*

  • ozellikle idari bilimlerde okuyan hatunların okulun ikinci yılı ve sonrasında, ilk yılki sıkılgan ve utangaç hallerinden eser kalmadığını görünce söylenmesi ya da düşünülmesi elzem olan cümle.
  • baskılı ve tutucu bir ailede yetişen kızların yatılı okulda aldıkları metamorfik dönüşüm
  • kendini gerilla sanan ite, köpeğe maskara olmanıza neden olabilecek eylemdir. (bkz: kürt açılımı)
  • uzun süreli ilişkilerin ardından yaşanan durumdur. nefes almak gibidir fakat kantarın topuzunu kaçırdığınız vakit, hayra alemet bir sonuç çıkmaz karşınıza.

    o çiçek fazla açılırsa, kaba tabiriyle, götü başı dağıtmakla noktalanır.
  • üniversiteye ilk başladıkları zamanlarda, namus timsali olup, daha rahat kızlara orospu gözüyle bakan, sürekli dedikodu yapan, erkeklerle konuşmanın bile neredeyse cinselliğe girdiğini düşünen hatunun, 2. ayın sonunda süper seksi giyinip, röfle yaptırıp, kültürel geçmişinin anlayacağı tek yer olan türkü barlarda ortamın en havalısıymış gibi gezinmesidir. bunlar min 2, maksimum 3 kişilik kıs grupları halinde gezerler. hepsi aynı şekilde açılım yapmışlardır. büyük bir kısmı solcu olma hevesiyle komün hayatı yaşayan örgüt evi benzeri yerlerde bir sürü erkeğin ortasında olmayı karizma sayar.
  • 50'li yaşlarının başında bir adam. büyük bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalışıyor. iyi bir okuldan mezun, yabancı dili iyi seviyede. antikaya, fine dining'e, viski'ye ve yat işine merakı var. titiz ve düzenli bir insan, ayrıca beslenmesine ve sağlığına da özen gösteriyor. biraz işkolik. kendisiyle ilgili en çok övündüğü şey ise hümanizmi. her sabah gördüğü işçilerle selamlaşıyor. kendisiyle çalışan tüm genç profesyonellere adıyla hitap ediyor ve onlara takdirini göstermekten çekinmiyor. ailesini seviyor. bazen onlara yeterince vakit ayıramadığı konusundaki sitemlerine de içten içe hak veriyor. düzgün bir diksiyonu var. kelimeleri özenle seçip cümleleri düzgün kuruyor.

    bir gün şirket dışı yetkililerle şirket için önemli sayılabilecek bir toplantı yapıyor. onlara önce güzel bir tanıtım videosu izletip ardından bir sunum yapıyor. ilgili departmanlarla görüşüp yetkililere bilgi verdiriyor. gün iyi geçiyor, son rotuşlar için sabaha toplantı saati belirleniyor. akşam için de yetkilileri yemeğe davet ediyor.

    yemeğe başkaları da icabet ediyor. pek tarzı değil ama herkesle birlikte o da rakı söylüyor. ilk kadehlerde iş konuşuluyor, önceden tanışanlar temkinli. ikinci kadehler çabuk bitiyor, özgüven artıyor. üçüncü ve dördüncü kadehlerde düzgün diksiyonu sert sessizlerin yumuşamasıyla bozulmaya başlıyor. masada anlatılan fıkraları münasebetsiz bulsa da gülüyor. gülüşü sahte değil, gerçekten eğlenmeye başlıyor. beşinci ve altıncı kadehlerde keyfine diyecek yok. hümanizmden ve ölü şairlerden ve mahkumlardan ve pavyonlardan ve yasadışılıktan bahsediliyor... aralarında yasadışılığa en yakın yaşamış olan sazı eline alıyor. ses tonu doğru yerlerde yükselip, doğru yerlerde alçalıyor. sansürlemeden ve teklemeden konuşuyor. adam normalde hiç sevmeyeceği bu kişinin lümpen muhabbetiyle çok eğleniyor. anlatıcı ise tenekeleri birbirine vurarak liderliğini ispatlayan şempanze gibi gür sesli. masada en çok onun hikayelerine gülünüyor.

    vakit geçiyor, mekan kapanıyor ama muhabbet güzel geliyor. bir otel odasında orta yaşlı 4 sarhoş adam yeni bir şişe daha açıyor. adam, körelttiği bir yönünü keşfetmiş gibi hissediyor. "geç kaldım" diyor. 30 yıl önce hissettiklerini hatırlıyor. ucuz şarapları ve parasız günlerini ve karısının gençliğini hatırlıyor. ailesini ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. odasına dönerken gençliğini özlemenin eşiğinden dönüyor.

    sabah çalan telefona uyandığında gerçekten geç kaldığını anlıyor. aceleyle giyinip çıkıyor. toplantıyı kaçırmış. gözleri kanlanmış ve midesi bulanıyor. "iyiyim ben" diyor, "migrenim tuttu, uyandım ama kalkamadım". hafif bir pişmanlık veya utanca benzeyen ama adını koyamadığı bir his var içinde. bunun sarhoşluk sonrası biyokimyasal bir reaksiyon sonucu olduğunu bilmiyor, bastırıyor...

    toplantıyla ilgili aksiyonları alacak ekibi yanına çağırıyor. başarısızlıkta yılmamaları gerektiğini öğütlüyor: "ilk denemenizde sonuç bok gibi olacak" diyor, "bırakın olsun. ikincisinde eksiklerimiz azalacak ve üçüncüsünde en iyisini yapacağız! neyle karşılaşacağımızı bilin ve yılmayın istiyorum". "bok" kelimesine abartılı bir vurgu yapan sesi yorgun ama zaferden çıkmış gibi. sanki majör gamlarla konuşuyor.

    karısını arıyor "migrenim tuttu, bu halde araba kullanamam. yarın gelebileceğim" diyor. odasına gidip yatağına dönüyor. utanca ve pişmanlığa benzeyen his hala duruyor.
  • gramofon gibi oluyosun
  • (bkz: anal seks)
hesabın var mı? giriş yap