• arapça "meyve" anlamındaki semer'den gelir ve dolayısıyla, birşeyi istismar etmek; meyvelerini toplamak, yararlanmak anlamında olumlu bir fiil olarak da kullanılır.
  • (bkz: exploitation)
  • semere'den gelir, ürün vereni sömürmek manasına.
  • bir sinema tabiri olarak da kullanılır.

    belli bir unsuru öne çıkararak seyircinin ilgisini çekmeye çalışan filmler, istismar filmleridir. seks, şiddet filan.
  • istismar eden için çoğunlukla bilinçli ve ihtiyari bir seçimdir. istismar edilen için ise; çoğunlukla bilinçsizce ve edilgenleşilerek yaşanandır. bilinçdışı yahut bilinçaltı bir düzlemde ve/veya o anın/zamanın somut koşullarında istismara açık bir kişi yahut durumu kullanan kişiler; kötülüğü seçerler.

    "oysa insan, yalnız davranışıyla değil, içinden de kötülüğe karşı direnmemeli; hayatında kötülüğe karşı direnmekten başka yüksek ve güzel şeyler olmalı ki bütün ilgisini bu konuya toplamasın benim gibi. bütün vaktini bununla kaybetmesin ve yorulmasın benim gibi. her nefes alışında bu cümleyi alıp vermeli insan: kötülüğe karşı direnmeyeceksin. ilk tokadı yediği zaman insan bu gerçeği bilse... yapılan işkenceler önemini kaybeder. önemsiz bulduğunuz için de işkence yapılmaz size: faydasız hareketlerden kaçınır insanlar. oysa, yüzünüze bakar bakmaz, gözlerinizin ifadesinden, size eziyet etmenin onlar için faydalı olacağını görüyorlar. ne kadar gözlerinizi kaçırmaya çalışsanız fayda vermiyor, daha beter oluyor. sizi ölü sanmaları gerekiyor önce: bizden bu dünya için ümitlerini kesmeleri gerekiyor. bir ölüyü konuşturamayacaklarını bilirler ve vazgeçerler işkenceden. haksızlığın insan ruhunu nasıl yıprattığını biliyorlar ve bunun için ısrar ediyorlar. herkesin başına bir sorgu yargıcı dikiyorlar: neden bu sözü söylediniz? neden mi? öyle istedi canım. olmaz. bir sebep bulmalısınız. mantık denen bir zehir aşılamışlar. nedenini bulmak sorumluluğunu duyuyorsunuz. canın cehenneme, diyemiyorsunuz. hürriyet, gerçek hürriyet kalkıyor ortadan." - (bkz: oğuz atay) (bkz: tutunamayanlar)

    aslında bana sorarsanız; sadece "kötülüğün kenidisi"ne karşı değil; genel olarak "kötülüğün varlığı"na karşı da direnmemek gerekiyor. kötülüğe maruz kalıp gerçek anlamda madden ve/veya manen istismar edilen kişilerin, bilinçaltlarında karşılarındaki insan ya da durumun "kötü ol(a)mayacağı" önyargısının/sanrısının yattığını düşünüyorum. neredeyse her türlü istismar vakasında, istismar edilenin o ya da bu noktada "kandırılmış" olması ya da hissetmesi bu yüzden. aslında belki de sizi kandırmaya çalışan yok. kötülüğün varlığını inkar ederek içinizde; siz kandırıyorsunuz kendinizi karşınızdakiyle ilgili olarak. velhasıl; kötü insanlar ve durumlar vardır. gözününü kapamayın. hatta bunun çocuklara daha küçük yaştan hayatın bir gerçeği olarak öğretilmesi gerektiği kanaatindeyim. kötülüğün sıradanlığı, es geçilmemeli. tek başına suç psikolojisi alanı dahi yeterinden fazla veri sunuyor bu konuda.

    "kötülük olmasın!" direncinizi kırın. bir keresinde bana çok yakın biri, "sendeki en büyük problem bu kadar iyi olman," demişti sinirle. egomdan, sevgiden vs. o lafın ağırlığını hissedememişim o gün. hatta muhtemelen hoşuma gitmişti. bugün; hayatımda kerelerce, tekrar ve tekrar başıma gelen şeylerde kendi payımı ve sorumluluğumu arıyorum. hayat sizi korumuyor. kimsenin de umrunda filan değilsiniz birkaç çok yakınınız dışında. o yüzden, eğer o pis anlamıyla istismarı hayatınızdan çıkarmak istiyorsanız; öncelikle onun varlığını kabul edin, derim. ihtimal dahilinde görüp ona göre davranmaya başladığınız an, daha güvenli olacak bu dünya artık sizin için...
  • (bkz: istismarcı)
  • kadınlara yönelik şiddet ve istismarın konu edildiği, yönetmenliğini yavuz bülbül’ün yapacağı ve tümüyle eskişehir'de çekilecek olan bir sinema filmi.
  • aile içi olanının pek yaygın olduğu hede. türkiye'de aile içi cinsel istismarın %25 civarında olduğu speküle edilmiş.
    bir de başlığa yazılmamış, belirtmek istedim, istimar edilen, istismar eder. o yüzden destek alması gereklidir.
hesabın var mı? giriş yap