• her bir bahar çiçeği açışında solup gitmeye devam ederler. yalnız sabah ezanı sesleri onları her yaratmaya girişiminde, hayalleri güçlü olanlar kıyametleri söndürmeyi sürdürür.

    şartlanmışlıkların/ koşullanmışlıkların tüm eziciliğini yayan kıyametler, her baharda daha da ölür. güçsüz olduğu kadar güçlü görünmeye çalışan babaların ve annelerin öfkeli yüzleri de, kıyametlerle birlikte silinir.

    bir gizli sosyopat, gözünün gördüğü her kadını orospusu yapmak isterken açılmaya çalışan kıyametler, her bir onurlu kadının gözlerini başka yöne çevirmesiyle ölür. kıyametler, koparanına dönüp onu öldürür.

    masum rolünü ezbere oynayan bir alçak, ne zaman yıprattığı bir gerçek masumun bedduasına çarpsa, kıyametlerin en haklıları o zaman kopar, o alçağı ve tüm soydaşlarını yakar.

    keskin bakmayı öğrenmek zorunda bırakılmış gözlerimizle, kıyamet-savar fedailer olma görevini ifa ettik. izin vermediğimiz ellere, gözlere, beyinlere kıyametlerin dumanı savruldu; arsızlıklarını bitirmedikleri için kıyamet ölümüyle cezalandırıldılar.

    gözlerim keskin bakarken kanadı. başımın içi, kıyametlerin sisiyle bulandı. hepsinin bedeli de hesaplarına yansıtıldı. hiçbir saygısızlığın öcü, yerde kalmadı.
hesabın var mı? giriş yap