• ulu önder'e ait bir vecize; ankara'da kolej civarında, kadın/doğum vs. konusunda özelleşmiş bir hastanenin bulvar'a bakan cephesinde görülebilir.
  • bunu diyen zihniyet için;

    (bkz: evinin kadını çocuklarının anası olacaksın)
    (bkz: ben bilmem, beyim bilir)
    (bkz: elinin hamuru ile erkek işine karismak) vs. vs.

    bunun gibi cinsiyetçi örnekler uzayıp gider.
    neden erkekler için tutup da bu uluuuu önder "erkeğin en büyük vazifesi babalıktır" dememiştir?
    demez, diyemez. çünkü erkeğin ona göre bir sürü büyük vazifesi olup, en büyük vazifesine babalığı yüklemek haksızlık olacaktır.
  • bu sözü,

    kadın evinde oturur çocuk doğurur.
    kadın erkek işine karışmaz.
    kadının söz hakkı yoktur.

    şeklinde anlayanların acilen mümkünse anneleriyle, değilse anne olmuş bir yakınlarıyla konu üzerine çok değil iki cümle konuşması gerekir.

    atatürk'e saldırmadan önce düşmanını tanıma adına biraz çaba sarfederse yine kendisi adına hayırlı olacaktır.

    edit: dur hadi kıyamadım yine al oku. oku ama bak üşenme.

    http://www.kultur.gov.tr/…ff19b00056a5a2497543c96c6
  • hayattan, aileden, ebeveyn kavramından ve hepsinden öte insan duygusundan bihaber kişilerin cinsiyetçi bulduğu söz.

    "...aile içinde yeterli ilgi ve şefkat görmüş, sevinç ve üzüntülerini aile fertleriyle paylaşmayı öğrenmiş, kendine güvenli, sağlıklı bir sosyalizasyon süreci ile topluma hazırlanmış bir kişinin yaşamı boyunca karşılaşabileceği sosyal problemlerle başa çıkabilmesi şüphesiz daha kolaydır. burada aileye, aile içinde de özellikle kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında temel öge olan kadına büyük sorumluluklar düşmektedir. bu nedenle de özellikle kadının iyi eğitim görmesi, aydın olması gerektiğini atatürk şu sözleriyle vurgular:

    'kadının en büyük vazifesi analıktır. ilk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkıyla anlaşılır. milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.' "

    prof. dr. tülin içli, http://www.atam.gov.tr/…cerikno=593&yer=dergiicerik
  • cok dogru bir soz. sonuc olarak ulu onderimiz soylemis.

    bu kutsal vazifeyi yerine getirmek icin sabirsizlanan gorev bilinci yuksek butun sozluk bayanlarina milyonlarca potansiyel yavrumla yardimci olabilirim. "yok, ana olmak icin erken" diyorsaniz, dunyanin en profesyonel sporcularinin bile firsat buldukca antreman yaptigini hatirlatir, bu firsatin yalnizca bir mesaj butonu uzakliginda oldugunu da belirtirim.
  • keşke paralel bir evren olsa, bu vecizeyi "tayyip erdoğan'ın dün basın toplantısında söylediği söz" şeklinde bir ilk entry içeren başlık olarak sözlüğe taşıyabilseydim. sonra da girilen entryleri bir karşılaştırabilseydik hep beraber. ilginç olurdu. konu şudur; insan, aklıyla değil psikolojik tutumları ile tavır alıyor tepki veriyor. sonra aklını onu meşrulaştırmak için kullanıyor. hayırlısı diyelim.
  • modern toplum, değişen hayat koşulları kadına ne tür sorumluluklar yüklerse yüklesin, kadının toplumdaki yeri nereye doğru evrilirse evrilsin, tüm siyasal ve dinsel söylemlerden arındırılmış bir biçimde çok doğrudur: kadının en büyük vazifesi analıktır.

