• turkiyenin guney batisinda, horozu tozu ve kizi ile meshur bir ilimizin kucuk bir koyunun eteklerinde kuruldugu dagin tepsindeki devasa kaya parcasidir. arkasinda koy tarafindan gorunmeyen ama dagin oteki ucundan cikildiginda kocaman bir magra oldugu soylenir. en buyukve leziz kuzugobeklerinin (bkz: kuzu gobegi) bu tasin etrafinda oldugu rivayet edilse bile, cok eskiden beri tas ve magrayla ilgili anlatilan korkunc hikayeler yuzunden kimse oraya gidemez. bu koyde annesinin sozunu dinlemeyen cocuklarin eninde sonunda o magraya goturulup bir daha geri gelmeyecekleri kabul edilen bir gercektir. fakat tartisma yaratan konu cocuklarin o magraya nasil gittikleridir. kimileri ecinnilerin, baskalari da geceleri zaten hep koy icinde dolasan, beyazlar icinde ve iki deve boyunda bir ucubenin yaramaz cocuklarin akibetini belirledigini savunur. ayrica bu tasa dogru tukurmenin cesitli felaketlere yol acacagini buyukler cocuklara sik sik hatirlatirlar. yaz ortasinda koyun icinden gecen derenin tasip baga bahceye zarar vermesinin, topal ismailin oglu haylaz halilin yuzunden oldugunu herkes soyler. halil elinde nereden buldugunu kimsenin sormaya cesaret edemedigi kuzu gobekleriyle dolu torba ile evine dogru giderken arkadaslarinin dehsetli bakislari arasinda tasa dogru donup balgamli bir tukuruk savurmustur. derenin tasmasinin bundan iyi sebebi olamayacagi herkezce asikardir.
  • kimi turk koylerinde cocugu olen annelerin yas tutma ritueli.
  • robert ervin howard'ın bir hikayesi. cthulhu mitosuna uygun olarak yazılmıştır. dikkat çeken yanı ise hikayede türklerin de olmasıdır. olay orta çağ macaristan'ında geçmektedir ve neticede türkler bir cthulhu clanını, büyücülerini ve başlarındaki kurbağaya benzer yaratığı hz. muhammed zamanında yapılmış olan kutsanmış çelik ve çok eski büyüler kullanarak yok ederler. başlarında ise selim bahadır isimli zat bulunmaktadır.
  • (bkz: caran d'ache)
  • (bkz: kara taş)

