*

  • eşsiz bir iris murdoch romanı. her zamanki gibi bu yazardan bir satır bile okumanın verdiği hazzın kanıtı. romandaki baş kahraman bradley pearson bir yazardır, tamamen kendine özgü diğer kahramanlar bir elin parmaklarını geçmez ve tüm roman bradley'nin bu kahramanlar ile ilişkileri, kendisinden neredeyse 40 yaş küçük bir kıza duyduğu aşk etrafında döner. elbette bu kadar dar bir olay örgüsüne indirgemek yanlış olur çünkü roman ayrıca sanat, aşk, umutsuzluk, adalet duygusu, sadakat, rastlantılar, doğrunun göreceliği, oedipus kompleksi, hatta çok derinlerde shakespeare ile ilgilidir. bunca temanın birbiriyle harmanlanması, içiçe girmesi ve sürükleyici bir şekilde anlatımının zor bulunan bir örneği olan bu eser, sürükleyicidir ama satır aralarının dikkatle okunması gerekir. şiddetle öneririm.
  • ayrica galler prensi edward da daha siklikla the black prince olarak bilinir.1330-1376 yillari arasinda yasayan prens ayni zamanda poitiers ve crecy savaslarinda onemli rol aldi. baris mottosu olarak kullandigi 'ich dene' (i serve,hizmet ediyorum)hala galler prensleri tarafindan kullanilir.savas zamaninda mottosu ise 'homout' (cesaret) olmustur ve gerek bu iki mottosuyla,gerekse savaslarda basarilariyla,cagdaslari icin tam bir sovalyeye yakisir tiptedir.
  • aslen kendi zamanında 'edward of woodstock' olarak bilinen, fakat öldükten sonra adı 'the black prince' olarak yerleşen galler prensi. 'the black prince' lakabının ilk olarak fransızlar tarafından crecy savaşında giydiği siyah zırh nedeniyle kullanıldığı sanılmaktadır. kendisinin babasından bir yıl önce ölmesi nedeniyle, asla kral olamamış talihsiz adam. yüzyıl savaşlarında fransızları canından bezdirmesi ve chevauchée* taktiğini kullanması ile hatırlanır.
  • bir iris murdoch romanı. bradley pearson adlı kahramanının kalabalıklar içindeki yalnızlığını ve aşkı arayışını anlatır. okurken bol bol düşündürür, ilham verir.
  • kara prens, editörün önsüzü ile başlayıp, sonsözü ile biten, yazmaya çalışanlara karmaşıklığının içinde gizlenen derli toplu yapısıyla örnek oluşturabilecek bir romandır.
  • edward iiinin ilk oğlu olup, babasından önce öldüğü için galler prensi olmasına rağmen tahta geçememiştir. daha 18 yaşındayken babasının fransa tahtındaki iddialarını desteklemek için yüzyıl savaşının ilk sahnelerinde bulunan bu adam, crécy ve poitiers de fransanın en parlak şövalyelerinden kurulmuş ordularını dağıtmış, fransız kralı 2. johnu esir almış, sonra da gascony ve aquitaine'de kendi tiranlığını hissettirecek kadar güçlenmesinin ardından ispanyadaki iç savaşta pedro the cruel'ı destekleyerek onu kısa süre kral yapacak kadar ilerleyen, ender askeri şahsiyet.
  • keloğlan'ın nemesis'idir aynı zamanda. (bkz: kara prens)
  • “ah, benim gibi acı çekenler, bir yanlarında eriyen ümitleri, bir yanlarında yitirilen sevgilileri için hayal ürünü, dahiyane özlemlerle yas tutanlar, size en azından şu öğüdü vereyim: acıyı en saf haliyle çekin. pişmanlığı kovun, kırgınlığı ve alçaltıcı kıskançlığın haykıran burulmalarını kovun. kendinizi lekesiz acıya verin. bunun sonucunda olabilecek en iyi şey, çok daha saf bir sevgiyle neşenize yeniden kavuşabilmenizdir. en kötü halde ise tanrı'nın sırlarına vakıf olursunuz. en iyi halde unutma ayrıcalığı kazanırken, en kötü halde bilme ayrıcalığına sahip olursunuz. ümit, elbette, en büyük eza kaynağıdır ve ben ümitle bir anlaşma yapmıştım. ümit ettim ama ümidimi kara bir bulut içinde sakladım. varlığımın bir kısmı julian'ın beni sevdiğini, benim bir parçam olduğunu, benden koparılamayacağını biliyordu. öteki kısmı ise hatırlıyor, bekliyor ve inliyordu. bu ikisi arasında bir alışverişe izin vermiyordum, ne alışverişe, ne tartışmaya, ne de birinin öbürüne indirgenmesine. şimdiye kadar yapabildiğim kadarıyla yakıcı bir acı içinde zamanımı geçiriyordum. bu acı imgesinin ötesine geçebilecek birisi var mıdır? cehennem alevler içinde bir yer olarak resimlenir. imparatorluk rusya'sında sıra dayağına geçirilenlerden birine meraklı bir yazar ya da mahkûm bir arkadaşı ne hissettiğini sorsa o da acıyı daha iyi tarif edemezdi.”
  • iris murdochun zorlama romanı. yani felsefe okudum, freud biliyorum demek için gözümüze gözümüze herşey sokulmuş. hey burada alıntı yapıyorum diye yazmamış bir. ulan bea yazar, aşağı yukarı o romanı okuyacak okuyucu zaten varoluşculuktan, etik nedir sanat nedir tartışmalarından, shakespeareden, freudtan falan anlıyordur. bu kadarda referans veriyorum diyerek yazmasaydın. bare yazdığın zamanlar, referans ismi vermeseydin de biz vay deseydik. yok illa kasacağım, illa yazar, yazar içinde tartışma yaratacak vs.
    onun dışında sonu beni oldukça etkiledi, spoiler'a gerek yok ama sonunun başlarına göre tartışılmaz vurucu oldugunu soylemem gerek. çünkü gerçeklik ve gerçek nedir sorusu hakim (truth and reality).
    ama sart bir roman değil. okunabilir, ama 600 sayfa oldugunu dusunecek olursak bıraz zaman kaybı.
  • iris murdoch'ın sonunu yoruma açık bırakırken, fena halde hayatı, insan davranışlarını ve ilişkilerini sorgulatmayı başarabilen başyapıtı.
hesabın var mı? giriş yap