• iki yıllık aranın ardından tekrar başlayan görüşmelerdir. bu konuda bir değerlendirme; http://politikaakademisi.org/…inde-kritik-hususlar/

    bu da yedeği; http://ydemokrat.blogspot.com/…kritik-hususlar.html
  • yrd. doç. dr. göktürk tüysüzoğlu'ndan yeni sürece dair bir değerlendirme; http://politikaakademisi.org/…-kibris-muzakereleri/
  • abd dışişleri bakanı ada'ya geliyor

    amerikan tarafı müzakerelerin iki ay içerisinde tamamlanabileceğine inanıyor, rum tarafı 18 ay diyor.
    kıbrıs sorunundaki yeni prosedürün tam denetimine sahip olan amerikalıların, en üst düzeydeki müdahaleleri ile kıbrıs sorununda aldıkları inisiyatifin önümüzdeki aylarda tamamlanmasına çalışacakları, her şey planlarına uygun giderse abd başkan yardımcısı joe biden ve dışişleri bakanı john kerry'yi seferber edecekleri bildirildi.

    fileleftheros "kerry'nin ziyareti tezgâhta" başlıklı haberinde edindiği bilgilere dayanarak biden ve kerry'nin prosedüre katılmalarının, prosedür açısından katalizör olmasını ve müzakereleri bir anlaşmaya sürüklemeyi hedeflediğini yazdı.

    kıbrıs sorunundaki yeni sahnenin projesinin washington'da hazırlandığını ve çeşitli düzeylerdeki hareketlerle uygulanacağını, bm'nin artık sadece prosedüre başkanlık ettiğini, başrol oynamadığını belirten gazete deneyimli bir diplomata dayanarak amerikan diplomasisinin, kıbrıs sorununu kapatma kararını gösteren şu hareketleri planladığını yazdı:

    "1-) dışişleri bakanı john kerry'nin lefkoşa'yı ziyareti tezgahta. güvenilir bir kaynak amerikalı bakanın kıbrıs sorununu şahsen üstlenmekte olduğunu, bm'nin gaybubetinde arabuluculuk rolü oynayan abd'nin lefkoşa büyükelçisi ve müsteşar victoria nuland'la direkt irtibat halinde bütün gelişmeleri an be an haber aldığını söyledi. prosedürün ilerlemesi halinde kerry kıbrıs'ı mart ayında da ziyaret edebilir.

    2-) müzakerelerdeki ilk başarının haberini aldığında obama hükümetinin dış politika konularındaki ağır topu joe biden harekete geçirilecek. aynı kaynak kinayeli bir şekilde 'başkan yardımcısı'nın programına, tarihi kesinleştirilmeden, bir kıbrıs ziyareti eklendi' dedi.

    amerikan tarafı müzakerelerin iki ay içerisinde tamamlanabileceğine inanıyor, rum tarafı 18 ay diyor

    aynı kaynağa göre amerikan tarafı müzakerelerin 'iki ay içerisinde' tamamlanabileceğine inanıyor. başka kaynaklar, türkiye'nin süratli bir çözüme hazır olmaması nedeniyle bu süreyi çok kısa buluyor.

    iyi bilgi sahibi kaynaklara göre amerikalıların kıbrıs sorununa müdahiliyeti prosedürün ilerlemesini başka bir zemine oturtuyor. ankara'nın son bir ay içerisindeki hareketleri amerikalıların müdahalesinin sonucudur. washington ve ankara kıbrıs sorununda, dışişleri bakanları düzeyinde direkt irtibat içerisindedir ve washington 'türkiye görüştüklerimizi anlıyor ve ilerleyeceğiz' düşüncesindedir.

    lefkoşa bütün bilgileri değerlendiriyor ve kıbrıs rum tarafının hareketleri bu temelde belirleniyor. kıbrıs hükümeti, prosedürün önümüzdeki ay içerisinde tamamlanması hedefinin erişilebilir olmadığını, özellikle türkiye'de, prosedürü etkileyebilecek gelişmeler olduğundan prosedürün 18 ayda tamamlanabileceğini değerlendiriyor.

    amerika'nın kıbrıs sorununa müdahiliyeti washington'un bölgedeki stratejik talepleriyle ilgili geniş projesinin bir parçasını oluşturuyor. amerikan müdahiliyeti enerji kaynaklarının değerlendirilmesiyle bağlantılıdır ve lokomotifi türkiye ve israil olacak bir müttefik ülkeler ekseni hedefliyor. kıbrıs sorununun havada kalması bu iki hedefi de etkilediği için amerika prosedürde inisiyatif aldı.

