• amerikalı siyaset felsefecisi. adalet teorisi isminde önemli bir kitabı vardır. toplumdaki adaletsizliğin meşruluğu ancak alttakilerin yararına olmasıyla sağlanır diyor. yani insanları kendi yeteneklerinden ve bilgilerinden haberdar olmadıkları bir duruma indirgersek (default hallerine), bu durumda eşitlikçi bir toplumda yaşamayı eşitlikçi olmayan bir toplumda yaşamaya yeğ tutacaklardır. yani toplumda fakir kalma korkusu zengin olma arzularını geçecektir. bu da onları daha eşitlikçi olmaya zorlayacaktır.
    (bkz: veil of ignorance)
  • 27 kasım 2002 tarihinde vefat etmiştir.
    (bkz: a theory of justice)
  • bugünkü modern liberalism'in babasıdır. serbest piyasa ideolojisini sosyal politikalarla uyuşturmayı başarmış önemli bir insandır. kendisinden sonra gelen nozick ve hayek gibi liboşlar tarafından devlete ekonomide rol verdiği için eleştirilmiştir.
  • liberallerin, "biz insanlar ozgur olsun istiyoruz, kendi hayatlarina hukmedebilsin, kendi isteklerini yerine getirebilsin istiyoruz, esit ozgurluk istiyoruz ama hep de bir yerlerden esitsizlik cikiyor... acaba bu esitsizlikleri nasil mesru gosteririz; acaba ne yapmaliyiz" sorusuna verilen, demokratik-liberal bir yanittir john rawls. baltimore'da dogmus olan harvardli sosyal bilimcinin adalet teorisi, gunumuzde en cok pohpolanan ve uygulamaya konulmus adalet teorisidir...

    rawls'in teorisi oyle bir teoridir ki, liberallerin bu teoriyi sevmemesi mumkun degildir... cunku her insanin belirli sartlar dahilinde kendi kendine dusunce egzersizi yaparak bu adalet prensiplerine ulasabilecegini iddia eder. yani gucunu dinden, ya da "insanin dogasi" gibi abidik gubidik nereden geldigi belirsiz empirik olamayan varsayimlardan almaz...

    rawls'in teorisi oyle bir teoridir ki, hem esitsizligin yanindadir, hem de toplumun en fakirlerin, en dezavantajli olanlarin, toplumun en itilmislerinin yanindadir... zaten rawls'a gore esitsizlikler ancak ve ancak toplumun en dezanatajli durumda olanlarin durumlarini daha iyilestirirse adildir...

    rawls'in teorisi oyle bir teoridir ki, yayimlandigi 1971 yilindan bu yana hep konusulmus; bir tarafta locke, rousseau, hobbes (hatta kant) gibi toplumsal sozlesme kurallarini kullanmis; bu toplumsal sozlesmeleri analitik bulmayanlara karsi hemen oyun teorisi ve rasyonel secim teorilerini kalkan yapmis; bir taraftan faydacilara (utilitarianism) saldirmis, ama saldirirken mill'in bile kabul ettigi esaslar kullanmistir... sonra 2 satirdan olusan ve lexicographical sekilde okunmasi gereken teorisinden 600 sayfalik bir kitap (a theory of justice) yazmis; ustune bu teorinin nasil uygulandigini gostermek icin de yine bir o kadar kalin olan political liberalism kitabini yazmistir...

    rawls'i okurken dipnotlarin detaylarini, amartya sen olsun harsanyi olsun ile yaptiklari rational choice tartismalarini, rawls'in verdigi literaturun detaylarini okuyup da hayran kalmamak mumkun degildir... zaten bu calisma rawls'u 20. yuzyilin en cok anilan sosyal adalet teorisyeni yapacaktir... amaaaaaaa eger kendinizi bu derin akademik calismadan alabilir de sosyal adalet presiblerinin detaylarina bakarsaniz; o zaman rawls'in da tum liberal adalet teorileri ile ayni yerde tikandigini gorursunuz...

    nedir rawls'in bu kadar meshur sosyal adalet prensibi?
    ----------------------------------------------------------------------

    efendim, eger isi basit olarak ozetlemem gerekirse sudur. rawls;un 2 prensibi vardir. ikinci prensip kendi icerisinde ikiye ayrilir 2a ve 2b diye... bunlar lexicographical bir sekilde okunmalidir. yani 1. prensip 2. prensipe gore onceliklidir... 2a da 2b ye gore onceliklidir... bu prensipler soyledir:

