• odamdaki ışıkları söndürdüm, sadece masa lambam açık. en çok sevdiğim sarının; o en sevdiğim tonu kapladı odanın her tarafını. sıcak bir ton, umut vermiyor ya da size pek bir şey vaad etmiyor. basit.

    bir yerlerden başlamalıyım hikayemi anlatmaya diye düşünüyorum ama tam nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. yeterince geriye gitmem lazım ki her şeyi bir bütün olarak anlatabileyim. ama çok fazla da geriye gitmek istemiyorum fazla sıkıcı olmamak adına. belki kesik kesik anlatırım, belki canım sıkıldığında atladığım yerlere geri dönerim. öyle bir şeyler işte.

    sanırım hatırladım ilk nerden başlamam gerektiğini. baya bir geri dönmem gereksede önemli bir detay bence. hayatın belki de cinsellikle başladığının bir başka kanıtı olabilecek bir anı. o anıyı hala çok net bir şekilde hatırlamam ise bir başka ilginç konu. sonra bi ara değiniriz buna.

    yaşımı tam olarak hatırlamıyorum ama kira da oturduğumuza göre 4-5 yaşından büyük olamam. sonrasında kendi evimize taşınmıştık çünkü ve bu ev başka bir mahalledeydi. o yaşlarda en çok sevdiğim hobilerimden biri gün içerisinde evden çıkıp hemen bir sokak aşağıdaki kocaanne dediğim annemin halasını ziyaret etmekti.

    kocaanne yaşlı bir teyze; bir de alzheimer hastası. daha başlangıç seviyesinde hastalığı o yüzden arada bazı şeyleri unutsa da genelde durumu stabil diyebilirim. bu arada alzheimer'ın nasıl bir deneyim olduğunu ciddi şekilde merak ediyorsanız magic mushroom-space cake-alkol üçlüsünü bir arada deneyin. çok çok sonraları o konuyu elbet açıklağa kavuşturacağım ama şimdilik sadece bunu belirtmek istedim.

    evin kapısından çıkıyorum, ilk istikamet bir sokak alttaki kocaannenin evi. gidip orda bir 15-20 dk oturuyorum genelde, öyle hal hatır soruyorum küçücük boyumla. hoş bunu yapmamdaki en büyük sebeplerden birisi oraya her gidişimde bana bir şeyler vermesi. çikolata, şeker, belki içecek bir şeyler. o gün, benim ve onun içinden ne geçiyorsa artık.

    ben bunu neredeyse her gün yaptım o yaşlarda, belki bir kaç sene boyunca. gün aşırı. neredeyse hiç aksatmadan. ve her seferinde, kocaanem, sıkılmadan bir şeyler verdi bana. ben farkında değildim istemeden yapıyordum belki de ama o farkındaydı; eğer bir gün o şekerleri keserse büyük ihtimalle ziyaret etme sıklığım dramatik bir şekilde değişirdi. yaşlıydı, onu oyalayacak birileri olmasından mutluluk duyuyordu. bir kaç şekerden bir şey kaybetmezdi ya. zaten yalnız yaşıyordu ve benimle oyalanmak belki onun için günün en eğlenceli saatlerindendi. o saatleri minnetle satın aldı..

    sonraki yıllarda yaşlandı ve tamamen kontrolden çıktı kocaanne. biz orada taşındıktan sonra daha da kötüye gitti. belki de benimle geçirdiği her gün ona birazcık yardım ediyordu. ben gittim, kocaanneyi fazla ziyaret eden kalmadı. kimse bir çocuk kadar düzenli olamazdı konu abur cubur olunca. ben abur cubara çok düşkün bir çocuktum üstelik.

    biraz huysuz olduğunu hatırlasam da, her ne kadar ruha ya da spirituelizme inanmasam da hatırlandığını bilmeni istedim huysuz kadın, kocaannem.