    tarihöncesi dönemlerden başlayarak toplum "ana tanrıça" kavramına hem bir inanmışlık hem de adanmışlık dönemleri geçirmiştir; ana tanrıça, koruyandır, esirgeyen, can veren, hayatı yeşerten ve toprağı canlandıran. ayın döngülerinin dişil özelliklerle birleştirilmesinden tutun da koca memeli kadın heykelciklerinin inanma-sığınma-güvenme ihtiyaçlarıyla baş köşelerde durması boşa değildir; kadın doğurandır; can veren. sonra doğurduğu şey uğruna kendini hiçe sayacak bir dişil enerji sahibidir, duvar resimlerindeki, buluntular arasında yerini alan bildiğimiz yüzlerce binlerce koca popolu, koca memeli kadın tasviri kadın cinselliğine değil, üretkenliğine işaret eder. bir başka biçimde söylersek kadın memesi dergi kapaklarında erkek egemen bir şehveti cezbedecek malzeme oluşturur oluşturmasına ama gerçek varlık nedeni beslemektir, can verdiğini beslemek. çağlar boyu insan evrilse, toplum gelişse ve kadın artık bambaşka bir noktada duruyor olsa da biyolojisi "kadın"dır. rahmi vardır ve memeleri, doğurması için ve can taşıması, ve sonra onu koruması, esirgemesi için. bu kadın varlığının temelidir, toplum aksini dayatsa da hiç merak etmeyin, biyolojisi kadına anne olmayı dayatır. hormonları coşar, en uygun erkeği seçmek için farkında olmadan aranır, bulunca bir başka şekilde adanır. kendini adadiği bir aile sahibi degilse, kendini baska bir işe güce duruma adadıysa da farketmez, süt vermeyen memelerinde kistler çıkması, doğurmamış rahminin ona varlığını anımsatması geç değildir, güç de degildir. kadın ister akademisyen, ister yönetici, ister feminist, ister sanatcı, ister toplumsal önder rolünde olsun, her ne ve kim olursa olsun süt bezleri ve her ay yeni yumurtalar taşıyan rahme sahiptir, kadındır. kadının kendine analık kimliğini unutturmaya çabalı modern toplum, bu yüzden farkında olmadan milyonlarca kadının da hasta olmasına neden olmuştur; hatta kadın farkındalığını unutmasına bile sebep olmuştur. her kadın annedir. kendi çocugunu dogurmasa bile bir çiçeğin, bir kedinin köpeğin belki başka cocukların annesidir. bu en ilkel toplumlardan dünyanın bambaska noktasına gelinen bu gün dahi degişmemiş birşeydir, kadının en temel varlık nedeni analıktır. bunu reddetsin ya da etmesin, olsun ya da olmasın, her ay kanayan rahmi ona bunu anımsatır, artık kuruyuncaya kadar. tamamen farklı bir donanımda ve ruhta yanyana durdugumuz erkeklerin bu durumu iyi anlayacagınız sanmıyorum. fakat kadın şefkatlidir, kucaklayandır, daha incinebilendir, duygusaldır. öyle görünmeyen dahi kendi içinde mutlaka öyledir, bunu üstünde taşımasa da evinin bir köşesinde taşır, bir yerinden naif bir kadın hali sallanır. anne olmamış bir kadın, hayatta bu konudaki karar ve durusu ne olursa olsun, anne olmuş ve cocugunu emziren bir kadını izlerken sızlar. anne olan kadınların "bu dünyanın en olağanüstü hissi" diye tanımladıkları o duruma yaklaşmamış bile oldugunu ince bir alt yazı ile zihninden gecirip siler. ama bu böyledir. toplum ne kadar degisirse degissin, insan ne kadar evrilirse evrilsin kadın kadındır, ve memeleri vardır, aşık oldugu adamla sevişirken karşılıklı iyi hissettiren bir zevk enstrümanı olsun diye degil, milyonlarca süt kanalından gecen acayip bir sıvıyla dogurdugu canlıya yaşam verebilmesi için. en temelde bunun için. fakat bu salak modern yaşam, aptal toplum, insanların özgürce sevişmelerini, yalnız ama başarılı, bagımsız, kendine yeten ve ardında eserler bırakabilecek kadınları desteklemiş, yüceltmiş bir yerlere monte etmiştir de kimse kadınların özgürce anne olma hakkı üzerine düşünmediği gibi, bunun peşinden giden kadınlar da kınanmış, ikinci sınıflaştırılmış, işe yaramaz bulunmuş ve ötelenmiştir. modern yaşam biçimi kadını bir yandan erkekleştirmiş, bir yandan da erkek egemen toplumda zevk malzemesi olarak varlığını aynı noktada yükselterek kadının rolünün içine etmiştir. modern toplum "analık" fikrini zayıflık öğeleri ile birleştirmiş bir salaktır. oysa ister milyon yıl önce ister şimdi olsun, analık tanrıçalıktır. bir erkek anaç olamaz, 12 yasından beri her ay yumurtalarına bakıp dogurganlıgının gecip gidiyor oldugunu asla hissetmedigi için. ve memesinden süt verebilmesi imkansız oldugundan. ve erkek egemen toplum evrile çevrile yine bu modern zamanlarda hürmet ettiği dogruların ibresini kendi çıkarı ve aklı ölçüsünde evrilttiği için analık bu gün ikinci sınıf algılanmaktadır. yani bir kadın başarılı bir akademisyen, başarılı bir avukat, başarılı bir sanatcı, iyi bir yazar olunca bu süper bir şeydir, ama bir kadın kucagında çocugu ile kocaman bir aileyi ayakta tutma çabasında ise, ya da etrafında üç yaşında koşan iyi kalpli bir çocuga sahip olmak dışında bir işe sahip olamadıysa bu hiç bir şeydir. işte gelinen zavallı noktadır bu.