    kıbrıs rum tarafının bm genel sekreteri'nin kıbrıs özel danışmanı aleksander downer'dan rahatsızlığını dikkate alarak downer'ı bm'den uzaklaştırdılar. lefkoşa'yla görüşmeler sırasında downer meselesini de anlaşma paketine koymuşlardı ki bu işi ekspres prosedürlerle hallettiler. osman ertuğ ile uzlaşı alanı olmadığı gerekçesiyle ankara'dan kıbrıslı türk müzakereciyi değiştirmesini istediler. kudret özersay'ın atanması bu uzlaşının sonucudur."

    haftalık kathimerini "abd'nin maraş-güven yaratıcı önlemler hareketleri bekleniyor" başlıklı haberinde abd'nin kendi planını uygulamaya koymak için müzakerelerin başlamasını ve özersay ile mavroyannis'in artık güven yaratıcı önlemler (gyö) paketini de sistemli şekilde görüşmesini beklediğini yazdı. gazeteye göre new york, washington ve londra'dan bilgiler lisa buttenheim'ın birkaç aylığına downer'ın görevini devralması ve bir temsilci gerekmesi halinde amerikalıları ve ingilizleri yeniden harekete geçireceği yolunda. rumların, ab'nin kıbrıs sorununa tercihen eski bir dışişleri bakanı veya başbakanı özel temsilci ataması talebi ise askıda bulunuyor. brüksel, annan planı'ndaki verheugen olumsuz deneyimi nedeniyle halen cevap vermedi.

    gazete abd başkanı obama'nın eroğlu-anastasiadis görüşmesi vesilesiyle yaptığı açıklamanın rum tarafının ve geçen temmuz ayında ulusal güvenlik konseyi'nden ve diğer yetkililerden aldığı, washington'dan yeni yaklaşım sözlerini tutacağına inanmayan helen-amerikan lobisinin beklentilerinin de ötesinde olduğunu yazdı, özetle şunları ekledi: "amerikalılar maraş meselesinin halen yeni bir dinamik ve kıbrıs rum toplumunda yüksek beklentiler yarattığını anladı ve hareketlerini çok daha erken, muhtemelen mart'tan sonra başlamayı tercih ediyorlar. bilgiler, maraş'ın açılması prosedürünün önümüzdeki mart ayında ilan edileceği yolunda.

    maraş'ın ötesinde mağusa limanı, türkiye'nin üyelik başlıklarının açılması ve ercan havaalanı da var

    ancak beyaz saray tarafından yapılan açıklamanın satır arasında başka inisiyatifler de ima edildiği kuşkusuzdur. açıklamada, kapalı maraş'ın açılması dışında türkiye'nin müzakere başlıklarının açılması ve mağusa limanının kıbrıs türk ürünlerinin ihracı için açılması da açıkça ifade ediliyor. timbu - ercan havaalanı konusu da paket içerisindedir. bu konuda geçen mart ayında bizim tarafın nabzı tutulmuştu, ilk başta verilen cevaplar olumlu değildi. lefkoşa kaynaklı bilgiler timbu'nun, güven yaratıcı önlemlerden biri olarak müzakere prosedürünün son aşamasında ve doğası gereği (fır ) nihai çözümle birlikte inceleneceği yolunda.

    ortak açıklamayla nihayetlenen prosedürde üç başrol oyuncusu vardı. bunlardan biri abd'nin lefkoşa büyükelçisi john koenig, diğeri dışişleri bakanı john kerry ve amerikalıların daimi muhatabı türk dışişleri bakanı ahmet davutoğlu idi. kasım/aralık dönemindeki gerilemelere karşın şu anda washington ahmet davutoğlu'nu en güvenilir türk müzakereci görüyor ve onun yardımıyla maraş ve güven yaratıcı önlemlerde ilerleme kaydedilmesini bekliyor. siyasi analizcilerin tek endişesi amerikalıların bütün ümitlerini davutoğlu'na bağlamaları ve türkiye'deki kaygan zemin nedeniyle hiçbir şeyin kesin olmamasıdır."

