• tam hali, "köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur" şeklinde olan recep tayyip erdoğan sözü.

    şöyle demiş sözlerinin devamında:
    "geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki yazı yazardı. ama şimdi bunlar her gün bırak yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. bunlar kendilerinin söyledikleri. şimdi ise yarım saatte anında sipariş hemen bir yazı. bu hale geldi. bunların yaptıkları tahrikten başka bir şey değildir. bunlar barış, millet ve devlet düşmanlarıdır. bunlar çok partili hayata geçerken de rahatsız oldular, bunlar boğaziçi köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. küresel sermayeden de rahatsız oldular. bunlar ab’den de kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular. bu süreçte herkes sözünü ölçerek, biçerek tartarak on kez düşünerek söylemelidir. dedikodu küçük insanların siyaset yöntemidir. kimse ak parti’yle milletin arasına giremez."
    aa

    http://www.medyatava.com/haber.asp?id=59733

    yani şahsen ben de köşe yazarlarının haftada 5-6 yazı yazmasını gereksiz buluyorum. azami 2 yazı yazıp geçen süreçteki olayları sindirip öyle yazmaları gerektiği kanaatindeyim. dolayısıyla gazetelerde daha fazla ses ve köşe yazarı olmasının isabetli olacağını düşünüyorum. ama sen gelip de bu kişilerin yaptığı işi "hooop sipariş, yarım saatte gelsin yazı" seviyesine düşürüyorsan, o senin bilgisizliğindir ya da o kişileri toplum önünde sindirme isteğindendir.

    köşe yazarlarının çoğu vakitlerini gazetede geçirip gündemi / haberleri / yurt dışı basınını takip ediyorlar. yazarken kitap açıyorlar, yazdıklarının doğruluğunu kontrol ediyorlar. hatta son dönemde eskiye kıyasla çok daha ciddi bir biçimde hukuksal açıdan da sorun yaratıp yaratmayacağını kontrol etme eğilimindeler. tekrar tekrar okuyup gerekirse baskıdan önce düzeltme gönderiyorlar. ama sen gidip bu işi "yarım saatte yazmaya", "sipariş hazırlamaya" ve "yazıların arkasındaki birikimi görmezden gelme" seviyesine indirgersen, -en masum tabiriyle- ayıp edersin.

    köşe yazarlarını kuru muhalefet yapıyor diyerek suçlamak, ülkedeki gelişme sayılabilecek konulardaki itirazlarının sebeplerini es geçmek, demagoji yapıp yazılanları çarpıtarak kendini siyaseten avantajlı bir konuma getirecek bir söylem üretmek bir başbakana yakışmalı mı?

    gazetecinin asli görevi, olayları/konuları eleştirip daha iyi öneriler getirmek değilse nedir?

    gazeteciliğin özü muhalefet değil midir?

    bu noktada, erdoğan'ın sevdiği "o köşe yazarları", ne kadar gerçek birer "köşe yazarı"?
  • karikaturculeri dava eden bir zihnin kagit uzerindeki her turlu fikre kar$i duru$unun deklarasyonu. mizah, ko$e yazisi filan, olmasin zaten bunlar, herkes en az uc tane dogurmak icin sabah ak$am sevi$sin, brave new world 'un pacoz bi versiyonu olarak devam edelim hayatimiza. bence cok guzel du$unmu$sun.
  • aslında burada yılmaz özdil'in daha az entera basması kastedilmiş olabilir. tabi olmayabilir de.
  • cümlenin öncesinde şu var: bir köşe yazarı, "başbakan çok konuşuyor. az konuşsa ülke daha huzurlu olacak" demiş. buna dellenmiş sayın başbakan. (başbakanlar da dellenir)

    ilginç olanı, köşe yazarının yazısını haklı çıkaran bir analoji gelişmiş oldu. neyse orası ayrı konu.

    başbakan'ın medyayla savaşındaki yeni bir adım bu önerme. bence yanlış. zira eğer köşe yazarlarının halkı etkilediği görüşünde ise, televizyon daha fazla yapıyor o işi. televizyon programlarına kafayı takmasını salık veririm...
  • haklı ifade... ne o öyle?.. her gün antin kuntin konularda yazı yazmak... oysa, köşe yazarı dediğin bir kere yazacak, okur dediğin döne döne okuyacak...

    (bkz: benim oğlum bina okur döner döner yine okur)
  • acayip bir söylemdir. şöyleki;
    her ne kadar hem yatırımı yapan hem de çalışanları için ekmek kapısı olsa da, bu mesleği diğerlerinden ayıran en temel fark kamusal niteliğidir. toplumsal çıkarın savunucusu, halkın duygu ve düşüncelerinin sözcüsü olması gereken basının bu görevini yerine getirebilmesi, söz ve düşüncenin herhangi bir baskı altında kalmadan açıkça ifade edebilmesine bağlıdır, ki bu siyasi iktidar ile çatışmayı göze almayı gerektirir. siyasi iktidar çoğu zaman yasalar aracılığı ile basının hareket alanını kısıtlamak ister, fakat günümüzde bu psikolojik savaş öyle bir noktaya gelmiştir ki, köşe yazarları az yazarsa ülke huzur bulur gibi acayip ifadeler kullanan iktidar sadece yasalar aracılığı ile değil psikolojik harekatla da bu baskıyı oluşturmaya çalışmaktadır. dünya üzerinde birçok ülkede medyanın hükümetler kurduğunu veya devirdiğini hatırlarım, bu sebeple siyasi iktidarın basını ele geçirme niyetini de anlayışla karşılamaktayım fakat demokratik toplumlarda basını susturma söz konusu olamaz, basını susturma monarşi gibi siyasal düzenlerde mevcuttur.

    siyasi iktidarın savaşı gibi basının da "basın özgürlüğünü kötüye kullanma" gibi meziyetlerinin olduğunu gözardı etmek aptallık olur. ama bu aptallık hükümetinin zihniyeti kadar korkutucu değildir. köşe yazarlarını hedef gösteren demeçlerin sonrasında örtülü baskıların kanlı bilançolarını babalarımızdan dinledik.* aynı senaryoyu bizim kuşak da yaşar mı merak ediyorum.
  • bir nevi reklam cümlesidir.
    az yazın,yazdırmayın düzene can verin.yazmazsanız editörünüz size bulaşmaz,size bulaşmayan editör magazin haberlerine yoğunlaşır,magazin haberciliği kazanır,magazin habercisi kazanır.iktidarı eleştirel yazılar yazmazsan gazetende boy boy üçüncü sayfa haberi yer alır,sen paranı kazanmaya devam ederken halk uyutulur,sistem kazanır.sen az yazarsan sana bakan diğer köşe yazarları da az yazar demokrasi kazanır,basın özgürlüğü kazanır.senin az yazdığın yerde,senin daha az yazılmasına katkıda bulunduğun yerde huzur kazanır,uyuşturulmuş zihinler kazanır,düzen kazanır.az yazın yazdırın...
hesabın var mı? giriş yap