*

  • japon korku sinemasının yeni gözdesi olacağına inandığım film.yeni bir ring vakası.
    yönetmen takashi shimizu (2002) ve tüm hakları hemen sam raimi tarafından satın alınmış.
    ju-on : the grudge
    (bkz: toshio)
  • yine capon yine korku if 2004 ün nöbetçi sinemasının favorisi.. yönetmeni takashi shimizu "amerikan zombi ve seri katilleri bana çok kuru geliyor çünkü derinlerde gömülü kötü duyguları yansıtmıyorlar. oysa japon korku sinemasında bir hayalet görmek bile beni korkutuyor, çünkü onun derinlerinde taşıdığı garezi hissedebiliyorum" demiş bir insan, heyecanla bekliyoruz..
  • filmin konusunu kisaca ozetlemek gerekirse:

    ruknettin ve suheyla, tuncay isimli ogullari olan mutlu bir japon ciftidir. fekat ruknettin kisirdir, oglunun kendinden olmadigini ogrenir ogrenmez gider karisi suheyla'nin once belini kirar, sonra orasini burasini keser. en sonunda saadeti bulan cift, tuncay'in okul masraflarini kar$ilayabilmek icin eskiden ya$adiklari evi hayalet halde lanetlerler, suheyla ozellikle soguk litrelik sprite'i bir diki$te icmi$ gibi ses cikartarak ve gol atan kocaelispor'lular gibi timsah yuruyu$u yaparak ailenin gecimini sirtlami$tir. olaylar geli$ir...

    $imdi bu japon birader, $unu dustur edinmi$ kendine, "iyi korku filminde kast'in en a$agi yuzde 80'i olmelidir". ote yandan , tarantinovari bir yakla$imla bir kac oykuyu birbiri ile alakali farkli ki$ilere odaklanarak anlatmayi denemi$, ama ortadaki hikaye en az dancer in the dark kadar agir ilerleyen bir omur torpusu oldugundan $apa oturmu$tur. ha, konu dersek, ps2'de oynadigim fatal frame bundan kat be kat daha iyi konuya sahipti, ayrica gercek bir olaya dayandigi icin daha bir havaya sokuyordu insani, burada bir tavanarasi, bir merdiven var, gerisi yalan... diger yandan, biz oraya ne kadar korku seyretmek icin oturmu$ olsak da, dakika ba$i "mo$i mo$i" duyarak, japonca'nin kendine ozgu tonlamalarina gulerek, kendimiz bok etmi$izdir ortami.

    velet olayina girmek bile istemiyorum, korkuyorum (bu sefer gercek), onumuzdeki bir 3-5 sene boyunca ucube formatinda yezid veletler korku filmi piyasasinda cok prim yapacak. bu arada ne? birisi ringu mu dedi? hahah, yok caniiim...
  • ringu serisinden aldığınız sürüngen teyzeyi* karanlık sulardan temin edebileceğiniz bir velet ve bir kaç kedi ile ağır ağır karıştırınız. servis etmeden önce şöyle öfkeli lanetli ölümlü bir cümle kurunuz.. buyrun size garez.. afiyetle yiyiniz.
    sonuç korkunç oluyor mu? olmuyor. japon çocuk görsem kaçar mıyım? evet, arkama bile bakmadan...
  • en büyük sorunu japonlarin birbirine karişmasi olan film... "ulan bu kimdi?" "bu ölmedi mi ya?" "kazuyama hangisi?" "kazuyama yok kazumi var katsuya var" "rika ilk baştakiydi di mi?" tarzı sorunsallarla boğuşturdu bu film bizi... ayrica zamana bağli kalinmamasi ve hop on sene önce hop on sene sonra dolaşmasi da güzeldi, ama sadece kizil japonlarla esmer japonlari birbirinden ayirt edebilen son kullanici tadindaki seyirci için de anlamayi da ayni şekilde zorlaştirdi...
    bunlardan başka, son derece saf, temiz, sinemaya inanmak amaciyla giden bir insanim, ama ben bile "aa makyaja bak" dedim, düşünün yani, olmamiş... kömürlükte takilmiş kurumlanmiş bir tekinsiz veledimiz var (anladığım kadarıyla son yıllarda japonyada tekinsiz veletler olmadan korku filmi çekilmesine izin verilmiyor) neyse, velet (euzubillah) bir anda ayağa sürtünüp yüzünüze bakınca "hassittir lan" diyip fitaş vip salolunun deri koltuklarini tutabiliyorsunuz, ama özünde tatmin etmekten de uzak kaliyor... zaten fitaş vip salonu da bana kalirsa daha çok sevişmek için dizayn edilmiş, çünkü arkaniza yaslanip ayaklarinizi dayadiğinizda altyazilar görünmüyor... festivallerde kaçinilmasi gereken bir mekan... (ama çok saol abi, süper makbule geçti, yine gidelim)
    bir korku öğesi olarak şekil bulmuş karanlik iyi bir fikir olsa da, zaman zaman mutant tesettürün saldirisi şekline bürünüyordu, o da kötüydü... zaten, genel olarak, film korkutuyor hoplatiyor ziplatiyor ama tatmin etmiyor... yani, ringu'da sonuçta sağlam bir hikaye, neden sonuç tarzi bir ilişki, gıcırdamayan ve ürküten bir karakter vardi... burada ise daha çok "adam kadını öldürür, kadın ve çocuk evi lanetlerler, bu ölenler de eve girenler, daha ne istiyorsunuz?" durumu sözkonusu...
    özetle garez, gaaaarezzzz, garreeezz, etkili bir isim.
  • hakkinda sozlukte gordugum en yerinde tespitler yapilmis bir film olmanin otesinde, kafami kurcalayan bir soru (daha) var (kim kimdi sorularini bir yana biraktim). simdi amcam bu filmi once video icin cekmis, sonra tutunca filmini yapmis, simdi de amerikalilar bastan cekeceklermis. soru su: niye ki?
  • tuvalette bekçi olan kocası tarafından öldürülen siyah bir kedi, çocuk kılığında dünyaya gelir ve etrafı geğirerek lanetlemeye başlar. bu arada şahmerdana benzeyen yerlerde sürünen kara bir varlıkla savaşırlar. kazanan lisenin fotoğraf yarışmasının ödülünü alır. ardından gerry ve arkadaşı hayal görmeye başlarlar. gerry polis olarak çalışan bir japondur. ardından kendisinin yaşlılığını görürüz. torunlarıne cee yapmaktadır. çok afedersiniz ben bu filimde uyumuşum. daha doğrusu ben gerry'nin ortasında uyumuşum sonra bu film başlamış.
    fizik tedaviye mi gitsem diyorum sırtım çok fena.
  • yanyana biri japonca biri de türkçe yazılmış rakam ile 10, jû on.
  • festival kitapciginda yanlislikla korku filmi olarak yazilmis, pek keyifli bir komedi filmi.
  • şimdi ju on konusuyla oyunculuğuyla havada kalmış, "ya böyle içimden bir film çekme arzusu var ama emin değilim ki ne yapsak, hanım bana içeriden makyaj setini getir bi bakayım" hissiyatında bir film olmuş sanki hatta duyumsal benzetmeyle ringunun dayısının karısının çocukluk arkadaşı denmiş.. ama yine de banyodaki el gibi sahneleri ile çoğu kez gözlerimi kapattırdı, gece korkutucam seni diyenlere karşı hafif uyku uyuttu bana.. fakat film boyunca gözlerimin kısık olmasının esas sebebi kendini bilmez kahkahalar atan şahane histerik festival seyircisine pis bakmaktı..
hesabın var mı? giriş yap