    maraş için yol haritası...
    alithia "maraş... amerikalılar işe başladı" başlıklı manşet haberinde abd'nin türkiye ve güney kıbrıs'taki büyükelçileri aracılığıyla maraş'ın güven yaratıcı önlem olarak iade edilmesine ilişkin -araştırma nitelikli- dikkatli istişareler yapılmakta olduğunu bildirdi.

    gazete diplomatik bir kaynağa dayanarak amerikalıların kıbrıs ve türkiye'deki büyükelçileri vasıtasıyla ilk aşamada maraş konusunda süratle sonuç alabilmek ikinci aşamada da kapalı kentin bugünkü durumunun kaydı için uluslar arası uzmanlar komitesi kurulması için iki taraftın nabzını yokladığını yazdı.

    gelecekteki kalkınma, bölgenin fiziki ve sosyoekonomik planlaması ile ilgili incelemelerin yapılması için bu çalışmanın yerel yönetimlerin işbirliğiyle yürütüleceğini belirten gazete, bu ilk güven yaratıcı önlem (maraş'ın iadesi ve kentin limanının açılmasıyla ilgili yol haritası) başarıldıktan sonra sırayı, güney kıbrıs ve türkiye arasında güven yaratma tedbirinin alacağını çünkü türkiye'nin güney kıbrıs tarafından kapalı tutulan 23 ve 24 numaralı müzakere başlıklarının açılması için yanıp tutuştuğunu yazdı.

    habere göre rum yönetiminin bu iki başlığın aşılmasını kabul etmesi için ankara'nın, türk hava ve deniz limanlarının rum uçak ve gemilerine açılmasıyla ilgili ek protokol'ü uygulaması gerekiyor. ankara protokolü'nün uygulanması konusunun, rum yönetimi başkanı nikos anastasiadis'in almanya başbakanı angela merkel'le mayıs başlarında berlin'de yapacağı görüşmenin ilk gündem maddelerinden olması bekleniyor.

    kaynak: http://haberkibris.com/…aya-geliyor-2014-02-16.html
  • bu konuda bir tv söyleşisi için; http://www.youtube.com/watch?v=adgpznelfs8
  • el cezire'nin son dosyasına bakılınca rum kesiminde de annan planı dönemine göre bir ilerleme olduğu görülüyor. bunda en büyük etken ekonomik krizdeki rumların çözüm olması halinde ekonomilerinin düzeleceğine inanmaları. keza türkiye'ye mal satışına başlayabilecek olmaları da onlar için büyük bir kazanım olacak. daha önce egemen bağış'ın dile getirdiği uçak yakıt giderlerinin azalacak olması bile (rum kesiminden kalkan uçaklar halen türk hava sahasına giremiyorlar), güney kıbrıs gibi küçük ekonomisi olan bir ülke için büyük bir kazanım olabilir. bu nedenle, müzakerelerde bu defa çözüm şansı yarı yarıya ve top daha çok rumlarda gözüküyor.

    http://www.aljazeera.com.tr/…-iyimserler-supheciler
  • bu sefer olabilecek gibi duran bir çözümün habercisi.

    tabii ki enerji için. ya ne olacağıdı, pattes için mi?

    (bkz: kıbrıs patatesi)
  • dini liderlerden de olumlu açıklamalar gelmeye başladı. bu sefer çözüm şansı yüksek gibi.

    http://www.kpdailynews.com/…ename/cyprus_local_news
  • daha karamsar bir bakış;

    ışıksal: "roller tamam"

    iki ucu keskin bir tarafta olduğumuza dikkat çeken uluslararası ilişkiler uzmanı yrd. doç. dr. hüseyin ışıksal, “çapraz müzakerelerin kapalı kapıları ardında ne konuşulduğunu 50 yıl sonra belki öğrenirsiniz. ne hayrımızadır, ne değildir o sınırı çoktan geçtik” diyerek herkesin rolünü oynadığını söyledi…

