• ahmet taşağılın islamiyet öncesi türk tarihini ince ayrıntılarına kadar anlattığı kitaptır. devletler öncelikle kronolojik sıralama ile alınmış ve ardından boylar ile ilgili bölümler getirilmiş. 7 den 70 e bütün türk tarihi meraklılarının okuması gereken kitaptır. ahmet taşağıl sahada - bozkırda- çalışan saygı duyduğum bir türk tarihçisidir.
  • tengri inancı olan biri olarak buradayım ama tengri dahil hiçbir şey önünde eğilmem. bu arada tengricilik bir inançtır, din değil.
  • daha cumhuriyetin kaç yılında kurulduğunu bilmeyenler, tengrici ilan ediyorlar kendilerini. enteresan.
  • arabın masalını inkar eden türk çocuklarıdır. kök tengri'nin bekledikleridir.
  • prof. ahmet taşağıl
    bilge kültür sanat



    “uzun vadede göçebeler kazanır”

    bozkır-göçebe toplulukları daha iyi anlamama bu kitap yardımcı oldu. bu toplulukların günümüzde hangi etnisitelere karşılık geldiklerini kesin olarak tespit etmek zor ve hassas bir konu olsa da, bu gibi hususlar, bilimsel çalışmalarla ele alınmaya elbette müsait.

    bozkır-göçebe topluluklar (örneğin orta asya'daki türkler), yerleşik medeniyetler (örneğin çin) yanında daha barbar kalsalar da, filmlerin etkisiyle, onları insan eti yiyen yamyamlar olarak görmek çok yanlış. onlar hem kendi aralarında hem de yerleşik medeniyetlerle kurdukları ilişkilerde, modern bir devletten de beklenen neredeyse tüm tavırları sergiliyorlar: örgütlenme, ideoloji, politika, diplomasi, güvenlik, iaşe ve ibate, vb. ortaya koydukları önemli medeniyet eserleri mevcut. zannederim, yerleşik medeniyetlerden daha düşük seviyede görünmelerinin bir nedeni de, hayatlarının pratik, hızlı ve pragmatik olmak zorunda olması. neticede kazançları, bu özelliklere sahip olmaktan geliyor.

    göçebe topluluklar (bazen şehirler de kurduklarını unutmayalım), yan yana at süren, çoğu zaman iç içe geçmiş çok sayıda farklı gruptan oluşuyor. bu nedenle ortak noktaları olması, birbirlerini etkilemeleri ve benzer kültürler geliştirmeleri çok doğal (türkler ile fin ve macarlar arasındaki sözde akrabalığı düşünün). savaşçılıklarına diyecek yok. ayrıca, gözüne kestirdikleri neredeyse tüm yerleşik medeniyetlere kök söktürüyorlar. kurumsallaşmış medeniyetler ya sonunda yerlerini onlara bırakıyorlar (roma imparatorluğu) ya onlara vergi veriyorlar (bizans imparatorluğu, vd.) ya da kız vererek onlarla akraba oluyorlar (çin imparatorluğu, vd.). “uzun vadede barbarlar kazanır” sözünün genellikle doğru olduğu görülüyor. ancak uzun vadede her göçebenin yerleşik hâle geldiğini ve yerleştiği yerin eski medeniyetinin yeni yürütücüsü olduğu da unutmamalı.

    islam öncesi zamanın orta asya'sındaki türk toplulukları, buraya kadar anlatılanlara uyuyor. hun, göktürk, kırgız, uygur, harezm, türgiş, tabgaç, vb… bunların hepsi orta asya ve civarında dirsek dirseğe yaşayan, biri güçlenince diğerini hakimiyeti altına aldığı, hakim olan zayıfladığında ise altındakilerin bağımsızlıklarını ilan ettiği topluluklar. çoğu da, birliğini henüz tam olarak sağlayamamış olan çin imparatorluğu'nun başına bela. ama kendi aralarında vuku bulan savaş, diplomasi, ticaret, vb. alanlardaki münasebetler gırla. bugünkü devletler gibi, türk toplulukları da birbirlerine benzedikleri kadar, farklı özellikler de sergiliyorlar. aralarından bazıları, çevrelerinde ve tarihte daha fazla etkinlik gösteren imparatorluklar kurup, yine çoğunluğu kendileri gibi türk olan toplulukları bayrakları altında barındırıyorlar (zaman zaman hakim oldukları toplulukların en bilinenlerinden bir diğeri ise moğollar ya da proto-moğol kabileler). bugün islâm öncesi orta asya'daki türk topluluklarının erken dönemlerini biraz olsun tanıyorsak, bunu büyük ölçüde çin'e ve onun yazdıklarına borçluyuz (sonraları başkaları da konu hakkında yazacaktır). bu bakımdan kendilerine minnet duymak gerek. türkler'in yazılı bir hayata geçmesi çok sonraları…

    orta asya'daki türkler bir yana, buradan çıkıp karadeniz'in kuzeyinde yaşayan veya bu yoldan avrupa'ya geçen türk toplulukları da var ki, bunlar avrupa tarihinin ve etnisitesinin şekillenmesinde büyük rol oynuyorlar (hunlar, avarlar, peçenekler, vb.). bizans siyasetinin doğrudan bir parçası olup, kavimler göçü hadisesiyle dolaylı yoldan batı roma imparatorluğu'nun yıkılmasına da karışıyorlar. avrupa hun devletinin başı olan attila'nın avrupa'da yarattığı, sanata da dökülmüş olan korku, avarlar'ın istanbul'u kuşatması, vb. bilinir. şahsen, avrupa'daki türkler'in bu ölçüde etkili olduklarını bilmiyordum ya da unutmuşum.

    önemli bir kavim türkler. her kavim kendine göre önemlidir ama, türkler'in yaptıkları ve neden oldukları her şey ortada. ahmet taşağıl da önemli bir araştırma yapıp, türk tarihindeki bir dönemi çok güzel anlatmış. kitabın genel bir harita bilgisi ile daha iyi anlaşılacağını söylemeliyim. yazarın kendisini daha iyi tanımak isteyenler, “tarihin arka odası” programında kendisinin katıldığı bölümleri izleyebilirler.
hesabın var mı? giriş yap