyükşehir belediyesi kent hizmetleri açısından insan faktörünün ciddi bir sorun oluşturduğunu kavrayıp 'istanbullu olma bilinci-kent kültürü' adlı büyük bir proje başlatmış. istanbul'da yaşayan insanların değişen koşullar çervesinde istanbulluluk bilincini geliştirmek üzere bir yıl sürecek etkinlikler planlamış. ilk adım olarak da geniş bir araştırma yaparak şimdiki durumu saptamaya çalışmış.
    bu araştırmada bu koca kenti paylaştığımız insanlarla ilgili olarak çok ilginç veriler çıkıyor karşımıza. onların birçoğuna niçin henüz
    'hemşeri'miz diyemeyeceğimizi görebiliyoruz.
    bu araştırmadan öğreniyoruz ki, şu anda istanbul'da yaşayan insanların yarısından fazlası kendisini burada iğreti hissetmekte; memleketine geri dönmeyi zaman zaman da olsa aklından geçiriyor. yaklaşık yüzde 20'si ise kesin olarak geri dönmek istiyor.
    gene bu araştırmaya göre, istanbul'da yaşayanların sadece yüzde 43.9'u kendisini istanbullu hissettiğini söylüyor. yüzde 44.7'si kendisini henüz istanbullu hissetmediğini söylerken, yüzde 11,4'ü kendisini
    istanbullu hissetmek istemediğini belirtiyor. yani her 10 kişiden birinin bu kentle arası fena halde açık.
    istanbulluluk açısından daha da vahim olanı, ailelerin çocuklarının kimliğine de ipotek koymak istemeleri.
    "çocuklarınızın kendilerini istanbullu olarak mı, yoksa memleketinizle mi tanımlamalarını istersiniz?" sorusuna 'istanbullu olarak' yanıtını verenlerin oranı sadece yüzde 24.1. tam yüzde 51,1'i 'memleketimle' diyor.
    yani sivaslı, kastamonulu, rizeli olmayı istanbullu olmaya tercih ediyor.
    bu rakamlar istanbul'un 'istanbulluluk' sorununu sanırım yeterince açık bir biçimde ortaya koyuyor. bir kenti benimsemeyen, onunla özdeşleşmeyen, onunla övünmeyen insanların orayı koruyup kollamaları, güzelleştirmek için çaba göstermeleri beklenebilir mi?
    elbette beklenemez. araya sevgi bağı girmeyince neler olabileceğinin, bir kente neler yapılabileceğinin örneklerine her gün tanık olmuyor muyuz?
    kaldı ki, istanbul çok özel bir yer! yeryüzünün incilerinden birisi, bir müze-kent, bir dünya kenti... bu özellikler istanbul'da yaşayanlarla kent kimliği arasındaki uçurumu daha da üzücü bir hale getiriyor.
    'istanbulluyum' deyince insanın gözü parlamalı, göğsü övünçle dolmalı, değil mi? heyhat!
    araştırma bulguları henüz o noktadan çok uzaklarda olduğumuzu gösteriyor.
    bunun çeşitli nedenleri var kuşkusuz. ve çok şeyler yapılabilir. bu konuya döneceğim.

    haluk şahin, 16.02.2003 radikal s.6
  • ali müfit gürtunanın bu aralar üzerinde durduğu kavram
  • gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatarak yaşamak. soyunun uc maymuna dayandığını bilmek, kaldırımda birbirlerine ayı şakası tarzında birtakım hareketler yaparak güreş * tutan amelelere "aaa, ne yapıyorsunuz evladım? demeden ve yanlarından yara almadan usulca geçip gitmeyi öğrenmek, "bozuk yok mu, hanım?" diye sizi azarlayan taksi şoförüne "maalesef, şoför bey, istirham etsem * bozsanız?" diye cevap verebilmek, bayramlarda kapınızı çalan ve ramazan davulcusu olduğunu iddia eden hırsız kılıklı adamlara herşeye rağmen şeker tutup kolalı mendil vermek gibi ezik bir yaşam biçimi içinde bir çukura düşüp ölmemek için dua ederek hala istanbul ilinde yaşıyor olmak.
  • kesin bir sesle istanbulluyum denildiginde nedense yine kesin olarak
    -peki baban?
    - o da
    - peki onun babasi?....dedesi ninesi, ebesi... diye giden konusmalarda asla istanbullu oldugu konusunda israr edilmemelidir.
    -biz mezopotamya dolaylarindan gocmusuz. yoksa siz de mi? demek daha kolay ve konuyu en kisa yoldan cozume ulastirici olacaktir.
    tecrubeyle sabittir ki bu inatlasma ademle havvaya kadar uzatilir yetmisyedi gobektir istanbullu olmaniz yetmez..
  • aslen nerelisin sorusuna cevap olarak verildiğinde kimseyi inandıramayacağınız kavram. sanki istanbul yeni bir kıtadır, istanbul vespuçi burayı 200 yıl kadar önce keşfetmiştir, o nedenle hiçkimse buranın yerlisi olamaz, olsa olsa en istanbula en yakın kıta olan anadoludan göçmüştür.karşınızdakinin ikna olması için babanızın nereli olduğunu öğrenmesi şarttır. yine istanbullu derseniz dedenizi, yedi ceddinizi sorabilirler.hatta bunların birtakım uç örnekleri eğer dedeniz, soyunuz sopunuz da istanbulluysa size direkt ermeni misin ya da yahudi misin diye sorarlar, çünkü onlara göre bundan yüzyıl kadar önce istanbulda sadece azınlıklar yaşamaktadır(azınlık yazdım, hemen peşinden bir iki tane seni ırkçı seni entrysi gelir şimdi). kendileri burada değillerdi ya onlar olmadığına göre istanbulda hayat olması da tabii ki mümkün değildir.
  • ibrahim tatlıses 'in bile iddia ettiği şey..
  • aşk gibi sabır gerektirir.
hesabın var mı? giriş yap