    kıbrıs postası - vatan mehmet
    geçtiğimiz gün kıbrıs genç tv’de “cem kar ile yüz yüze” programına katılan girne amerikan üniversitesi (gaü) öğretim üyesi, uluslararası ilişkiler uzmanı yrd. doç. dr. hüseyin ışıksal, yeniden başlayan müzakere sürecine değinerek gelinen son aşamada iki ucu keskin bir tarafta olduğumuza dikkat çekti.
    “ideolojiler öldü, bireysel hesap esas”
    ışıksal şöyle konuştu; “kıbrıs’ta ideoloji artık öldü. kuzey kıbrıs’ta kabile sistemi içinde insanlar artık tamamen bireysel çıkarlarını düşünüyor. ideolojilerin öldüğüne ilişkin en iyi örnek şu an içinde bulunduğumuz durum… barış’ın çok tanımı vardır. barış denince benim aklıma güçlü olan devletlerin güçsüzlere uluslararası hukuk çerçevesinde (isteklerini) kabul ettirmesi geliyor. kıbrıs’ta birleşmeyi isteyen sol kesim rumların istediği barış anlayışıyla paralel… rumların anlayışında şunu görüyoruz: tek kimlik, tek egemen, tek devlet… (yani) açıkça, doğrudan söylenmese de rumların hegemonyasında olan ve bizim gibi muhalif seslerin de sesisin tamamen kısılacağı bir yapı… siz o kadar bir azınlıksınız ki ve hiçbir şeyi değiştiremeyecek kadar azsınız ki dünyadan bakıldığı zaman kıbrıs’ta hiçbir sorun gözlemlenmeyecek. bu da bir barıştır…”
    “abd pragmatizmini avantaj zannediyoruz”
    “bugün kıbrıs’ta barış yanlısı ideolojinin çöktüğünü çok net görüyoruz ki yıllardır savundukları şu idi: ‘iki tarafta barış isteyen insanlar bunu başarabilir’… temel argüman buydu. yani barış istemeyen dış emperyalist güçlerin bizi bölmeye çalıştığını söyleyerek bunu ‘biz başarmalıyız’ denirdi. şu anda bulunduğumuz durum ise bize kıbrıs’ta gerçekten bir barış havasının oluştuğu, hiç olmayan bir yanlığın olduğudur. yani ortam kıbrıslıların istediği bir barış değildir. dıştan gelen bir kuvvetle biz barışı konuşuyoruz. arkasında da abd var. dolayısıyla da iki kez düşünülmesi gereken bir durum. öyle ya yolsuzlukların, protestoların hiç bitmediği ırak, afganistan, latin amerika ülkelerine de barışı getiren bir abd’den söz ediyoruz! abd için toplumların kıymeti, mutlu olup olmadıkları, kaynaşıp kaynaşmadıkları mevzu bahis değildir. o kendine göre bir barış getirir. pragmatik abd dış politikası, ülkenizde kıymetli ne varsa onun düzenli akışına bakar. yani duygusal bir yönü yoktur abd’nin. ama biz bu pragmatizmi bir ‘avantaj’ olarak algılıyoruz (!)”
    dönen 1,5 trilyonluk hidrokarbon lafı
    “abd barışı değil, çözümü istiyor yani… çözüm de abd bastırdığı için olacak gibi… hidrokarbon deniyor. bu abartı dolu bir konu… güney’de bulunan gaz, türkiye’nin 3 yılda kullandığı kadar farkında mısınız? güney’de (rezervlere ilişkin) en iyi miktar tahmini 50 milyar dolar kadar. peki, trilyon lafı nereden çıkıyor? israil’in tama bölgesi var orası zengin bir bölge. 950 milyar dolarlık. mısır’ın da bir bölgesi var buna ek ve lübnan’ın levitan bölgesi var. yani yekûn akdeniz bölgesi için 1,5 trilyon lafı var ortada… olay şu; bu gazın kontrolü yaratılan imajda olduğu gibi rumların elinde olmayacak fakat elbette ilgisi var. avrupa gazda rusya’ya bağlı. musluk kapandı mı büyük sıkıntı. abd bunu kırmak istiyor. iki yolu var: bir bakü ceyhan hattı ile kürt rezervlerini aktarmak. orada ama suriye, iran teşkil ediyor. iki bütün akdeniz’deki gazın avrupa’ya taşınması… bunun için abd vizyonu bir taşta 3-4 kuş vurmak. nasıl yapacak? kıbrıs’ta anlaşma olursa bu akdeniz gazlarının merkez üssü ada olacak…”
