• kemal ataturk'un dil devriminden sonra kullandigi ad (kamal deki ikinci a sapkalidir)
    soyadi kanununa degin, gazi m.kemal imzasini kullanan ataturk, soyadi kanunundan sonra arapca "seckin" anlamina gelen mustafa ismini kullanmayi birakti; ve arapca "yetkin" anlamina gelen "kemal" adini ilk adi olarak kullanmaya basladi. daha sonra dil devrimiyle birlikte kemal adini da degistirerek kamal adini aldi. konuyla ilgili anadolu ajansinin 4 subat 1935 bulteni soyledir:
    "istihbaratimiza nazaran, ataturk'un tasidigi kamal adi arapca bir kelime olmadigi gibi arapca kemal kelimesinin delalet ettigi manada da degildir. ataturk'un muhafaza edilen ozadi, turkce 'ordu ve kale' manasinda olan 'kamal'dir. -a- ustundeki tahfif isareti(burada ikinci a kastediliyor) -l- i yumusattigi icin, telaffuz hemen hemen arapca 'kemal' telaffuzuna yaklasir."
    kaynak icin (bkz: elestirel tarih yazilari)
  • "her şeyi değiştirmeliyim, yepyeni bir dünya kurmalıyım; hem de herşeyiyle.
    adım bile aynı kalmamalı. hepsi yeni olmalı ve altında da imzam.
    çünkü ben... " düşüncesinden doğmuş olabilecek bir ad.
  • 1935-38 arası mustafa kemal'in kullandığı imzasıdır, tüm yazıları bu şekilde imzalamıştır. yalnız yamulmuyorsam kamal da arapça kökenli olabilir.
  • ataturk'un, hayatinin cesitli donemlerinde farkli adlar kullandigi bilinir de, olumunden sonra adinin degistirildigi pek bilinmez. nufus cuzdaninin isim hanesinde "kamal" yaziyor, 1930'larin ikinci yarisindan sonra da bazi kitap ve gazetelerde "kamal ataturk" diye bahsediliyor.

    "kamal ataturk" ne zaman tekrar "kemal ataturk" olmustur, bilmiyorum.
  • (bkz: kamalizm)
  • kamal atatürk mü yoksa kemal atatürk mü? atatürk'ün ikinci adının kemal mi kamal mı olduğuna dair yapılan tartışmalardan birine ulus gazetesinin 5.21935, sf.3'te de rastlıyoruz. d. mehmet doğan'ın içeriği tutarsızlıklarla ve güdük temellendirmelerle dolu batılılaşma ihaneti (beyan yayınları, 1986) adlı eserinden alıntılıyorum:

    "atatürk'ün taşıdığı kemâl adı bir arapça kelime olmadığı gibi, arapça kemâl kelimesinin delâlet ettiği mânada da değildir (burada d. mehmet doğan şöyle bir ekleme yapıyor: "kemâl kelimesi arapça'dan osmanlıcaya geçmiş olup şu mânaları taşımaktadır: olgunluk, mükemmellik, noksansızlık, tamlık; bilgi, fazilet, değer. bu mânalardan neden kaçılıyor acaba?"). atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, türkçe ordu ve kale mânasına olan kamâl'dir. son â üstündeki tahfif işareti l harfini yumuşattığı için telâffuz hemen hemen kemâl telâffuzuna yaklaşır. benzeyiş bundan ibarettir." (sf.168)

    d. mehmet doğan'a göre ulus gazetesinden yapılan bu alıntı şunun kanıtıdır: "...insanlar, doğuşlarından bir süre sonra sahip oldukları adları çevresinde şahsiyet kazanırlar. yıllar geçtikçe hata v sevapları bu adın çevresinde şahsiyet örgüsünü örer. adından utanan, onu değiştirmek isteyen ve değiştiren kimselerin derin bir şahsiyet buhranı içinde oldukları şüphe götürmez..." (sf.167)

