*

  • tuttuğu takıma gönülden bağlı olmayan taraftarın tanımı.
    kazanınca sevinip, kaybedince üzülmeyen taraftar şablonu. şahsen böyle olduğunu düşündüğüm çok insan vardır*. tuttuğum takım kazanırsa "nası koduk ama" şeklinde ilkel bir saldırı gerçekleştiri bunlar rakip taraftara. ama kaybederse entel maskesi takıp "yahu banane bundan. dünyada çözülmeyi bekleyen nice sorun varken bir takımın maçı kaybetmesini mi dert edeceğim" şeklinde tuhaf yaklaşımlarda bulunur bu cins taraftarlar.
  • bunlar antrenmandaki futbolculara baklava yedirmez. çok çok akide şekeri getiren görülmüştür.
  • fenerbahçe taraftarı için (bkz: galatasaray taraftarı)
    galatasaray tarafatarı için (bkz: fenerbahçe taraftarı)
  • bunlar bütün sene yatar, bir tek şampiyonluk maçına giderler
  • türkiye'de ve dünya'da tüm büyük kulüpler bünyesinde maalesef çoğunlukta olan taraftar tipidir. bu şahısların kişiliklerinde bulunan veya içlerinde bir yerlerde gizli kalmış ikiyüzlülük, sadakatsizlik taraftarlık düzeylerine yansır. takım tutmayan insanlar grubuna yönelseler herkes için daha hayırlı olacaktır halbuki...
  • takimlari yenildiginde kulübü baslarine yikan, tirübundeki koltuklari söküp sahaya firlatan, futbolculari tasiyan otobüsün camlarini taslayan taraftar cesidine verilen isim.
  • bardaklarının yarısı dolu* insanlardır. ertesi günün hep iyi geçmesini isterler, hiç kötü olmasın isterler, öyle öyle sevgi doludurlar ki birbirlerini hep kucaklarlar*.
  • en güzel taraftarlıktır.. bakmayın siz "bu renklere aşığız"cılara, ben de bazı renklere aşıktım 15 yaşındayken, sonra baktım ki benim yaşımda adam, milyon dolar para teklif eden takıma anasına küfretmiş gibi bakıyor, daha fazla para veren olursa da bizim düşman gibi gördüğümüz karşı takıma bir anda geçebiliyor..

    zannederdik ki beşiktaş halkın takımı, galatasaray aristokratların, fenerbahçe de burjuvaların.. hepsinin ayrı kültürü var falan filan. ne kültürü birader fenerbahçe dediğin bir semt. belki o dediğin kültür 70 sene evvel vardı.. şimdi bırak fenerbahçeyi hayatında istanbulun 300 kilometre yakınına bile gelmemiş adam ben bu renklere ölürüm diyor.. evropalılar gibi lokal bir takım tutma kültürümüz olsa bir nebze, kültürümüz bişeyimiz diyecez. istanbula gitsen istanbullu yok, türkiye'de de istanbul takımı tutandan başka taraftar yok.. adam galatasaray için ağıt yakıyor sanki 7 ceddi mekteb-i sultanili.. öyle olanlar bile bu kadar önemsemez zaten... diyeceğim şu ki bir insanın bir takıma bu denli bağlanması için hiç bir mantıklı sebep yoktur. futbol takımları dediğiniz şey nedir biliyor musunuz? şirkettir, o kadar.. koyu beşiktaşlı ya da fenerli filan olmak koyu arçelikçi ya da hasta turkcellci olmak gibi bir şeydir. artık bu böyledir en azından. kulüpler kar amaçlı ve eğlence sektöründe hizmet veren kurumlar olmuştur günümüzde.. metin oktaylı, lefterli yıllarda değiliz uyanın artık yahu!

    galatasaraylılık, fenerbahçelilik ya da beşiktaşlılık ruhu yoktur, bütün iyi ve kötü insanlar, çeşit çeşit mallar ve çeşit çeşit süper insan homojen şekilde bütün kulüplere taraftar olarak dağılmışlardır. fanatik şekilde takım tutan insanların asıl yapmak istedikleri şey şudur: kamplaşma, ötekileştirme ve kendini bir üst kimlik ile tanımlama.. bir kampın üyesi olmaktan hoşnut olurlar, hayatta tanım eksikliği çeken insanlar "ben xx'liyim" diyerek kendilerini tanımlamak yoluna giderler.. kafalarında yarattıkları bir "öteki" kamp kurup onları yenme hırsı ile hayatta birer birer yenemedikleri insanları yenebilmenin hayalini kurarlar..
  • çok büyük bir kısmını samimiyetsiz bulduğum insanlar. şimdi herkes fanatiklik derecesinde takımına bağlı olacak diye bir şey yok, zaten çoğu kişi yalnızca sempati duyar takımına, kazanınca sevinir, şampiyon olduk der sevinir, belki en fazla yenilince üzülür biraz sonra unutur gider. lafım bunlara değil.