    “kaçarı yok büyük çevre kirliliği”
    “şimdi çevreci örgütlere turizmi tamamen unutacağımız öncelikle belirtelim. limasol açıklarında kurulmak istenen vasilik merkez üssü (baf’ta da kurulabilir) kaçarı yoktur ki müthiş bir çevre kirliliği demek olacak. israil, mısır, lübnan ikna edilecek ve türkiye israil arasındaki düşmane hava bir ortaklığa dönüştürülecek. mısır’ın diktatörü sisi’nin israil’le arası çok iyi. altını çiziyorum bu sisi ile türkiye’nin arası düzeltilecek. çünkü bu tamamen ortak bir niyet ve proje… abd kıbrıs bağlamında tüm taraflar arasındaki sorunları para göstererek çözmeyi planlıyor.”
    “dünya farkında değil, rusya gümbür gümbür geliyor”
    “daha geniş bakarsak; projeler bitmez… bilindiği gibi türkiye abd nazarında son dönemde yanlış taraftaydı. abd’nin ortadoğu’daki niyetleri çerçevesinde türkiye daha doğru(!) tarafta yer alacak. dünya henüz farkında değil ama rusya yeniden geliyor. hatta kapitalistlerin silahıyla gümbür gümbür çok farklı bir tarzda geliyor. ukrayna’da dönen garip şeyler bunun bir örneği… rusya mesela suriye’yi desteklemeseydi çoktan 5-6 ay öncesinde bir darbeyi konuşacak olurdur. dolayısıyla rusya, çıkarları olan bölgelerde bire bir gücünü gösteriyor ve gösterecek. rusya’ya karşı ortak bir cephe için türkiye ve kıbrıs önemli.”
    “içinde olduğumuz edilgenliği hak ettik”
    “çok olumlu bir hava var kıbrıs’ta. ben rusya’nın kolay teslim olacağını sanmıyorum. deniyor ki kıbrıs’ta barışı herkes destekliyor… rusya son kıbrıs konusunda tek bir açıklama yaptı ve ‘dıştan dayatılan planlar kabul edilemez’ dedi. bu çok net… biz kıbrıslılar olarak edilgen bir durumdayız. bunu hak ettik mi? evet biz bu yaşananları çoktan hak ettik… biz kendi kendimizi bitiren bir toplumuz zaten. tamamen bireysellik, belli kişiler belli aileler”
    “annan planın’dan daha iyisini hak etmemiz gerekmez miydi?”
    “ortak metin bizi annan planı’ndan çok da geri götürecek bir metindir ki bu çok net… ve biliyor musunuz bizim toplumumuz annan planı’nın gerisine de hazır bir toplumumuz var. gerçekten hazır. çünkü biz suçu hep başkasından ararız. oysa bizim annan planın’dan daha iyisini hak etmemiz gerekmez miydi? çünkü karşı taraf hayır dedi. yani bize doğal olarak daha iyisi, lehimize olanı lazım. hayır deseydik daha kötü olacaktık o ayrı bir konu…”
    “türkçe yarım sayfa, ingilizce 2 sayfa…”
    “ortak metin’de herkes skandal noktayı gözden kaçırmış durumdadır. üstelik tek kelimeyle skandaldır. hala daha türkçe aynı metin dolaşıyor etrafta. türkçe’yi okudum fena değil doğrusu… ingilizcesini buldum. ilk ilgimi çeken şu oldu: türkçesi yarım sayfa ingilizcesi 2 sayfa. türkçe nasıl bir dilmiş böyle… özetledik de şöyle özetledik: nerede aleyhimize varsa tamamı çıkmış. tamamı… bu çok ustalıkla hazırlanmış bir metin. sokaktaki adamın dahi heyecanlanacağı bir türkçe metin var ortada.”
    anastasiadis’in kamuoyuna anlattıklarını dinleyen yok mu?
    “biz çoktan uyandık da bazıları nasıl uyandı onu söyleyeyim; anastasiadis çıktı ve dedi ki ‘arkadaşlar biz 6 aydır çalışıyoruz. etrafımda da bir hukuk ordusu var. ki bunların bir kısmı da uluslararası hukuk uzmanı (eski kraliçe danışmanları dahi var) hepsini, her şeyi, tüm kelimeleri analiz ettik ve 6 ay sonra evet dedik’ diyerek kamuoyundan (neredeyse) özür diliyor, izah ediyor ve geriye kalanı da halledeceğiz diyor. düşünebiliyor musunuz, belki biz anca bir iki noktada direnmişizdir ve bunu başarılı zannediyoruz.”
