kandırma

• aldatma, yaniltma, $a$itma manasina gelen soz.
• (bkz: kandirmak) emir cümlesi
• esra özmen videosunu, bergen videosu diye youtube'a yüklemek gibi eylemlere verilen ad.
  insanların ilgisini çekmek için başvurulan yönetem de olabilmektedir.
• "bu tür deneyimler, yalan söylemenin zahmetli, titizlik isteyen bir uğraş olduğunu öğretti bana. (...) belki uydurma ve kurmaca yeteneğini bir tek insanı kandırmaya harcamaktansa bir çok insanı inandırmaya yönelik bir meslekte değerlendirmemde bu sezginin payı büyüktür." tomris uyar - yüzleşmeler
  
  (bkz: kandırmak), kandırmaca, kandırıkçı
  (bkz: kanma)
  (bkz: ikna)
  (bkz: iğva), gayya
  (bkz: mandepsi/@ibisile)
• iş adamı traş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. berber, iş adamının kulağına fısıldar; “bu çocuk var ya, dünyanın en aptal çocuklarından biridir! bak; dikkat et şimdi…” berber çocuğa seslenir: “ali, buraya gel!”
  
  bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. berber işadamının kulağına sessizce, “bak şimdi” diye fısıldar ve bir elinde yüz lira, diğer elinde on liralık bir banknot olduğu halde çocuğa sorar:
  “hangisini istiyorsan alabilirsin?”
  
  çocuk dalgın dalgın bir yüz liraya bir de on liraya bakar ve sonunda on liralık banknotu hızla çekerek berberin elinden alır. berber işadamına döner ve gülerek; “gördün mü? sana söylemiştim.” der.
  
  traş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan ali’yi görür. yanına giderek, neden yüzlük değil de, on liralık banknotu aldığını sorar. çocuk hiç de aptal olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:
  
  “hehehe… eğer yüz lirayı alırsam oyun biter!”