• köylü ayaklanmaları ve thomas munzer ile ilgili tüm gereçlerde zimmermann dan alınmış.
    1850 yılında yazılmıştır. (bkz: friedrich engels)
  • bu kitabı okurken bana ilginç gelen bir gerçeği farkettim.o da şuydu ki: thomas münzer'le şeyh bedreddinin heretic olarak nitelendirilmelerine (tabi üst sınıf tarafından) sebep olacak düşünceleri ve dine felsefi açıdan getirdikleri yorumlar nerdeyse birbirinin aynısı.her ikisi de öteki dünya kavramını reddediyor, öteki dünyanın yaşadığımız evren içinde aranmasını söylüyor bir nevi pantheist eğilimler ihtiva ediyordu.bakın:
    ''gerçek yaşayan esin, her zaman ve bütün halklarda varolmuş bulunan ve bugün de varolan akıl esinidir.akla karşı kutsal kitabı çıkarmak özü sözle öldürmek demektir.çünkü kutsal kitabın sözünü ettiği kutsal ruh, bizim dışımızda yoktur.kutsal ruh aklın ta kendisidir.iman aklın insanda ete kemiğe bürünmesinden başka bir şey değildir, ve bu nedenle hristiyan olmayanlar da iman sahibi olabilirler.bu iman, canlı duruma gelmiş bu akıl sayesinde insan tanrısallaşıp kutsallaşır.bu nedenle cennet öbür dünyada olan bir şey değildir, onu kendi yaşamımızda aramamız gerekir.ve iman sahiplerinin görevi de, bu cenneti , tanrının bu krallığını yeryüzünde kurmaktan başka birşey değildir.nasıl ki öbür dünyada cennet yoksa cehennem ve sürekli bir cehennem azabı da yoktur.aynı biçimde (burası önemli) insanların kötü içgüdü ve kötü isteklerinden başka bir şeytan yoktur...''
    bu dini öngörülerin benzerliğinin yanında, dinle(gerçek dinle) özdeşleştirmeye çalıştıkları sosyal yaşayış biçimi de ortaktı: bir nevi ilkel komünizm:
    ''münzere göre tanrı krallığı, ortada artık hiçbir sınıf ayrılığı, hiçbir özel mülk, toplum üyelerine karşı çıkan hiçbir yabancı, özerkli devlet iktidarının bulunmadığı bir devlet iktidarından başka bir şey değildi.tüm çalışmalar ve tüm mallar ortaklaşa olmalıydı ve tam bir eşitlik olmalıydı.''
    şeyh bedreddinin de yarin yanağından gayrı her yer de her şey de hep beraber diyebilmek için onbinlerce müridiyle harekete geçtiğini düşünürsek iki eylem adamının mental anlamda birbirleriyle aynı kanıları paylaştıklarını söyleyebiliriz.
    tabi her ikisi için de kitleleri taaruzza geçirmek hiç de kolay değildi.bunun için bir takım iktisadi ve sosyal alt koşulların sağlanması gerekiyordu.sağ olsunlar gücü elinde bulunduran sınıf bu ortamı çoktan sağlamıştı; geniş halk kitleleri büyük bir zulüm ve angarya altında eziliyordu.nerdeyse bütün yerleşim birimlerinde halk, egemen sınıftan bir şahısla (rahip, yönetici, senyor) her yönden bir çatışma içerisindeydi.hani 1984 de yönetici grubun iktidardan düşmesini yalnızca dört yolu vardır der ya ve devam eder; ''ya kitleleri başkaldırıya yöneltecek derecede kötü yönetir...''.işte bu hesap, güdülen koyun sürüsünün artık başka çıkar yolu kalmamıştı.elindeki bir lokmayla yerli yerinde oturacakken, şunun vergisi bunun vergisi derken baktı ki o elindeki son lokmada egemen sınıfların mideye gidecek, işte o an uyuyan dev uyanmış bulundu.anadolu halkının yaşam koşullarına hiç değinmiyorum zaten.
    işte köylüler savaşı bu sürecin oluşumunu ve gelişimini ele alır.ayaklanma öyle bir boyut alır ki artık dinde reform isteyenleri mi dersin, kilise mallarının zor alımıyla zenginleşmek isteyen bir sınıfın (kentliler) varlığı mı dersin, güç elde etmek isteyen prensler mi dersin, ekmek isteyen halk mı dersin, ortalık bu şekilde iyice kızışır.başta belli başlı başarılar elde eden köylüler zamanla dağılmaya başlar.bunun da genel sebeplerini yazayım da yavaş yavaş nihai noktayı koyayım yazıya:
    1-köylü önderlerin çoğunun satın alınabilir karakterde labunyalar olması (saddamın generalleri misali)
    2-köylüler arasında askeri taktik bilinci oluşmuş stratejisyenlerin bulunmaması (strateji demişken (bkz: civilization 3) (bkz: age of empires)
    3-bölgesel çetelerin birleşememesi
    4-isyancılar arasında lümpenproleterya unsurların varlığı.bunlar köylü milislerin maneviyatını bozmakla birlikte, mücadeleye katıldıkları gibi, saflarını kolayca yüzüstü bırakıp gidebiliyorlardı.(hayatın her alanında vardır böyleleri)
    5-burjuvaların ikili oyunu ve nihayetinde ihaneti
    6-soylu komutanların çoğu kez ateşkes antlaşmalarını ihlal etmesi.
    son maddeden anlaşılacağı üzere şu hayatta köylü olmak kafi değil, ayakta kalabilmek için biraz da köylü kurnazı olmak gerekiyormuş di mi diyerekten toplumsal mesajımı da verim saygılarımı sevgilerimi sunim sahneden inim.
  • 100.000 bin köylünün öldürüldüğü savaş.
    daha çok dini reform içerikli başlasada zenginlere karşı duruşuyla bir nevi ön devrim denilebilir. ancak sınıf bilincinin o çağda ne derece olduğu tartışmalıdır. bugünden bakıp bunu bu şekilde değerlendirmek çokta doğru olmayacaktır.
hesabın var mı? giriş yap