    “60 kıbrıs cumhuriyeti devam edecek”
    “ortak metin’de inisiyatif hiçbir şekilde bizim elimizde değil. kimse kendini kandırmasın. kimse de hayal görmesin. büyük ustalıkla kelimeleri seçilmiş (türkçesi ‘kendi kendine doğum verme’ diye türkçeleşebilecek kelimelerde olduğu gibi) ortak metinde çok net şunu görüyoruz 1960 kıbrıs cumhuriyeti devam edecek biz de oraya angeje olacağız. hiçbir başka şey yok. bir tek iki kesimlilik eklenmiş. anastasiadis açıklıyor zaten (kendi kamuoyuna); bu diyor, sizin bildiğiniz iki kesimlilik değil, diyor… eyalettir diyor, gücü sınırlıdır diyor anlatıyor zaten ve ekliyor: burada diyor yeni olan bir şey yoktur zaten. anastasiadis’in kendi halkına anlattığı savunması çok nettir. kimse kusura bakmasın anastasiadis’i dinlerken hiçbir çelişki görmedim. ben kimseyi suçlamıyorum o kadar kötü yönetildik ki halk ne olursa olsun kıvamına getirildi. her açıdan…”
    “hak ettiğimizi alacağız”
    “rum tarafı iflas etmiş bir ülke, 50 milyar euro borcu var, troyka inim inim inletiyor. bizde herkes de euro ile maaş alacak diye bekliyor. yani herkes işi gücü bırakıp kıbrıslı türklere nasıl euro ile maaş ödeyeceğini düşünecek(!) öncelikle herkes bilsin ki ortak metin’de anlaşılacağı gibi kuzey tarafı tüm sorunlarıyla baş başa bırakılıyor. evet maaşlar euro ile ödenecek (!) özellikle de emekli cenneti sistemimizde. federal hükümet diyor ki sizin sosyal sigorta sistemine, borçlarına bir kuruşluk yardım yok. türkiye’nin muhtemelen tüm desteğini de kaybederken (ki bağımsız bir kıbrıs’a neden yardım etsin) kuzey’deki tüm başta ekonomik sorunlarımızla bir defa baş başa kalacağız. tüm federal gelir federal kontrolde olacak. sistem mükemmel hazırlanmış. bizdeki o kendini bağımsız zannedecek kesime istediği verilmiş, kurucu bölgenizde hâkimsiniz denerek. rumların domine ettiği federal bir hükümet”
    “federal devlet çatır çatır vergisini alacak”
    “kuzey’deki tüm gelir yapılarının da federal hükümetin şekillendireceği bir yapı. örneğin senin kuzeyde şu kadar otel kumarhane var. diyecek ki şu vergiyi takır takır alacağım. hidrokarbonda geliri de federal’de. biz bu kafa yapısıyla hangi geliri nereden çıkaracağız özgür kurucu devlet (!) olarak. hakkediyoruz, hak ettiğimizi (!) alacağız. turist geldiği zaman ne anlatacak? bozulmuş girne manzaramızı mı? biz şöyle zannediyoruz. bu turistler her halde bizi çok seviyorlar, akın akın gelecekler.”
    “bugün hala herkes kendine oynuyor ve ne desek yanlış anlaşılıyor”
    “ne desek yanlış anlaşılıyor. bugün satır arasını okuyan herkes bunu görür. bugün hala herkes kendine oynuyor ve tehlikenin farkında değil. herkes barış olursa nasıl, olmazsa nasıl bir pozisyon alırım düşüncesinde. bir kesim ab hukukundan umutlu. yani eskisi gibi olmayacağız diyerek. açıkçası bu, eğitimine güvenen benim gibi bir avuç insanın da umudu (ben dünyanın her yerinde yaşar, iş bulurum) ama öte yandan bu güne kadar kanunsuzluğa alışmış, eğitimden bütün sektörlere rekabet gücü olmayan insanımız nasıl ayakta kalacak? yani zenginlerin derdi yok, onlar yolunu bulur, orada sıkıntı yok. illegal zenginler de bir jenerasyon devam eder. (iki jenerasyona erişemezler) kanunsuzluğa alışmış benim insanım ne olacak?”
    “statükodan beslenen biri değilim ama iki ucu keskin bir taraftayız”