    yazar atatürk'ün ikinci adından ve diğer ad değiştirmelerinden (öztürkeçeleştirmelerinden) hareketle türkçe dil devriminin yarattığı buhrana vurgu yapıyor; hatırlarsanız bundan kısa bir süre önce bir ak partili kurmay da cumhuriyetin yarattığı travmadan bahsetmişti. benim asıl anlamadığım şey şu: devrimlerin hedefi nezdinde, travma kötü bir şey midir? devrimler zaten travmayı amaçlar, ad değişikliği buhran yaratır mı? evet yaratır; ancak müslümanlaşan şaman türklerinin ne gibi bir buhranın esiri olduğunu da tartışmaya açalım öyleyse. kitlesel olsun ya da olmasın; bir çırpıda olsun ya da olmasın "buhran" ve "travma" zaten kangren olmuş kolun kesilmesi gibi bir şeydir; açın bakın batı tarihi bir bütün olmasının yanında dökülen kanlarıyla bir buhranlar ve travmalar tarihidir. gidin bakın edward gibbon'ın meşhur roma imparatorluğu'nun gerileyişi ve çöküşü adlı eserine; isa'yla birlikte hıristiyanlığın ne gibi bir travmaya neden olduğunu harikulâde bir şekilde anlatır. travma, buhran, karanlık bunlar insanoğlunun vazgeçilmez kuyularıdır. hatta öyle ki batı tarihi kendi içinde bir dönemi "karanlık çağ" olarak niteleyecek ölçüde buhrana gömülmüşlüğünün farkındadır. ibrahimî dinlere göre cennetten kovulduğu düşünülen insanın daha büyük bir travma yaşamasına gerek var mı? buhranı ve travmayı başlı başına devrimden soyutlamak manasız geliyor bana; daha iddialısını söyleyeyim, devrim insanlıktan soyutlanamaz.

    en nihayetinde kamâl atatürk propagandası da devrimin bir gereğidir, ne kötüdür ne iyidir. devrim kendi silahını kullanır, silahına bakarak devrimini tanımlarsın zaten, kusura bakma ama bu böyle olmak zorunda.
  • okullardaki tarih kitabında her ne kadar kemal olarak geçse de adı, ilginçtir atatürk köşelerinde şu fotoğraf bulunur illaki.

    --- işte o fotoğraf ---

    http://galeri.uludagsozluk.com/…l-atatürk_81276.jpg

    --- işte o fotoğraf ---
  • m. kemal'in ibranice "totem" anlamında ki kelimeyi isim olarak kullanmaya başladıktan sonra ki adı.

    bir sene sonra gelen zöge editi: link
  • meclis ile hepberaber (yaşar iken) adını türklerin atası yapması da bir tuhaf olaydır
  • hepimizin bildiği gibi atatürk'ün asıl adı mustafa'dır. ancak arapça olan bu ismi hiç sevmemiş, okul yıllarında kendisine takılmış olan kemal adını kullanmıştır. kurtuluş savaşından sonra ise gazi paşa olarak anılmıştır ki, bence kendisine en çok yakışan isim budur. hatta aziz nesin ben atatürk'ün yerinde olsam, soyadı olarak gazi'yi alırdım demiştir.

    kamal-kemal ayrımına gelince, 1930'lardan sonra atatürk türk kültürünü kendine özgü bir hale getirmek ve fars-arap etkisinden kurtarmak için tamamen dile yoğunlaştı. o devrin modası, farsça-arapça sözcüklerin yerine çağatayca yeni kelimeler bulmaktı. bir ara bu dil devrimi öyle bir hal aldı ki, eleştirmek için yazmıyorum, yazılan metinler okunamaz, daha doğrusu anlaşılamaz hale geldi.

    sanıyorum dil ve din devrimi ile birlikte atatürk'ün nihai hedefi, türkiye'nin ortadoğu kültüründen tamamen kopması ve japonya gibi, tamamen kendi özgün kültürüne ve belki de dinine sahip bir ülke haline gelmesi idi. fakat ömrü vefa etmedi. ölümüyle beraber de bu projeler olduğu gibi rafa kalktı.

    işte kamal atatürk adını alması da böyle bir politikanın sonucudur. fakat bu adı üç yıl kullanabilmiştir. soyadı kanunu ile birlikte mustafa'yı bırakan gazi paşa, mustafa kemal atatürk adlı birisi kağıt üzerinde hiç olmamıştır, daha sonra kemal'i de kamal haline getirmiş, fakat kitleler kendisine artık atatürk diye hitap ettiğinden bu değişiklik pekçok kişinin dikkatini çekmemiştir. 1938'den sonra da atatürk'ü kamal diye zikreden olmamıştır.
hesabın var mı? giriş yap