    çok çok yıllar sonra bir şeyi farkettim. beni ne zaman biri ziyaret etmeye gelse, tıpkı benim huysuz kocaannem gibi mutlaka bir şeyler ikram ederim. ya da ben bir yere gidiyorsam mutlaka bir şeyler götürmeliyim. beni ziyarete gelen çok mutlu olmalı, beni ziyaret etmekten zevk almalı.

    bunu hep farketmeden yaptım yıllar boyunca. sonra kocaannem aklıma geldi bir gün durduk yere ve o zaman anladım bu alışkanlığımın kaynağını. mutluydum işte arkadaşlarımla ya da beni ziyaret etmeye gelen birileriyle ve zaman geçirirken onları bir şekilde mükafatlandırmak ya da onları alıştırmak istiyordum kendime.

    bu bir şeyler verme alışkanlığım sonra beni tamamen ele geçirdi tabii ki. ama bu sadece kocaanemden kaynaklı bir şey değil. bir çok etmen var ama bunda ve kocaannem sadece ilkiydi. ancak bir şeyler beklemeden sürekli veren kişi olmam onun sayesinde başladı. ne var ki bu özelliğin iyi ya da kötü bir şey olup olmadığını anlayamadım malasef daha.

    neyse şimdi işin seks ile ilgili kısmına dönelim biz. o gün kocaannemi ziyaret ettikten sonra birazcık eğlenmek istemiş olucam ki bir kaç sokak ötedeki parka gitmeye karar veriyorum. gidip biraz salıncak biraz tahtaravelli (bu kelimenin bu şekilde yazıldığı konusunda ciddi tereddütlerim var) binerim sonra da güne aşamalı direklere tırmanarak son veririm diye içimden geçiriyorum.

    parkın ilk iki parkurunu sorunsuz geçiliyor ve ben o aşamalı direğe tırmanmaya karar veriyorum. direğin ilk kısmını zıplayıp tutuyorum. bunu şu şekilde hayal edebilirsiniz aslında: normal bir futbol kalesini düşünün ve sol taraftaki direkte sizin tırmanabilmeniz için özel çıkıntılar olduğunu varsayın. oradan yukarı kadar tırmanıyorsunuz ve sonra sağa doğru ayaklarınız yere değmeden sadece tutanarak ilerliyorsunuz. eminim hepimiz çocukken bunlarla oynarken yavru bir rambo gibi hissetmişizdir.

    şimdi ben o sol tarafta tırmanmaya başlıyorum ama bir striptizcinin direğe tırmandığı pozisyondayım. ayaklarımla direği sarmalamışım ve kollarımla kendimi yukarı doğru çekiyorum. sonra bir şeyler olmaya başlıyor.

    kendimi yukarı çekiyorum ve ayaklarımla direği sarmaya çalışıyorum ama hani ben hareket etmeye çalıştıkca çok garip bir his bacaklarımın arasından tüm vücudumu sarmaya başlıyor. başta biraz korkuyorum, ne olduğunun farkına varmaya çalışıyorum ama hoşuma da gidiyor yani hiç bozuntuya vermiyorum.

    sanırım o gün yarım saat boyunca o direğe tırmanmaya çalıştım. ya da tırmanmaya çalışıyormuş gibi yaptım. ilk başlarda marifet direkte zannetmiştim ve bir kaç gün boyunca direğe tırmanmaya çalışıyormuş gibi yapmaya devam ettim. tabii sonra olayın direkte değil kendimde olduğunu anlayınca, daha kolay yollarla aynı hazzı yaşamanın mümkün olduğunu anlamam uzun sürmedi ve ilk sevgilim olan direkle yollarımızı çabuk ayırdık.

    eminim çevredeki insanlara inanılmaz malzeme vermişimdir o zamanlar. direk ve haşarı çocuğun inanılmaz aşkı diye çok dalga geçmişlerdir.

    yıllar sonra direği ziyarete gittim tabii ama malesef yerini apartmanlar almıştı.

    ilk aşkımı böyle kaybettim.
  • hafizayi ve zamani verimli kullanmak en önemlisi. siralanmasi gereken eleman sayisina da dikkat edilebilir. secerek siralama, hizli siralama, birlestirerek siralama, radix siralama, baloncuk siralama gibi bir milyon algoritma var ve bu yöntemlerin her biri ayri durumlarda farkli derecede verimli.

    (bkz: böyle başlığa böyle entry)
  • pornolardaki penislere uyguladigim.
hesabın var mı? giriş yap