• gözlerden yaş gelene kadar güldüren kriz.
  • ruh hastaligi belirtisidir. kafa bozukken gulme krizi gelmez, somurtma huysuzlanma icine kapanma sessizlesme veya ofke nobeti gorulur.
  • bugün sınav vardı, okula gitmedim. dün öğlen 12'den beri uyumuyorum yani 25 saat falan yapıyor. saçma sapan entrylerin komik olduğunu düşünüp gülüyorum komik olmadıklarını anlamam 3-4 saniye sürüyor ama genel olarak gülüyorum
  • -hayatımın özeti-
  • sıkça yaşadığım mevzu. yaşlanmam ben.
  • yıllır öncesi bir yaz tatiliydi. bir heves küçük kardeşimle tarsus şehir stadındaki karete kursuna yazıldık. kursa düzenli olarak gidip geliyoruz. kurs yorucu ama güzel gidiyor. derken yılanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş misali okulda aynı sırada oturduğum ihsan adındaki münasebetsiz mahlukat birdenbire bizim kursa teşrif buyuruyor. kendisini tarif ederdim ama gece gece midenizi kaldırmayı pek istemem. sadece bir örnekle kifayet edeceğim. her tenefüs ve okul çıkış zilinde özellikle kalabalığın içindeki kız öğrencilerin arasına karışan bir yaratıktı kendileri. siz anladınız onu. neyse biz kata çizmeyi öğreniyoruz. haliyle ihsan da bizimle beraber. bende öyle bir kör talih var ki hoca antremanda eşleştirme yapıyor, benim bahtıma yine bu ihsan denen zerzevat düşüyor. bunu sırtıma alıp bütün spor salonunda gezdirmek zorunda kalıyorum falan. gel zaman git zaman kata sınavı için vakit gelip çatıyor. toplu halde kata çizeceğiz. ankara'dan (karate federasyonu'ndan) bir heyet gelmiş. nihayet sınav başlıyor. başlıyor başlamasına ama herkes eşgüdüm içinde öğretilen hareketleri yaparken bizim çakma bruce-lee ihsan insanın kulağını paralayan tuhaf çığırtılar eşliğinde kata ile hiç alakası olmayan garip ve bir o kadar da gülünç hareketleri peşpeşe sıralıyor. biz elimizi sallarken o ayağını sallıyor. biz ayağımızı sallarken de o kalçasını oynatıyor mesela. bir yerden sonra işi öyle abartıyor ki bulunması gereken yeri terk ediyor ve grubun en önüne geçerek olayı tek kişilik bir şova dönüştürüyor. şimdi histerik çığlıklar eşliğinde bizim göremediğimiz meçhul bir düşmanla savaşmaktadır muhterem. bu sırada oraya buraya rastgele savurduğu uçan tekmeler en sonunda bütün arkadaşların dikkatini celp ediyor, daha doğrusu dağıtıyor. üstelik bütün bunları hemen önümde gerçekleştiriyor. bir süre sonra haliyle bütün dikkatim dağılıyor. eşgüdümü yitiriyorum. işte felaket burda başlıyor. önce kısa bir süre durup etrafı seyrediyorum. aslında çoğu arkadaşın da hareketlere devam etmekle beraber inançlarını yitirdiklerini görüyorum. fakat ihsan müstesna. o, bir yandan kocaman göbeğini zıplatarak salonu arşınlamakta, öte yandan tıpkı bir orangutanın çiftleşme merasimindeki iptidai çığırtılarını andıran sesler çıkartarak herkesin dikkatini dağıtmaktadır. el-hakk! çabaları boşa gitmiyor, en nihayetinde diğerleri de herşeyi bırakıp ihsan'ın tuhaf şovunu seyre dalıyorlar. iş bununla da kalmıyor. felaketler bir başladımı üst üste gelir ya bu da o minvalden işte. beni birdenbire hastalıklı bir gülme alıyor. ama öyle böyle değil. ne yapsam durduramıyorum kendimi. baktım olacak gibi değil, allah ne verdiyse salıyorum kendimi. öyle ki kahkahadan bütün salon inliyor. karnım yırtıldı yırtılacak. bir zaman sonra beni o halde gören kardeşimde de film kopuyor. velhasıl bu gülme krizi (gülme de ne kelime kahkaha krizi) tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi bütün kursiyerleri sarıyor. biri hariç! ihsan'ı en son bütün ciddiyetiyle duvara süngü hücumu yaparken hatırlıyorum. sonra... sonra öfkeli bir ses yankılanıyor salonda. "hoca hoca 28 yıldır sınavlara girerim böyle bir kepazeliğe ilk defa şahit oluyorum". bunu söyleyen federasyon heyetinin başkanıdır. söylediği kişi ise şener şen'e taş çıkartacak kadar komik bir karate hocası olan yakup hoca'dır. ben içimden "şimdi çarşı karışacak" diyorum. bir an kardeşimle gözgöze geliyoruz ve tek kelime dahi etmeden duvarın dibi sıra kapıya doğru seğirtiyoruz. salonun dışına çıktığımızda bizi çok daha büyük bir kahkaha krizi alıyor. bir an oracıkta çatlayıp öleceğimi düşünüyorum hatta. velhasıl macera burada bitiyor. ama bugün bile bazen -özellikle de sıcak yaz günlerinde- camdan dışarıyı seyrederken o meş'um kata sınavı, ihsan'ın histerik çığlıkları, yakup hoca'nın azar işitirkenki masum yüzü ve seğirte seğirte salondan kaçışımız aklıma gelir de usul usul gülerim. asıl merakım ise bizim sarı kuşağa ne olduğu? bir daha o salona gitmeye, hatta yakınından dahi geçmeye yüreğimiz yetmediği için sınavın akıbetini asla öğrenemedik. federasyona yazılı müracaat mı etsem aceba. bilmem ki!
hesabın var mı? giriş yap