    evet buradan şuraya geliyoruz sevgili sözlük, daha dogrusu sevgili sözlük dişileri. bu dünyaya kadın olarak geldiyseniz, anne olmadan ölmeyin. kadının en büyük vazifesi analıktır; ve analık illa ki dogurmaktan gecmeyebilir ama sahip oldugumuz en önemli özellik zekamız, aklımız, duygularımız ve yaratma becerilerimiz degil, tıpkı ana tanrıçaya atfedildigi gibi, beslemek, büyütmek, korumak, kucaklamak, kollamak, sevmek ve vermektir. bu tukenmez duyguya hicbir erkek sahip degil. ne mutlu kadın olarak var olmusum diyene.

    sabah sabah baya gaz verici oldu, artık hayırlara vesile olsun hepimize.
  • "bir bankada çok başarılı bir genel müdür oldunuz. bir de çocuğunuz var, ve maalesef ona insan olmayı öğretemediniz...
    kendinizi başarılı sayar mısınız..."

    bu açıklama sözün "erkeğin en büyük vazifesi babalıktır" versiyonu için de geçerlidir.
  • 1) kadınlar hakkındaki tartışmalardan elinizi eteğinizi çekin ey erkekler, çok cahilsiniz bu konuda, katkıda bulunanız çok az. sadece laf kalabalığı yaratıyorsunuz. e tabii canım, kadının yeri bik bik bik diye boşuna konuşuyorsunuz, atatürk'ün lafını kıçından anlayıp kendi egonuza siper etmeyiniz, çok rica edeceğim.

    2) feminizmi ayağa düşürmekten vazgeçin, ucuz söylemlerle yıpratmayın küçük kızlar. insanı feministim demekten tiksindirmeyin. zeka yoksunu sıradan bildirge cümleleriyle açık hedef oluşturuyorsunuz. atatürk'ün lafını kıçından anlayanlar grubunda ataerkil düzen hastalarıyla yan yana duruyorsunuz, bilmem farkında mısınız? anlıyorum, tek bir feminizm yok ama sizinkinin hiçbiriyle alakası yok. rosa girsin rüyalarınıza e mi! olmadı clara tepiklesin sizi!

    3) her olay, her söz kendi dönemi içinde değerlendirilir, o sebeple rte vs atatürk karşılaştırması yapanları da sevgiyle kucaklıyorum, günüme neşe kattınız.

    toplumculuğun zirvesinde kurulan bir ülkede ataerkil düzeni pofpoflamak adına değil, toplumun temel taşını belirtmek adına sarf edilmiş bir sözü eleştirmeden önce okuyun... okuyun... okuyun... her kadın doğursun, çocuk yetiştirsin diye değil, yeni bir toplumun temeli olacak yeni nesli kadınlara emanet etmek için söylenmiş bir söz bu. kendi dönemi ve kavramları içinde değerlendirirseniz, ki olması gereken bu, çok ciddi bir misyon yüklemiştir. (gerçi kınıyorum atatürk'ü, neden o yıllarda bütün dünyada kadınlar her türlü hakkına kavuşmuş, hem kariyer, hem de çocuk yaparken bizleri sınırlamıştır, değil mi? tarih de bunu yazıyor, değil mi? tabe tabe)

    bulduğu her yerde atatürk karşıtlığı çığırtkanlık yapmak isteyenleri, aslen feminist bile olmayan söylemleri kusanları ve "tabii canım, kadın dizini kırsın otursun" diye kıçından yorum yapanları başka başlıklara davet ediyorum. burada size ekmek yok.
hesabın var mı? giriş yap