*

  • laikliğin temelinde yer alan ilke. marsist bakış açısıyla burjuva eşitlik anlayışının varabileceği en uç nokta.

    1982 anayasasının 10. maddesinde tanımlanmıştır. (bkz: #8725553)
  • "avasas hukukçuluk taslama, avasas teknik konulara girme, avasas sözlükte hukuk felsefesi yapma" iç sesleri kafamda zonklarken kendime engel olamayıp hakkında bir kaç kelam etmeye davrandığım ilkedir. yine de en iyisi kanun önünde eşitlik ilkesinin felsefi ve teorik boyutuna girip okuyanları bunaltmaktansa ortaya saçılan bazı saptırma ve yanlış bilgileri göstererek bazı dezenformasyonlardan ilgilenenlerin kafasında doğmuş olması olası yanlış algılamaları düzeltmek yeterli olur kanısındayım.

    efendim kanun önünde herkes eşittir. bu temel bir ilkedir. gerek anayasa mahkemesi içtihatlarında ve gerekse doktrinde bunun istisnaları net ve somut biçimde ortaya konulur. genel bir kanun önünde eşitlik ilkesi kavramı bağlamında baktığımızda hukukun tüm alanları girer işin içine. idare hukuku, ceza hukuku, vergi hukuku gibi devlet otoritesi ile doğrudan ilişkili olan alanlarda ilkenin uygulanması daha çok sözkonusu olmaktadır. ortada haklı nedenlerin olması halinde bir kısım istisnalar haklı gerekçelerle sözkonusu olabilir.

    tartışmanın esası ceza hukukunda kanun önünde eşitlik ilkesinin uygulanması konusundadır aslında. olayı somuta getireyim. bir hukukçu demiş ki:

    "hal böyle olunca, devlet eliyle konmuş ve değişmez doğrular olarak algılanmış birtakım kuralların da, kendi aramızdaki uygulamalar bakımından yeniden sorgulanması gerek diye düşünüyorum. bunlardan biri de "kanun önünde herkes eşittir" ilkesi. sormak istiyorum neden ve niçin mutlak bir eşitlik sözkonusu? ben bütün bir hayatım boyunca çevresine ailesine ülkesine faydalı olmuş bir insansam, bir gün olmadık bir sebepten biriyle kavga etmiş ve diyelim ki yaralamışsam, hangi adalet anlayışı çerçevesinde hayatı boyunca bir pislik olarak yaşamış, tecavüz etmiş, hırsızlık yapmış ve muhtemelen işlediği suçların onda birinde bile yakalanmamış bir pislikle aynı muameleyi göreyim?" #6377842

    yani diyor ki: "ben bir suç işlediğimde, hayatı boyunca çevresine ve ülkesine faydalı olan ben, suç işlemiş bir 'pislik'le neden aynı muamaleye tabi tutulayım?" pislikli mislikli üslup sahibine ait. işte burada ayar kaçıyor. aynı suçu işleyen ve aynı suçtan dolayı yargılanan iki kişiye mutlak olarak uygulanır kanun önünde eşitlik ilkesi. bir kişinin o vakte kadar mükemmel insan olması ona diğer,ne oranla bir ayrıcalık vermez. vermemeli. zira somut bir suç vakası ve o vakanın failleri vardır. gerçi dokunulmazlık istisnaları var ama iyi insan olmak, avukat olmak bir dokunulmazlık sağlamıyor. avukatlığın bir takım ayrıcalıkları usule ilişkin. suç sabit olduğunda bir pislik de bir avukat da aynı yaptırıma uğrayacaktır. uğramaldır. ha hüküm verildikten sonra sabıkasızlık, iyi hal, sabıka gibi unsurlar da gözönüne alınarak hükmün uygulamasında farklılıklar olabilir. o ayrı.

    bir de okuduğunu anlamamak boyutu var. metin okumaları böyle yapılıyorsa işimiz var. verilen örneklerden gideceğim.

    1)http://www.alomaliye.com/anayasa_e_2003_106.htm
    "kanuna aykırı davrananların cezaları tecil edilemezken başka kanunlardaki yasak eylemleri işleyenlerin aynı hadler içinde kalan cezalarının tecil edilebilmesine bakılarak kanun önünde eşitlik ilkesinin bozulduğundan söz edilmesinin yeri yoktur." kısmından da anlaşılacağı üzere, farklı kanunları ihaladen hüküm giyenlerin cezaların ın tecillerindeki uygulama farklılıkları dava konusu olmuş. anayasa mahkemesi bunun yasa önünde eşitlik ilkesine aykırı olmadığına karar vermiş.

    oysa ki biz kazara birini yaralayan vatanına hayırlı bir evlatla, suç makinesi bir "pislik" hakkındaki aynı muamaleye tabi tutulma eşitsizliğini tartışıyorduk. tam bir sapla saman karıştırma örneği.

    2) http://www.genbilim.com/content/view/1571/88/ adresinde idare önündeki eşitlik ve istisnaları tartışılıyor. oysa ki biz ceza kanunları önündeki eşitlikten bahsediyorduk. sap? saman?

    3) http://www.alomaliye.com/anayasa_e_2003_106.htm "vergi barışı kanunu’nun yayımlandığı 27.2.2003 tarihinden önce vergi mahkemelerinde devam eden davalarda henüz karar verilmeden kendi istekleri ile vergi cezası ve gecikme faizine ilişkin borçlarını ödeyenler ile bu tür borçları ödemiş, ancak davalarını itiraz ya da temyiz yoluna başvurarak devam ettiren mükellefler aynı hukuksal konumda olmadıklarından, iptali istenilen “...vergi mahkemesinde...” ibaresi anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir." ifadeleri ile eşitlik ilkesine aykırı bir durumun sözkonusu olmadığı gerekçeleriyle ifade edilmiş.

    bu örnekte de konu vergi barış kanunu'nun uygulanmasına dair bir eşitlik. mahkeme gerekçeleriyle anlatmış. konu ceza kanunları önünde eşitlikti. sap saman?

    şöyle bir örnek vereyim. örneğin vatanına milletine bağlı bir vatan evladı ile bir "pislik" kavga ettiler, birbirlerini bıçakladılar diyelim. işte ikisi de karşılıklı müessir fiilden mahkeme önüne çıktıklarında mahkeme için birinin pislik öbürünün vatan evladı olması bir önem arzetmeyecektir. mahkeme somut vakaya ve eylemin oluş şekline bakacaktır. ikisi de mahkeme önünde eşittir.

    not: "avasas ceza kanunları önünde eşitlik diye bir şey geçmiyordu sen gelene kadar. konuyu neden oraya getirip oraya özgüledin?" diyenler için geliyor: #12606000 #12638009
  • mevzuatta böyle bir eşitlikten bahsedilmesine rağmen bazılarının daha eşit olduğu hissiyatı beni terketmiyor. en azından uygulamalar öyle.

    savcı, yargıç, subay pek eşit değil gibi. isterseniz bir savcıya hakaret edin. bir de doktor ya da öğretmene. küçücük bir deneme. eşit mi değil mi hemen anlaşılır. artı bir de avukatlar. herkesin üzeri aranırmış bunların aranmazmış. çok eşitiz çok.

    yalan ve yasal metinlerde yer alan bir kavram.
  • buna biz laiklik diyoruz işte.
hesabın var mı? giriş yap