*

  • fıkralı 19. yy. divan şairi. enderunlu vasıf'tan ağırbaşlı ama daha hazırcevap. atlı arabayla keşan'a sürgüne yollanırken engebeli yolda dikiz aynasında kendi yüzünü görüp de tanımamasını şöyle anlatır:

    "refîkim idi bir sühanver kişi
    bana mahrem olsun mu ya her kişi
    ...
    müşâbih bana sûret ü siyreti
    hünerde hemen andırır izzet'i..."

    bunun üstüne tanpınar şöyle bir saptamada bulunur: "bu devirde insan kendi kendisiyle eskisinden farklı bir şekilde karşılaşır."*
  • çok zengin ama geçimsiz, dirliksiz bir adam, bir cariye satın almak için esir pazarına gitmi$.. kendisine çok güzel bir cariye göstermi$ler.. adam begenmi$.. fakat güldügü zaman çirkin di$leri göze çarpıyormu$.. adam bu yüzden kararsızlığa dü$mü$.. bu esnada yanında bulunan meshur izzet molla bu geçimsiz adama akıl vermi$:
    — efendimiz, bu cariyeyi kaçırmayın.. nasıl olsa devlethanenizde ona gülmek nasip olmaz..
  • yerli yerinde cevaplarından bir tanesi :
    onun zamanında ya$ayan hüsrev pa$a sinirli ve hırçın tabiatlı biriymi$.. sık sık çevresindeki, emri altındaki ki$ileri azarlar, kırarmı$.. yine öfkeli bir anında u$agını agır bir $ekilde azarlamı$, hakarette bulunmu$. usak:
    - artık bu kadarı fazla, diyerek alıp ba$ını gitmi$..
    bunu duyan u$ak simsarları hemen hüsrev pa$a?nın konagına damlamı$lar.. hüsrev pa$a aradıgı u$akta bulunmasını istedigi nitelikleri sıralamaya balsamı$:
    - benim huyumu biliyorsunuz, bana buna göre bir u$ak bulacaksınız.. bulacagınız u$ak öyle zır cahil olmasın.. az çok okuma yazma bilsin, biraz mürekkep yalamı$lıgı olsun..
    - bulacagımız u$agın böyle biri olmasına dikkat ederiz pa$am.
    - bulacagınız u$ak ho$sohbet, nüktedan biri olsun.. biraz halden, dilden anlasın.. yorgun ve sıkıntılı zamanlarımda beni eglendirsin..
    - ba$ üstüne pa$am...
    - biraz hesap kitaptan da anlasın.
    - peki pa$am.
    - biraz musikiden de anlasın.. malum müzik ruhun gıdasıdır, derler..
    - emredersiniz pa$am.
    bu konu$ma sırasında orada bulunan devrin tanınmıs $airi izzet molla söze karı$mı$:
    - pa$am, sizin aradıgınız gibi birini ha$metli padi$ahımız da arıyormu$..
    pa$a merakla sormu$:
    - ya öyle mi, ne yapacakmı$ acaba?
    - $ayet böyle birini bulabilirse sadrazam yapacakmı$..
  • türk tarih kurumu başkanı ali birinci'nin canlı yayında* anlattığına göre ;
    bir gün izzet molla teravih namazını kılmak için camiye gitmek ister ama biraz geç kalmıştır. abdest alırken tümden geç kalır ve kapının girişine geldiğinde bakar ki hoca namaza duruyor oda mecbur kapı girişinde namaza durur. imam da yeni atanan genç biri olmasından ötürü namazı hızlıca kıldırmak ister. rükü secde kıyam, rükü secde kıyam derken izzet molla epeyce yorulur ve namazı bozmayı düşünür ama bir vesile bulamaz. daha sonra camiye iki kişi girer ve kafasını izzet molla'nın namaza durduğu kapıdan içeri sokup yetişebilirmiyiz acaba diye birbirlerine sorarlar. bunun üstüne izzet molla dayanamaz namazı bozar ve "ey mübarek adam biz içerdeyiz yetişemiyoruz sen dışarıda nasıl yetişeceksin" der ve çeker gider.
  • bihakkı hazreti mecnun izâle eyleye hak
    ser’imde derd-i hıred’den biraz eser kaldı.

    aynı zamanda, bu beyti ahmet hamdi tanpınar saatleri ayarlama enstitüsü'nün en başında kullanır.
  • "hâlet'in cânını hak malını aldı mîrî
    kaldı ehl-i hasede hâyeleriyle kîri" *
  • yazdığı mesnevide oynayan şair (19 mucizesi -y.y.- !).. "gülşen-i aşk'ta "aşık", kendidir. ferhat, mecnun filan da figüran:

    "el-hazer el-hazer kim ey ferhad
    sanma kendin gibi beni ırgad

    ben sizin gibi mübtela değilim
    suhre-i bezm-i ibtila değilim

    mülk-i aşk içre padişahım ben
    şehriyar-ı figan-sipahım ben"

    aşıklar yoluyla aşkın eziyetinden de mi intikam alır (oh!)
    mecnun'u da ferhad'ı da bedava oynatır, yeminler ettirir ferhad'a şirin şirin:

    "yar yoksa tükür benim yüzüme
    i'timad itme bir dahı sözüme"

    gülbahçesine böyle varır aşkın izzet de...and the oscar goes to :

    "eyleyip kuh-ken bu rütbe kasem
    basdı izzet reh-i visale kadem"
    (ferhad böyle yeminler edince izzet de vuslat yoluna ayak bastı)
  • tanpınar onun için şöyle der: selim ııı devrinin muhteris, sözünü sakınmaz ve talihsiz kazaskeri salih efendi'nin oğlu, bu romana, mesut şekilde bitişi bir operet entrikasını andıran bir intihar teşebbüsü ile başlar ve sonunda, henüz genç denecek yaşta menfâda ölümü ile hakikî bir trajedide onu bitirir.

    "bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
    bülbül hamûş havz tehî gülsitân harâb"
  • halet efendi meclisinin aranan isimlerinden olan bu zat, kazaya uğrayan halet efendi'nin ardından yazdığı beyitin ardından keşan'a sürülmüştür. yukarıdaki beyiti tekrardan kopyalıyorum:

    hâlet'in cânını hak malını aldı mîrî
    kaldı ehl-i hasede hâyeleriyle kîri

    günümüz türkçesiyle yaklaşık anlamı:

    halet'in canını hak, malını devlet aldı
    kıskananlara da sikiyle taşağı kaldı
  • "sunmam el âb-ı hayâta sâgar olsa mihr ü mâh
    nûş iderdi hûn-ı dil-i evlâd-ı haydar rûz u şeb"
hesabın var mı? giriş yap