• sahip cikamadigimiz degerler butunu. avniye tansug soyle acikliyor:

    "iki tür “kültürel miras” var...
    birincisi “elle tutulabilen” miras... ülkemizde uzun süre halk tarafından “harabe” veya “virane” diye adlandırılan, artık önemi iyice anlaşıldığı için özgün adlarıyla anılan, eski çağlardan günümüze kadar gelebilmiş, taşınabilen veya taşınamayan, yer altında veya yer üstünde rastlanan- eski yerleşim alanlarındaki evler, kamusal yapılar ya da yapı kalıntıları, ortak kullanım alanları, o çağlarda yaşayan insanların günlük yaşamlarında kullandıkları nesneler, tarihi ve sanatsal eserler...

    ikincisi “elle tutulamayan” miras... her yörede kuşaktan kuşağa aktarılan, rahmetli prof. dr. raci bademli’nin deyişiyle ilk ve son halkalarının oluşumu heyecan verici bir zincir”e benzeyen, o yöreye has bir tür “kırsal yaşam bilgeliği”... gelenek, görenek... son yıllarda kentlere göçün artmasıyla son halkalarının kırılıp, genç kuşaklara pek de geçmediği “halk kültürü”...

    “miras” mı, “varlık” mı?

    öncekilerden bize kaldığı için “kültürel miras” diyoruz ama “miras” genellikle fazla zahmete girmeden edinildiği ve bu yüzden elden çıkarılması da kolay olduğu için, bu ögeleri aslında “kültürel zenginlik” veya “kültürel varlıklar” diye tanımlamak daha doğru... niçin? çünkü günümüzde dünya üzerinde böylesi özelliklere sahip toplumlar, sahip olmayanlara göre “ayrıcalıklı” sayılıyor. bizi bu kadar “ayrıcalıklı” ve “kimlikli” kılan varlıkları “korumak” ve gelecek kuşaklara “sağlam” biçimde teslim etmemiz herşeyden önce evrensel bir “insanlık borcu”. tıpkı doğayı korumamız gerektiği gibi. üzerinde yaşadığımız toprak, içtiğimiz su, soluduğumuz hava, etrafımızdaki binbir çeşit bitki ve hayvanıyla doğa da bir zenginlik kaynağı. biri olmadan diğerinin anlamı yok. bu yüzden doğal ve kültürel varlıkları bir arada korumak önemli..."

    kaynak: http://www.cekulvakfi.org.tr/…taninyazisi.asp?id=28
  • tarih vakfinin programlarindan biri.

    "türkiye, kültürel miras yönünden zenginliğini, bu mirası koruma ve iyileştirmeye yönelik çalışma alanlarında ne yazık ki gösterememektedir. tarih vakfı, türkiye’nin her geçen gün bir parçası daha yok olan ve yeri doldurulması imkansız kültürel mirasına karşı sorumluluğunu, kamuoyunu konunun önemiyle ilgili bilgilendirici sivil toplum faaliyetleriyle bir ölçü dahi olsa telafi etme ihtiyacı duymuştur.

    bu noktadan hareketle, gerek bireysel gerekse ulusal veya uluslararası sivil inisiyatifler ve fon kuruluşları ile işbirlikleri geliştirerek; türkiye’nin kültürel mirası ile kamuoyu bilinci oluşturmayı amaçlayan projeler üretmek, toplantı, atölye çalışmaları düzenlemek, çeşitli yardımcı/alternatif ders kitapları, yayınlar ve eğitim programları oluşturarak, sivil toplumun ve ilgili mercilerin dikkatini çekmeye yönelik faaliyetler düzenlemektedir. "

    kaynak: http://www.tarihvakfi.org.tr/ayrinti.asp?strid=4
  • her gün bir yenisini daha yitirdiğimiz değerler bütünü.
    bunun son örneği için;

    (bkz: sümerbank kayseri bez fabrikası)
  • ilginç bir şekilde unesco tarafından tanımlanan bu kültürel miraslar, bulundukları coğrafyada yaşamış toplumlara ait kabul edilmesi gerekirken, günümüzde o topraklarda egemenlik kurmuş olan ülkelere ait kabul edilmektedirler. oysa kültür, o kültürel mirasın ortaya çıktığı dönemde toplumlar arası iletişim ve etkileşimle oluşmaktadır. 21. yüzyılda kültürel miras tanımlayıp "sahibi budur" demenin saçma bir milliyetçilik oyununa dayalı rekabete ve hatta günümüzde gerilimli ilişkileri olan toplumlar arasında düşmanlığa neden olduğu görünmemekte midir?
  • "en aşağılık yaşam biçimi, en alçaltıcı sakatlık 'kültürel miras' diye adlandırılıyor." amin maalouf - le premier siecle apres beatrice
  • türkiye de türk-islam kültürü eserlerine bizans dönemine göre daha çok sahip çıkıldığı yadsınamayan hakikattir. çeşitli araştırmacıların da dile getirdiği gibi kendini bir mekan, gelenek ve inançla özdeşleştirebilmek kültür kimliğinin oluşmasında önemli bir etken.
    toplum, yakın dönem milli tarih veya ortak bir dinle bağlantılı olarak oluşturduğu kültürel kimliğiyle ilişkili mirası daha kolay sahiplenmektedir. gerçek kimlik ve yapısıyla doğrudan ilişkilendirilemediği kültürel mirasa yanlı davranmakta ve hak ettiği değeri vermemektedir.
    sadece türkiye için ileri sürülebilecek bir düşünce değil. batı toplumları içinde genelleme yapılabilir.
  • ayasofya tartışmalarında kimsenin bahsettiği yok.
  • paraya çevrilmediği sürece kıymeti harbiyesi olmayan mirastır.
hesabın var mı? giriş yap