    1) herkesin esit hakka ve en genis sekilde tanimlanmis temel ozgurluklere sahip olmasi gerekir.
    2) sosyal ve ekonomik esitsizlikler ancak asagidaki durumlar saglanirsa adildir; 2a) bu esitsizlikler herkesin yararina olursa ve 2b)kurumlarda (esitsizlik yaratan siyasi) makamlar herkese acik olursa...

    iste budur... budur ama bundan 600 sayfalik 2 kitap nasil cikar demeyin cikar. cunku rawls bize teker teker bu iki prensibin nasil kullanildigini, anayasanin nasil hazirlanmasi gerektigini, vatandaslarin nasil buna itiraz etmesi gerektigini vesaire uzun uzadiya anlatir... hatta sonraki calismalarinda uluslararasi iliskilerde adalet kuramini yine bu iki prensibi temel alarak kurar...

    peki rawls bu iki prensibi nerden cikarmistir?
    ----------------------------------------------------------
    rawls bu iki prensibi (kicindan) atmadigini; ve rasyonel bir sekilde dusunen ve kendisini baslangic pozisyonuna koyan (original position diye bilinir) ve bir 'cehalet ortusu' (veil of ignorance diye bilinir) altinda dusunen herkesin ayni sonuca ulasacagini soyler... peki nedir bu baslangic pozisyonu ve cehalet ortusu...

    efendim, bir adalet teorisi yaratiyorsaniz, bunun dogrulugunu insanlara kabul ettirmeniz gerekir... bazi teoriler baslangicta bazi varsayimlar yapar ve tumdengelim esasina gore sonuclar uretir: bu durumda siz ne yaparsiniz; tabi ki varsayimlara saldirirsiniz... bazilari otomatik olarak din'e anayasa'ya vesaire atifta bulunur; ama o zamanda dinin ya da anayasanin adil olup olmadigini sorgularsiniz... bazilari (ornegin toplumsal sozlesmeciler yani hobbes, kant, locke ve rousseau) bunun yapilmis (tarihsel ya da hipotetik bir sekilde) bir sozlesme oldugunu soylerler... o zaman da tarihsel bir sozlesme beni niye baglasin (hobbes'a karsi) ya da sozlesmenin olusmasinda unsurlar subjektiftir beni baglamaz (hepsi) gibi sekilde itiraz edersiniz... ama bakin rawls ne cinlikler yapmaktadir...

    rawls der ki, "ulan simdi size ne adildir ne degildir diye sorsam, oturup en cok isinize yarayan durumu adil, yaramayan duruma da adaletsiz diyeceksiniz" der... o yuzden sizi baslangic posizyonuna goturur... burda bir cehalet ortusu altinda size bir iki soru sorar... cehalet ortusu demek, bu sorulari dusunurken kendiniz, toplumdaki yeriniz, cinsiyetiniz, mali durumunuz, vs... hakkinda hicbir sey bilmediginiz anlamina gelir... sorular ise "temel haklar ve ozgurlukleri nasil dagitalim" etrafinda donen sorulardir... rawls burda sizden bencil olmamanizi, baskalarinin varligini bildiginizi ama onlarla koalisyon yapamayacaginiz falan soyler... ve rawls der ki: "iste arkadaslar bu durumda kimse gidip de karini maximum yapmak istemez; herkes maximin yapmak ister." maximin demek, toplumdaki en kotu durumda olanlarin durumunu maximuma cikarmaktir... yani insanlar cehalet ortusu altinda riskten kacinmak isterler; toplumda en kotu durumda olabileceklerini varsayarak... ve de adim adim rawls size o tepede saydigim iki prensibi gerek mantik, gerek aristocu, gerek kantci, gerek rational-choice merkezli yaklasimlarla gosterir...

    peki rawls hakli midir?
    --------------------------------
    efendim bence kendinizi cehalet ortusu altina koyun ve kendiniz gorun... bence haksizdir; bunun da cok ciddi nedenleri vardir... kendimce kisaca ozetleyeyim ki suserlari daha fazla sikmayayim:

    (hata 1) rawls'un baslangic pozisyonundaki insanlarin verdiklerini sandigi kararlar; tamamen burjuva kararlaridir... burjuva toplumunun korkusunu ve rawls'in teleolojik goruslerini icerir... rawls herkesin ayni kararlara varacagini varsaymis ama bunu gosterememistir... zaten bu empirik bir sorudur.