    arkadaş kimileri var ki; lafa gelince en kral taraftar bunlar. en büyük bunlar, şöyle koyduk, şu transferi yaptık, en iyi takım biziz muhabbetine girerler, ama iş takımına destek olmaya gelince sanarsın ki sıradan bir futbol taraftarı. var böyle tanıdığım insanlar da, adam diyor ki ben sıkı taraftarım. sonra telefon geliyor kulüpten dergi aboneliği için arıyorlar, reddedip kapatıyorlar. neden diye sorunca "ya ne dergisi abi ya, ben okumam boşuna para vermem diyor". he o zaman sen de forma alırsın o parayla diyorum, "ya ne forması abi yeaa, kim o kadar para verecek buna" diyor. "e maça gidersin o zaman" diyorum, netten kaçak izleriz diyor. arkadaş bu ne samimiyetsizlik? kimse sana git aç kal ama kulübünün her türlü ürününü al demiyor. ama madem bu kadar bağlıyım diyorsun, o zaman gerekliliklerini yerine getir.

    aslında genel olarak sadece taraftarlıkla kısıtlamamak lazım bunu çünkü her alanda bulunabiliyor bu insanlardan. adam diyor ki ben tam bir madonna hayranıyım, tam bir sezen aksu aşığıyım, bütün şarkılarını biliyorum hepsini severim, taparım, bırak konsere gitmeyi, bir tane orjinal şarkısını almamış. ben şu yazara bayılırım ederim diyor, bir tane orjinal kitap almamış.

    yanlış anlaşılma olmasın diye tekrarlıyorum, sözüm zaten iyi gün taraftarı olduğunu -bunun iyi veya kötü olduğunu söylemiyorum- kabul edenlere değil, aksini iddia edip bunu gösteren hiç bir şey yapmayanlara. ya da muhteşem sanat eserleri yapıyor dediği sanatçının albümüne 15-20 tl verip de bir albümünü almayan ama hafta sonu eğlencede 100 tl harcayan adamlara. az biraz samimi olun.
  • genellikle şampiyonluğa 1-2 hafta kala ortaya çıkıp şampiyonluktan 1-2 hafta sonra normal yaşantılarına dönen insanlardır.

    şahsen ben şampiyonluktu, kupaydı, finaldi sevmem. kendimi bildim bileli fenerbahçeliyim. diğer her takımın taraftarına saygım sonsuz. ama gerçek taraftarına. malumunuz geçen sezon play-off'ta galatasaray-fenerbahçe mücadelesine tanık olduk. bir anda herkes taraftar oldu. olan da olmayan da. bilen de bilmeyen de. seven de sevmeyen de. iyidir güzeldir fakat bu adamlar ya da bayanlar bütün sene iplememiş takımı. takımı ne olursa olsun genel konuşuyorum şu an. örneğin fenerbahçe'nin arena'da 2-1 kazandığı maç. bu maçtan sonraki gün yani pazartesi günü her yer fenerbahçe formalı kızla doldu taştı. ulan madem bu kadar bağlısın takımına, işe fenerbahçe formasıyla gidecek kadar çok seviyorsun 2 ay önce galatasaray'la 2-2 beraber kaldığımızda nerdeydin? sorsan takımda bildiği 2-3 oyuncu vardır he.

    buna örnek olacak bir olayı okulda yaşadım;

    galatasaray'ın şampiyonluğundan sonra gittim okula, ölümüne kezban bi kız gördüm. kezban sıfatını takmayı ben de sevmem ama onun lugatta başka tanımı yok. giymiş turuncu galatasaray formasını gelmiş. eyvallah hakkıdır, şampiyon olmuşlar. ama 2 senedir tanırım kızı ağzından galatasaray kelimesi dahi çıkmamış. futbola dair hiçbir şey bilmez. burada yanlış anlaşılmak istemem ama. daha önce de belirttim takım hiç önemli değil. o gün galatasaray değil de fenerbahçe şampiyon olsaydı yine böyle örnekler çıkacaktı karşıma. burada galatasaray taraftarına bir lafım yok. lafım "iyi gün taraftarı"na.

    her neyse aramızda geçen diyaloğu yazayım kararı siz verin;

    --- spoiler ---

    ben: oo tebrikler şampiyon oldunuz.
    kız: evet. teşekekkürler :)
    ben: (yanımdaki futbol bilgisi olan kıza dönüp; "bak şimdi izle" diyerek) ya y.... galatasaray'ın kalecisi kim?
    kız: yaa ufff melo tabi ki.

    --- spoiler ---

    eğer diyalogda bir gram abartı varsa en adi şerefsizim. "yaa uff" diyerek cevap verdi. buyurun işte. dediğim gibi buradaki sitemim takım taraftarlarına değil. sadece üstüne yakıştığı için sadece dikkat çekmek için o formayı giyip dışarı çıkanlara.

    ben fenerbahçe formasıyla yeri geldi kendimizi şampiyon sanıp sevindim, yeri geldi ağladım, yeri geldi güldüm. ama şimdi sorsalar son sözüm fenerbahçe'dir. gerçek taraftar için de bu böyledir.
hesabın var mı? giriş yap