• türkan ve tahir'in ortak hikayesi ortaköy iskelesi'nde başlar, tahir'in deyimiyle ikisi de acelesi olan insanlardır. konuştukça fark ederler ki hayattan aynı basit şeyleri istiyorlar. ancak hayaller gerçekleşemeden, hikaye haydarpaşa garı'nda son bulur.
  • orhan elmas'ın yönettiği 1960 yapımı film. şahsi kanaatim, ayhan ışık'ın en iyi performanslarından biri bu filmdedir. omuzları düşük, filmin yarısında nerdeyse hep aynı gömlekle oynayan, kendine yarışma kazandıran yakışıklılığının gölgelendiği ve yüzüne yer yer vahşi yer yer de uysal ve teslimiyetçi bir ifade oturtabildiği bir oyunculuk sergiler. bunda aslan payı bence orhan elmas'ta. ayhan ışık'ın yönetmene göre performans veren bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.

    karşısında oynayan esas kız, ilk filmlerini taaa 1952'de çekmiş olmasına rağmen belgin doruk henüz küçük hanımefendi olmamış halde, bence doğal oyunculuğa yakın çok iyi bir performans sunuyor. biraz spoiler gibi olur mu bilmiyorum ama evde ayhan ışık'a karşı çıktığı sahnede bayağı şaşırtıcı bir gerçekçilikle oynar. türk filmlerinde klişe "erkeğimsin, ne istersen yaparım" tavrını senaryo gereği görmeyiz ama belgin doruk beden diliyle de öyle net verir ki mesajı nooluyoruz lan diye afallamıştım.

    göçü de içine alan toplumsal gerçekçiliğin şehre indiği bir dönemin başı gibi geliyor bana biraz. gecelerin ötesi'nde de başlarım şehrinizden, dönmek istiyorum ben diyen bir karakter vardı. gerçi bu göç işlerini kurcalarsak önce ellilerin başına, ordan da muhsin ertuğrul'un şehvet kurbanı'nın birkaç sahnesine kadar gideriz.

    bu filmde benim çok hoşuma giden bir sahne var. izleyenler de dikkat etmiştir. tahir (ayhan ışık) ve türkan (belgin doruk) kafede otururlar. birbirlerini yeni tanıyorlar. türkan, şahsen en uyuz olduğum şeyi yapıp eski kırığının nasıl umut verip gazladığını anlatıyor. (karşında mis gibi adam var, yeni tanışmışsın. ne bok yemeye iki kişilik masayı üç kişilik yaparsın ki. otur tanı işte adamı değil mi? daha herif seni tanımadan, anlamadan sen kendini başkasının sevgilisi olarak tanıtıyorsun. oldu mu? olmadı. bunu yapan insanla arama direkt mesafe sokarım. haha neyse filme dönelim biz.) salak türkan anlatıyor işte bir şeyler. türkan'ın sesi duyulur ama biz, dışarda buluşan bir çifti görürüz. kamera sağa pan yapıp fincanı tutan türkan'a döner ve hikayesini dinleriz. tahir, kaçan herifin yerine türkan'ın yavuklusu gibi rol kesmeye karar verir. kalkacaklardır artık. tahir masaya para bırakırken dışarda buluşmuş çift yine odakta kalır. bizim ikili masadan kalkar, kameranın önünden karaltı olarak geçerler (normalde pek olmaz böyle şeyler) ve biz camdan görünen çiftte kalırız. hüzünlü bir müzik eşliğinde, erkeğin kadını orada bırakıp gittiğini görürüz, muhtemelen terk etmiştir. kadın öyle boynu bükük kalır. yağmur yağar, insanlar geçip gider. hayat diğer herkes için devam eder, o kadın için orada durur. belki başka filmlerden görmüştür ya da okuduklarından aklında kalmıştır, belki senaryo icabı (ki yazan yine kendisi) yapmıştır, belki de o sahneyi çekerken aklına gelmiştir bilmiyorum ama tonla türk filmi izledim, böyle orijinalliklere çok az rastladım (ki bunun hası orson welles'in meşhur citizen cane filmindedir malumunuz). elbette filmin devamı için dolaylı da olsa anlamlı bir sahne. filmde 19:55-22:00 arasında bu sahneyi bulabilirsiniz. iyi seyirler.

    bu arada ola ki o sahneyi izlerken ağzı yüzü kaymış da olsa müziğe aklınız takılır diye benden size kıyak: https://www.youtube.com/watch?v=vatf93nmujk
hesabın var mı? giriş yap