    (hata 2) oyun-teorisi kullanarak yaptigi aciklama iki nedenle hatalidir: birincisi zaten o iki prensibe varmamizi saglayan mantik; rawls'in baslangic pozisyonundaki insanlar uzerinde yaptigi varsayimlara dayanmaktadir... sonuc varsayimlar tarafindan sekillendirilmistir (bu varsayimlar yok insanlar bencil olmayacak, baskalarinin pozisyonlarini da bilmeyecek, beraber karar vermeyecek; isbirligi yapmayacak vesairedir)... ikincisi ise harsanyive amartya sen ayni varsayimlari kullanarak farkli sonuclar cikabilecegini rational-choice metodlariyla gostermislerdir...

    (hata 3) diyelim ki rawls hakli; ve herkes baslangic pozisyonlarinda ayni kararalari veriyorlar... ama bu, bu insanlarin bu adaet teorisine gore yasamalarini gerektirmez... aksine gunluk hayatta herkez kendi kisisel adaletsizliklerini gorur onlarla yasar. ancak rawls objektif olayim derken, insanlarin bu oznel (subjektif) durumlarini bir tarafa koymus; orada unutmustur...

    peki durup dururken neden rawls?
    ------------------------------------------------

    efendim rawls'in gunumuzde bu kadar el ustunde tutulmasi aslinda cok ciddi sosyolojik bir sorunun da parcasidir... o da insanlarin, akademide bile, kendilerine yabanci olan bilgiye, bilmediklerine duydugu sayginin; ve karmasik olanin daha dogru olduguna dair duyulan tuhaf bir inancin kolesi olduklarini gosterir... rawls yeni bir sey dememektedir... ancak bunu yaparken oyun-teorisi kullanmis olmasi; karmasik kavramlarla eski literaturu kendince curutmus olmasi cok cok saygi gormustur akademik cevrelerde... hele saf kantci bir mantiktan tureyen bu teori bir de anglo-sakson liberal degerlerini savunmuyor mu? rawls'in 20. yuzyila adini gecirdigi zamandir...

    bazilari rawls'in radikal oldugunu, esitlikci sosyalist falan oldugunu da soyler... ama tum sosyalistler ve rawls bunu reddeder... bu sadece rawlsin pazarlanisinin bir parcasidir... ama butun bunlar bir tarafa, biraktigi eserler okumaya deger; yaptigi analiz elestirmeye deger bir eserdir...

    habermas'in adalet uzerine yazma nedenidir rawls... bir cok solcu'nun harvard'a az da olsa saygi gostermesinin nedenidir baltimore'lu john rawls....
  • robert nozicki çileden çıkararak* anarşi devlet ve ütopya*'yı yazmasina sebep olan siyaset felsefecisi.
  • dionysos'un emeği'nde teorisinin kapsamlı bir eleştirisini bulmak mümkündür.
  • (bkz: voile d'ignorance)
    bu saatte beni benden alan, beynimi klavyeye fışkırtan adamlardan sadece biri.
    progressive edit: 8 nickli arkadaşıma selam ederim. * * **
  • eşitsizlikle ilgili tutumu bütün eşitsizlikleri ortadan kaldırmak değildir. zaten bu mümkün de değildir ona göre. o halde eşitsizlikleri en az ayrıcalıklı olanların yararına olacak yöne sevk etmek gerekir. bence onun ilginç yanı da bu düşüncesidir. eşit paylaşım fikri tabanına faydayı orijinal bir biçimde yerleştirmiştir. belki de son yıllarda en çok atıf yapılan düşünce adamı olmasının nedeni de söyleyecek yeni bir şeyleri olmasıdır (bkz: polyanna). ya da bu yüzyılda insanların kafasına hala dank etmeyen bir şeyler var. zira hala alıcı bulması da garip geliyor insana.
  • "toplumun refahi, en kotu durumdaki bireyinin durumundan daha iyi degildir" der. formulize edersek:

    n:toplumdaki birey sayisi(nufus denebilir)
    w=welfare(refah)

    w=min(u1, u2, u3, ...... , un)

    (bkz: a theory of justice)
    (bkz: sosyal refah fonksiyonu)
hesabın var mı? giriş yap