    --- spoiler ---

    150 yıl önce küçükdeniz'de panayot adında bir balıkçı ve eşi eleni yaşıyordu panayot ailesinin çocukları yoktu; buna rağmen mutlu yaşıyorlardı. panayot her sabah erkenden balığa çıkar, akşam üzeri balıkları sattıktan sonra, balıkçı kahvesine takılır, gittiğinde de bir duble erik rakısı içmeyi ihmal etmezdi. pazar günleri karısını alır, küçük kiliseye giderek dualarını yaparlardı. büyükdeniz'de de hüseyin adında bir balıkçı ve eşi hatice vardı. hüseyin dinine bağlı bir insandı, cuma günleri kale içindeki mescide gider, namazını kılardı. o da her gün balığa çıkar, dönüşünde balıkçı kahvesine uğrardı. kötü havalarda ağlarını tamir eder, diğer balıkçılarla birlikte atalarının efsane ve hikayelerini anlatırlardı. hüseyin ve eşi de bir çocuk sahibi olmanın yuvalarını şenlendireceğini hayal ederlerdi. panayot ve hüseyin birbirlerini şahsen tanırlardı ama ailece birbirlerine gelip gidecek samimiyetleri yoktu. bir gün orak adası civarlarında balık avlarken birbirlerine "rasgele dileklerinde bulundular. ve o günkü kısmetlerini beklemeye başladılar. akşam saatlerine doğru hava birden değişti ve patladı. geri dönmek için ağlarını topladılar ve foça'ya hareket ettiler. ancak ne var ki panayot'un sandalı dalgaların sıçrattığı sulardan arıza yaptı ve dalgalar onu sürüklemeye başladı. hüseyin onu görünce çark etti ve yardımına koştu panayot'un sandalını hüseyin'inkine bağladılar ve kazasız-belasız küçükdeniz balıkçılar kahvesine kapağı attılar. sıcak çaylar içilirken birbirlerine sigara ikramında bulundular. günden sonra iki can dost oldular ve aile ziyaretlerine başladılar. aradan altı-yedi ay geçtiğinde panayot, hüseyin'e eşinin bir çocuk beklediğini anlattı o gün akşam hüseyin eşine durumu anlatınca, hatice de hamile olduğunu söyledi. çocukların doğumu yaklaştıkça heyecan arttı. nihayet bir gün ara ile ikisinin de birer çocuğu oldu. panayot'un erkek çocuğu talaşa, hüseyin'in kız çocuğu deniz adını aldı talaşa rum dilinde deniz anlamına geliyordu. bu tesadüften etkilenen arkadaşlar hüseyin'in çocuğunu migalo talasa-büyük deniz, panayot'un çocuğunu mikro talasa - küçük deniz diye çağırmaya başladılar. aradan yıllar geçti, çocuklar büyüdü, serpildi ve aralarında gizli bir aşk başladı. çocuklar, babaları denize çıktığı zamanlarda, şimdiki köprübaşı denen yerde birlikte oturuyorlardı. burada bir dere akıyor ve orada esmer bir kaya parçası, "karataş" duruyordu nihayet bir gün ailelerine birbirlerini sevdiklerini, evlenmek istediklerini söylerler. bu durum karşısında panayot ve hüseyin ne söyleyeceklerini şaşırmışlardı. çaresiz çocukları nişanladılar. talasa geleceğini balıkçılıkta görmüyordu, izmir'e çalışıp para kazanmaya gitti ise onu beklemeye başladı. aradan yıllar geçti, talasa dönmedi. deniz, her gün karataş'ın üzerinde oturur, hayaller kurardı. bir gün ümitsizlikten hasta olup yatağa düştü ve büyükdeniz'in ruhu foça'yı terketti. o günden sonra talasa ve deniz’in aşkları foça'da uzun zaman söylendi, dilden dile anlatıldı. panayot ve hüseyin karataş'ın olduğu yeri düzelttiler. ortak dilekleri şuydu: "kim ki makro petra-karataş'ın üzerinden geçerek foça'ya gelirse, yeri meçhul bu taşa ayak basarsa, foça'ya olan tutkuları artsın ve foça'ya kuvvetli bir bağla bağlansınlar. işte o gün, bugün birçok kişi foça'ya geldi, gitti ve gönülleri hep foça'da kaldı. çoğu da foça'ya yerleşti. kaynak : foça yerel tarih araştırma merkezi çalışmalarından alınmıştır.
    --- spoiler ---
  • "şeyh yeniden siyah taşımı göstermemi istediğinde, fransız temple* şövalyelerinin yakılarak öldürüldükleri için, taşlarını, daha sonra onların manevi izleyicileri olan farmasonlara iletemediklerini söyledim. olasılık taşıyan bu olaya inanmak gerekiyordu; bu taş, temple şövalyelerine açılan davada söz konusu edilen bohomet* (ufak idol) olmalıydı." gerard de nerval - voyage en orient

    (ilk giri tarihi: 4.7.2020)

    (bkz: karataş), siyah taş
    (bkz: lapis niger)
  • istanbul’un hala bazı tarihi semtlerinde görülebilen osmanlıdan kalma eski kanalizasyon sisteminin namı diğer adı, kara taş.

    bu sistemde taşların kale yapımlarında kullanılan harçlama sisteminin kullanılıp büyük taş parçalarının bir araya getirilip kare şeklinde bir taşıma kanalı inşaası yapılmakta.

    kara taş denmesinin sebebi ise zemin açılıp bakıldığında bu taşların zift gibi görünmekte olduğu söyleniyor.

    bu sistem çalışsa da en ufak bir olası noktasal tıkanmalarda, lağım suyu civar evlere sızıntı ve taşkın yapabilmekte. özellikle eğimli arazilerde sıkıntı büyüyebilmekte, bir çok ev bu sızıntıdan etkilenebilmekte.

    görüntülerde birinci örnek taş ve harç yapısı, ikincisi ise kanal yapısını bozmadan yanından açılan çukurdan siyah kanal yapısı görülebilmekte. bu kanal içerisi tahminimce 30’a 20 cm gibi bir büyüklükte.
    görsel

    görsel
hesabın var mı? giriş yap