    “yani şu an iki ucu keskin bir taraftayız. yani bir tarafta çözümle evet, ab’ye ve hukukuna gireceğiz ama bunun bedelini çok çok ağır ödeyeceğiz. öte yandan da alternatifimiz yok. yani elimizde çürük olan 30 yıllık kurulu düzen… geriye anlaşmadan en iyi şekilde nasıl yararlanırız. bu ülkede statükodan beslenen çok sayıda insan var, ben bunlardan biri değilim ama benim gibi tarafsız yaklaşan insanlar tehlikeleri ortaya koymalıdır. bakın bir madde var her şeyi bitiriyor: ‘ab normlarına uygun federal yapı tüm adada geçerli olacak ve bu yapı hiçbir şekilde değiştirilemeyecektir’ diyor. hadi bakalım! adayı 350 yıl osmanlı yönetti. rumlar tüm topraklarını ingiliz döneminde mi aldı? bizim kimseye söylemediğimiz sırlarımız var(!) biliyorsunuz.”
    sıfır uluslararası tecrübe ama hava bir numara
    “beş asırdır kimse bizi bu adadan atamadı ama kafaya koymuşlar ‘beğenmiyorsan git’ ile kendi kendimizi atacağız. malum öyle bir devlet tecrübemiz var ki bizim (!) abd gibiyiz. uluslararası hiçbir tecrübesi olmayan, sıfır olan kişiler zannedersin ki bir numara devlet adamı erbabı… nasıl bir devletimiz varsa bizim her türlü tecrübeyi kazandırmış. birbirimizi kandırarak devam. keşke uyanık aydın bir toplum olabilsek”
    “sen istediğin kadar global dünya diyerek kendini kandır”
    “çok dava kazandı rumlar türkiye’ye karşı. orams’lar vs. 3 dava kazanan rumlar mallarını kullanamadıklarına ilişkin tazminat kazandılar. yani tazminatını almak istiyor ama kimsenin malını satmaya niyeti yok. şunu demek istiyorum: beğenin beğenmeyin karşımızda bize göre son derece bilinçli, bir arada olan, gerçek anlamda dindar, kendi bencilliğiyle değil toplum adına düşünebilen ve kaderini bu adada gören bir yapı var karşımızda. adam malını satar mı kendisine göre davası üstün. sen istediğin kadar global dünya diyerek kendini kandır. kuzeydeki malını satanlar bir açıklansın inanın bana vatan hainliği ‘kıyımları’ başlar. unutmayın rumlar annan planında anavatan yunanistan’ı dinlemedi.”
    çapraz müzakere… “herkes rol yapıyor”
    “ne hayrımızadır ne değildir bilemeyiz artık. çünkü o noktayı geçtik. bir anlaşma gelecek ve dayatılacak. çapraz görüşmelerde konuşulanları 50 yıl sonra ancak öğreniriz. rumlar zaten kıbrıslı türkeri muhatap görmüyor direk türkiye ile görüşürüz diyor. biz yunanistan’a gidip yunanlıları ikna mı edeceğiz yani? bizim taraftaki herkes bir rol yapıyor. çapraz müzakere süperdi, harikaydı açıklamalarını okuyacağız. mızıkçılık yapmama rolümüzü oynuyoruz”
    “kıbrıs sorunu 74 müdahalesi sorunudur
    “74’te türkiye’nin müdahalesidir sorun. başka sorun yok ki. türklerin tuttuğu yer meselesidir. türkiye gelmeseydi dünya kıbrıslı rumlarla türklerin savaştığını bilecek miydi? işlerin 60’larda başladığı konusu bize göre olan hikâyedir. kim biliyordu 60’larda! bir avuç isyancı türk(!). filistin’de de mısır’da da birkaç kişi isyan ediyor bugün(!)
    “saflığın dahi bir sınırı olur”
    “abd’nin arayıp da bulamadığı nato üssü konuşlandırılacak. maraş’ı abd’nin finanse edeceği için sevinenler var. saflığın dahi bir sınırı olur. rockefeller ailesinin mülkleri var maraş’ta. tabi ki orayı jet-sosyete merkezi yapacak ve parayı yeniden kendisine aktaracak. belki bize acırlarsa casinolarda bahçıvanlık verirler. bu süreçte benim gibi konuşanların bir ‘cadı acı’ kapsamında avlanacağı bir dönem çok yakındır”

    kaynak: http://www.kibrispostasi.com/…name/kibris_haberleri
hesabın var mı? giriş yap